Sevda Sürgünü ( 2 )

Mahalleli bu tanımadıkları yabancıya Hüseyinlerin evlerini tarif ettiler. Fakat merak etmekten de kendilerini alamadılar. Mahalle sakinlerinden en meraklıları olan Nuray Teyze : ' Evladım hayırdır niçin Osman Beylere geldin, yoksa Hüseyin'den bir haber mi getirdin?' diyerek meraklı gözlerle delikanlıya bakmaya başladı. Genç, bu meraklı komşulara şaşkın şaşkın baktıktan sonra : ' Önemli bir şey yok teyze' dedikten sonra başını sağa sola sallayarak oracıktan ayrıldı.
Bahçe içinde müstakil tek katlı şirin bir eve geldi. 'Tarif edilen ev burası olmalı diye ' düşündükten sonra, kapı zilini çaldı. İçerden : ' Geldim geldim' diye gök gürüler gibi derinden bir ses duydu. Kapı açıldığında karşısında; 60-65 yaşlarında saçlarına karlar yağmış. Omuzlarında dünyayı taşıyor gibi kamburlaşmış, yüzüne bambaşka bir hüznün gölgesi düşmüş. Yaşlı birisiyle karşılaştı. Yaşlı adam babacan bir ses tonuyla :
' Buyur evladım kime bakmıştınız?' diyerek peri sönmüş gözlerle delikanlının yüzüne baktı.
' Merhaba Amca, siz Hüseyin'in babası olmalısınız, değil mi?' diyerek kendinden emin olmayan ses tonuyla sordu.
' Evet evet Hüseyin'in babasıyım. Yoksa Hüseyin'ime bir şey mi oldu? Söyle çabuk' diyerek ellerinden merhamet dilenir gibi tuttu.
' Sakin ol amcacığım. Hüseyin'e bir şey olmadı onun sağlığı çok iyi. Ben onun ev arkadaşıyım. Buraya bir işim düşmüştü. Sizi de görmemi istedi. Bu mektubu oğlunuz yolladı. Buyurunuz' dedi.
Yılların evlat özlemiyle yanan baba, gözlerinden çocuklar gibi yaşlar akıtarak, 'Sen Hüseyin'imi gördün ona dokundun ' diyerek öyle bir sarıldı ki onda oğlunun hasretini gidermek istiyordu adeta ...
Evladının mektubunu eline aldıktan sonra, gözlerinde yeni doğan bir güneş ışıkları yansımaya başlamıştı. Titreyen ellerle mektubu açtı. İçinden bir miktar para ve babasına yazılmış özlem kokan bir mektup vardı. Delikanlıya dönerek;
'Evladım kusura bakma içeride buyur etmedim seni içeri geç haydi yemek yiyelim, çay içelim' diyerek elinden tutu içeri çekti.
Delikanlı 'Amcacığım çok teşekkür ederim ben tokum' diye kibarca reddetse de...
' Sen oğlumun arkadaşısın öyle hemen bırakmam' dedi. İçeri girdikten sonra:
'Bana oğlumdan bahset ne olursun, hem senin ismin nedir? Kimlerdensin?' diye bir yandan mektubu okumaya çalışıyor bir yandan da soruları bir biri ardına sıralıyordu.
' Amcacığım ismim onur, oğlun çok iyi. Bir fabrikada çalışıyor. Yalnız kendisini herkese kapattı. Ayrı bir dünyası var. En samimi dostu arkadaşı benim üç senedir bana dahi hiç bir şey anlatmadı. Her hafta gizli bir yere gider, nereye kime gider bilmiyorum. Onun dışında kötü bir şey yok '
'Nereye gittiğini gerçekten bilmiyor musun? Yoksa...?' dedikten sonra yok canım daha neler diye sesi kısıldı.
'Amcacığım yoksa ne? Cennet'e mi? Gidiyor diyorsun.
' Sanmıyorum evladım. Sanmıyorum, hem nerden bilecek, nerden bulacak onları...' dedikten sonra mektubu okumaya başladı. Gözleri yağmur yüklü bulutlar gibi doldu. Acıyla hasretle akmaya başladı tekrar...
Mektupta babasına ve mahallesine özlemini dile getiriyor. En kısa zamanda döneceği müjdesini veriyordu. En çokta astım hastası annesini özlediğini yazıyordu. Mektup bittikten sonra derin bir iç çeken Osman Amca : ' Ah be evladım annesini hala hayatta zannediyor.'
'Annesine bir şey mi? Oldu .'
'Eşimi geçen sene kaybettik evladım. Sakın bunu oğluma söyleme daha kötü olmasın.' Dedikten sonra tekrar hasretle sarıldı. Oğluna çok çok selam söylemesini ve onu kendi adına öpmesini tembihledi.

Devamı var...

18 Kasım 2009 3-4 dakika 36 öyküsü var.
Yorumlar