Sevda Sürgünü

Hüseyin, tüm acının haberlerini öğrenmiş, vuslata ermemiş sevda kuşunun, kanadı kırık halinden kaygılanıyor, onun adına üzülüyordu. Yıllardır içine hapsettiği nefretin, intikamın yerini, merhamet almıştı. Defalarca Cennet'e gitmeyi düşünmüş fakat ayakları bir türlü götürmemişti. Geceleri gizliden gizliye Cennet'in oturduğu mahalleye gidiyor. Ağaçların arkasına gizlenerek avucundan uçup giden sevdasına bakıyor, iç çekerek gözyaşlarını akıtıyordu.
Aşka sürgün bu yürek, teselliyi şiirlerinin dizelerinde buluyordu. Dizelerini vuslatın bir gün gerçekleşeceğinin muştusuyla yazıyordu.

Nazımmm ! Nazımm! Sesleri sokakta ölümün sessizliğini kaybetmeye yetti. Bu ses mahallenin mateme bürünmüş sokaklarında acıyla çınladı. Dışarıda olan herkes koşarak eve girdiler. Nazım hayata gözlerini yummuş, bir daha açılmamak üzere kapatmıştı. Bu bir yok oluş muydu? Yoksa Ebedi hayatın kapısından atılan ilk adım mıydı? Bu kapı kimilerini güzelliklerle süslenmiş, düşlerde gizli kalmış bir yaşantıya açılırken, kimileri içinde acıların ve işkencelerin tahayyül dahi edilemeyenine açılıyordu...
Nazım'ın babası beklenen bu acı sonu, yürekleri dağlayan acıyla yudumluyordu. Göz pınarlarında kalmış son gözyaşlarını, uzamış sakallarına iniyordu. Hayat en istenmeyen yüzünü Azrail'le göstermişti sevdiğinin, canının ciğerini alarak.
Hüseyin sevda sürgünü yüreğini, kaldırımları gözyaşlarıyla ıslanmış hüzün dolu eve kadar taşımıştı. En ağır darbeyle sarsılmış, vurgun yemiş gibi sendeleyerek eve girdi. Cennet'in yanına temkinle yaklaşarak:
' Başınız sağ olsun' dedi titrek bir sesle...
Defin işleri gün içinde yapıldı. Kabristanda kimseler kalmamış, sadece Cennet ve sarılarak teselli bulduğu oğlu vardı. Hüseyin bir müddet mezarlık duvarının dibinden uğruna köyünü terk ettiği, sevda sürgününe çıktığı kıza özlemle bakarak çekmiş olduğu acısını izledi. Bir an yanına gidip teselli etmeyi düşünse de, bunun doğru olmayacağı aklına gelince vazgeçti.
Nazım vefat edeli iki ay geçmişti. Hüseyin, Cennet'in yanına cenaze gününden sonra bir daha uğramamıştı. Hüseyin'in babası oğlunun gönlünde hala Cennetin olduğunu biliyordu. Koparılarak yaralanmış bu iki yüreği geçte olsa bir araya getirmenin en doğru şey olduğunu düşünüyor, bu düşüncelerini kime nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
Cennet kayın pederi ve oğluyla birlikte yaşıyordu. Gelecek için hiç kimse bir şey söylemiyordu. Bir gün babası geldi. Kızının yerinin kendi evi olduğunu söylediğinde. Dünüründen şok edecek bir cevapla karşılaştı. ...
' Eğer cennet'i götürürsen torunum burada kalacak onu vermem, Nazım'ımdan tek hatıra o benim için.' Diyerek torununa gözyaşları içinde sarıldı.
Cennet: Ben oğlum olmadan hiçbir yere gidemem, onu benden nasıl ayırırsınız?' diyerek yaralı bir kedi gibi atıldı. Oğlunu alarak sımsıkı sarılarak ağlamaya başladı.
Evde her şey tuz buz olmuştu. Bir süre kimseler konuşmadan derin bir sessizlik oldu. Cennet'in ve oğlunun yerinin bundan sonra kendi evi olduğunu uzun uzun anlattı. En sonunda zaman zaman gelmek şartıyla izin alabildiler.
Köye geldiklerinde cennet, geçmişin yaşanmışlıklarıyla dolu, sevda kokulu sokaklarda Hüseyin'i düşledi her adımda....
Cennet'in köye döndüğünü öğrenen Hüseyin'de aceleyle, özlemle köye gelmişti. Bir an önce içinden geçenleri sevdiğine söylemek istiyordu. Buna cesaret edemiyor, alacağı cevaptan korkuyordu.
Cennet'in yalnız olduğu bir saatte evlerine giderek kapıya, içinde fırtınalar koparak vurdu. Cennet: 'Kkim oo ' diyerek kapıyı açtığında :
' Buyurun, hoş geldiniz dedikten sonra ' adeta dondu kaldı oracıkta...
' Merhaba, benimle evlenir misin' deyiverdi. Bu iki kelimeyi öyle çabuk söyledi ki kendi dâhi inanamadı. Başka türlü söyleyemeyeceğini biliyordu. Cennet beklemediği bu teklif karşısında boğazına düğümlenen gözyaşlarıyla:
' Evet' diyebildi.
İkisi de susmuşlar sadece yüreklerinden gelen vuslatın sevinç gözyaşlarını akıtıyorlardı. Yaralı gönüller nihayet bir araya gelmiş, yıllardır sürgüne gönderdikleri sevdaları evlilikle noktalanacaktı.
Bu alınan evlilik kararını, duyan herkes tebrik ediyorlardı. Buruk ama duygu dolu güzel bir düğünleri oldu.
Hicranla yanan nice ayrı kalmış gönüllere inat, sürgünden dönen bu yürekler mutlu ve bir ömür boyu sürecek hayata merhaba demişlerdi.

Son....

01 Ocak 2010 4-5 dakika 36 öyküsü var.
Yorumlar