Sevda Sürgünü ( 4 )

Hayat , en acılı yüzünü Cennet'e yaşatıyordu. Çaresizlik içinde yavrusuna bakıyor, gözlerinden tane tane inciler akıtıyordu. İçindeki endişeye bir türlü engel olamıyordu. Babası, en sevdiği arkadaşları, yanı başında teselli cümleciklerini bir bir sıralasa da, hiç bir kelimeyi duymuyor, can yoldaşının Azrail'le pençeleştiğini biliyordu.

Doktorun yoğun bakımdan çıkmasıyla, herkes ona doğru hızlıca yaklaştı. Solgun yüz ve yardım dilenen gözlerle 'Ne olursun bize müjdeli bir haber ver, der gibi bakmaya başladılar.'

Nazımın Babası, ümidini kaybetmediğini gösteren bir ses tonuyla: ' Doktor bey oğlumun durumu nasıl? İyileşecek değil mi?' diye sordu.

Doktor, başını Cennet' e çevirerek, 'biz elimizden geleni yaptık. Gerisi Allah'a kalmış.' Dedikten sonra Nazımın babasını odasına çağırdı.

Bu, ışığın zayıf da olsa bir yansımasıydı, Cennet için. Tek tesellisi oğluna sarılarak: ' Yavrum Bekir'im baban Allah'ın izniyle kurtulacak. Seninle yine oynayacak' diyerek mırıldanmaya başladı. Bu Yaralı ceylan, hıçkırıklarla ağlayarak evladına sarıldı. Orada bulunan herkes daha fazla dayanamadı gözlerinden akan yaşlara, sağa sola çekilerek üzüntülerini Cennet'e hissettirmemeye çalıştılar.

Doktor, odasına geçtikten sonra koltuğuna oturdu. ' Buyur Bekir Bey şöyle buyurun' diyerek masasının yanında ki koltuğu gösterdi. Nazım'ın babası duyacakları hissetmiş, anlamış gibi...

' Doktor Bey ! lütfen oğlumun durumunu benden gizlemeyin ben ne durumda olduğunu tahmin ediyorum.' diyerek derin bir iç çekti.

' Bekir Bey, biliyorsunuz oğlunuz beyin tümörü, hastalık son aşamasına gelmiş biz ümidimizi kestik, oğlunuz bir iki gün yaşar yaşamaz. Her ne kadar şuuru açık olsa da, durum bundan ibaret.'

' Doktor Bey, sizden son bir isteğim var. Oğlumuzu evimize götürsek mümkün mü? Son günlerini evimizde geçirmesini arzuluyoruz.'

' Tabi nasıl isterseniz. İşlemleri başlatalım bu akşama hastamızı alabilirsiniz.' Dedikten sonra odadan ayrıldı. Hayat arkadaşının, eve götürülmesi Cenneti büsbütün endişeye sürüklemişti. Olacakları yaralı yüreğindeki sancıyla hissediyordu. Eşinin yanına yaklaştı ellerini sımsıkı tuttu. Canım inşallah İyi olacaksın diyebildi. Hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Nazım, gözlerinde bitkinliğin mücadeleyi kaybetmişliğin ifadesiyle çok şey anlatmak istercesine manalar dolu bakıyordu.

Hüseyin'in babası da, bu acı haberi almış, yaşadıkları kırgınlıkları bir kenara bırakıp, Adana'ya gelmişti. Geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra, Cennet'in babası Osman Bey, sizinle konuşmak istiyorum. İsterseniz dışarı çıkalım uygun bir yerde oturalım, diyerek dışarı davet etti. Hüseyin'in babası çok merak etmişti. Ne konuşacaktı. Her gün aynı mahallede görüşüyorlardı. Bir şey olsa mutlaka bana orada söylerdi. Diye düşünerek yürürken, Osman Beyin pişmanlık dolu ses tonuyla irkildi.

'Söze nasıl başlayacağım bilmiyorum. Bu vebali artık taşıyamıyorum.'
'Ne vebalinden bahsediyorsun? Bırak artık geçmişi, bir hataydı ayırdın gençleri, hala geçmişe takılıp kalma, her insan hatalar yapar' diyerek Cennet'in babasını içinde bulunduğu durumu hissederek teselli etmeye başladı.

' Bu sizin zannettiğiniz kadar unutulacak bir şey olsaydı keşke... ahh Osman ahh! her geçen gün içim daha fazla kan ağlıyor, ... borçlarım vardı. Kumar borçlarım' dedikten sonra başını sağa çevirerek pişmanlık dolu boş boş bakmaya başladı...
'Sen kumar oynar mıydın? Bunu nerden çıkardın şimdi'

' Bir gece şeytana uydum bir arkadaşın zorlamasıyla masaya oturdum. Çok para kaybettim. Nasıl ödeyeceğim diye çaresizlik içinde düşünürken. Bir arkadaşım, Adana'da bir tanıdık var oğullarını evlendirmek istiyor. Sana maddi olarak da destek olabilirler dedi. Yalnız bir durum var evlenecek genç Beyin Tümörü hastası, evin tek oğlu, babası oğlunu kaybetmeden evlendirip mürüvvetini görmek istiyor, dedi. Bunu duyunca asla ben kızımı böyle bir gençle evlendiremem, yavrumun hayatını mahvedemem diye karşı çıktım. Ama içinde bulunduğum kördüğüm, bu çilesi yazılmış, sonu olmayan hayatı kızıma reva görmeye mahkum etti.' Derken gözyaşlarına engel olamıyordu.

' Cennet'e bu durumu söyledin mi'

' Hayır söylemedim. Nasıl söyleyebilirdim ki?' dedikten sonra gözlerinden akan yaşları gizleyemedi. Elinin tersiyle sildi. Uzamış sakallarıyla kızarmış gözleri yüreğinde kopan fırtınaların resmiydi adeta...

Devamı var....

04 Aralık 2009 4-5 dakika 36 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar