Sevgiliye Mektup

Okuyacağını düşünerek ilk defa yazıyorum sana. Önceden dört dörtlük bir sus'a gömerdim hislerimi. Hayat her zamanki monoton şarkısını söylerdi. Sen duymazdın beni. Dokuzuncu notayı aramak gibi imkansız bir şey seni yanımda düşünmek biliyorum ama bilindik ensturmanlarımla sana bir serenat hazırladım. Pencereni aç, gecenin soğugu dolsun odana. Sustur her şeyi bir sen bir de gece olsun sadece.

Kısa bir sürede, hatta doğduğu ilk saniyede bir bebek nasıl bağlanırsa annesine öyle bağlanmıştım sana. Her şey yabancıydı benim için. Tanımadığım diğer yüzünü daha görmediğim bir dünyadaydım ve güvendiğim, inandığım bir sen vardın. Zira büyük tekliklerden gelmiştim 'biz' kelimesinin olmadığı bir yerden. Elimi tuttun ve seninle anlamlanmaya başladı her şey. Güzel olan ne varsa gözlerinde gördüm. Senin ellerinde dokundum kırılgan duygularıma. Senin teninde kokladım aşkın o mayhoş kokusunu.Senin dudaklarında tattım aşkın o serhoş edici mutluluğunu. Hayallerimi, yarınlarımı, gülüşümü doldurup bir bavula sana geldim. Geride bıraktım ne varsa bana ait. Karanlık çökmek üzereydi ve sen yoktun. Aşkın bilmediğim sokaklarında kayboldum. Gözyaşlarım ıslatırken bembeyaz suratımı. Bir adam yaklaştı bana. Ölüm kadar soğuktu teni. Gözlerini sönmüş bir yıldızdan ödünç almıştı. Adı yalnızlıktı. Boş sokaklarda dolaştık onunla aylarca, seni düşünüp ağladık beraber. Bir süre sonra özlemin geldi. O da katıldı bize. Senden geriye bir bunlar kaldı dünyamda. Sancılı bir doğumdu aşkım ve ana kucağına hasret duygularım. Senin gözlerin olmadan görünmüyor hiç bir şey. Kendi karanlığıma tutsağım. Neye dokunsam buz gibi, ellerim üşüyor. Şehrin ayazı sırtımda boncuk boncuk dökülüyor yarınlarım. Ağzımın tadı da kaçtı. İştahımda yok. Senden sonra tatsız tuzsuz herşey. Yaşamanın bir gün geleceğine inanmak dışında tutunacak bir tarafı yok. Penceremden sitem ederken Tanrıya ya da bir yıldız seçerken kendime gecenin koynunda piç kalmamak adına. Gök kuşağını içine toplamış bir kandil gibi görüneceksin sokağın başında. Gözlerim kamaşacak gri dünyamda. Yalnızlığıma bakacağım güleceğiz ikimizde aylar sonra. Çoçuk gibi koşacağız kavuşmak için sana. Nefes nefese yanına vardığımda sımsıkı sarılacağım sana. Hesap sormak bile gelmeyecek aklıma. Unuttuğum kokunu içime çekeceğim. Gözlerinin içine bakacağım yaşlarla dolu gözlerimle ve sonra hıçkıra hıçkıra ağlayacağım varlığına ya da sabah olacak izbe odamda acı içinde uyanacağım.

Çaresizlikte geldi. Anlaşılan bunca zaman kabullenemedi ayrılığı. Sonunda oda pes etti.

Sigaramın doldurduğu ciğerlerimi temizleyecek bir öksürük. Darma dağın odam perdenin aralığından aydınlanacak. Tam karşıma koyup fotoğrafını Nazım'dan, Atilla İlhan'dan, Ümit Yaşar'dan şiirler okuyacağım sana. Sonra karşına çıkıp neler diyeceğimi düşüneceğim. Planlayacağım sana nasıl

yalvarcağımı.Oturup şiirler öyküler yazacağım sana. En çokta sonu mutlu biten masallar. Sen ve ben olacağız içinde bir de kötü adam. Ben çekip kılıcımı alt edeceğim onu ve sonsuza kadar mutlu kalacağız.

Aşk geldi şimdi. Suçluluk duygusundan çökmüş gözleri. Başı öne eğik bakamıyor yüzüme vücut diliyle özür diliyor benden. Birde ondan dinle. İstediğim kadar yazayım zaten dönüp dolaşıp aynı yere varacağım.

Kuru otlar vardı içimde. Upuzun ve güneşin altında perişan.Kurumuştu toprağım. Bazen göğsüme batardı. İzlediğim acıklı bir filmin ya da okuduğum bir şiirin etkisiyle. Kanardım nedensiz yere. Kim olduğumdan bile haberim yoktu. Bırak sevgiyi kendimi bile tanımıyordum. Bir otobüse bindik şehir içi bir otobüse. Bilmediğim bir yere götürdü beni. İçim kadar sessiz bir yere. Seni gördüm orada otobüsten inen çocuk artık ben değildim. Gözlerin ateşe verdi içimi. Korktum yanıyordum. Bir bulut olup dokundu dudakların yüreğime dindi yangınım, dindi aşka susamışlığım.

Güneşim oldun, suyum oldun, önce tohumum sonra filizim oldun. Büyüdün içimde. Her geçen gün biraz daha kök saldın gönlüme. Gün olur biri aramıza girmeye çalışır diye korktum sıkı sıkıya bağlandım sana. Kader, bizi ayırmaya çalışan olmadı sevgilim. Ama sen gitmek istedin. Anlayamadım ne olduğunu toprağımı mı beğenmedin? Ben çırpındıkça soldu yaprakların. Kusura bakma sevgilim buna izin veremezdim. Gözyaşlarımı verdim toprağıma. Resmini güneşim saydım.

Hayaller kurdum yalancı baharımızda. Aldattım aşkımızı sevgilim birgün geleceğine inandırdım. Şimdilerde aşkımızın gölgesine sığınıyorum. Soyut duygularımla oluşturduğum tek somut gerçek.Nasıl gerçekse senin beni sevmediğin, sevemeyeceğin, nasıl zorlanıyorsam bunu kabullenmekte ve nasıl canım acıyorsa bu gerçeği her düşündüğümde öylesine gerçek işte.

Kadınım on üç ay geçti sensiz. Dünya bir kez döndü güneşin etrafında. O gün doğan bebek ilk kelimelerini mırıldandı, dış çıkardı. Şimdilerde yürüyor sersem adımlarla. Ve biliyor musun her şeye rağmen ilk günden bile daha fazla seviyorum seni. Seni sevmek Dünya dönerken Güneş'in etrafında Ay'a 'Durdur şunları!' diye bağırmak. Seni sevmek başka bir tende gözlerini kapayıp seni hayal etmek.Seni sevmek kırılan hayallerin biten günlerin tükenecek yarınların peşinden gitmek.

Seni sevmek hiçe saymak zamanı. Tüm çölleri doldurup bir kum saatine beklemek. Saçmada olmasa bekleyişim. Bir ben olsamda bu yeryüzünde seni bekleyen. Bekliyorum seni. Eğer şansım yaver giderse, aşık olmazsan birine ya da ölmezsem ben bu kahırdan Dünya dört kez dönünce güneşin etrafında kavuşacağım sana.

Not: Titrek ellerim, çirkin el yazımla seslenmek istemedim sana. Okuduktan sonra bana acıyacaksın biliyorum ama umrumda değil. Daha fazla arabeskleşmeden bitiriyim en iyisi. Seni seviyorum.

09 Haziran 2010 5-6 dakika 15 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    👍👍👍 çok güzel yazmışsın tebrik ederim...