Sevgiye Geç Kalmayalım

Sahne açıldığnda, gözlerini yeni yorgunluklara açan bir adam göründü. Aktöre; içindeki düğümleri çözememiş, korkunç yalnızlıklara mahkum, tutunduğu ışıklar kararmış, sarıldığı dalgaların rüzgarı durmuş, sürekli kaybettiği halde oynamaya mahkum bir rol öngörülmüştü.

Boşalan yürek korkak duyguların baskınına uğramıştı. Aralayamadığı kapıların önünde sürekli dolaşıp duruyordu.

bırakılmışlığının,
duygularının,
kızgınlıklarının,
cevabını bulamıyordu. Bir kalmanın ıssızlığında, yalan sevmelerin izdüşümünü resimlerdeki anılardan çıkardı. İsyana durdu yüreği. Zor bir uğraşta bir umut kırılmasını yaşıyordu.

Birden,

Bir yüreğin en derin yerinden,
Bir yüreğin en kanayan yerinden,
gelen bir sesle eğilip dudaklardan seken söz çürüklerinin darbesiyle açılan yaralarını öpmeye başladı.
Ancak,
Ne yaraları iyileşti, ne de acıları dindi. Anladı ki yarayı açan yarayı dindirebilirdi.

AZİZ NESİN'in dediği gibi "ölüme erken, sevgiye geç" kalmıştı.

Evet BİRİ ERKEN BİRİ DE GEÇ GELMİŞTİ DÜNYAYA.

Önündeki süreçte biçilen rol değişmiyecekti.

Zire tek perdelik oyundu.

27 Eylül 2009 1-2 dakika 2 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar