Şiire Gebe Öyküler

Bedenimin sığamadığı bir boşlukta, evrende var olan her şeyi belirli kelimelere kodlamaya çalışırken yukarıdan aşağı dizilmiş birkaç cümleye öylece bakakaldım.

‘Evrende var olan her şeyi belirli kelimelere kodlamak'
Bildiklerimiz dışında, öğreneceklerimiz dahi hepsi; ne kadar çok, ne kadar fazla, ne kadar yoğun...
Ne diyordum, evrende var olan her şeyi belirli kelimelerle kodlarken yukarıdan aşağıya doğru dizilmiş birkaç biçimsiz cümleye öylece bakakaldım. Bahsettiğim birkaç cümleyi kendi zihin havuzumdan çıkararak bir anlam ifade etmesi için beyaz bir kâğıtta fanileştirmiştim.

‘beyaz bir kâğıtta fanileştirmek.'
Tanrıcılık mı oynuyoruz sanki alt tarafı bir şiir? Oysa derinden bakıldığında sadece bir şiir için nelerden vazgeçildiği, nelerin yitirildiği düşünülünce ‘ şiir diyor insan, her yiğidin harcı değil.'

‘derinden bakmak'
belki sadece derinden bakıldığında anlayabiliyor, gerçekten hissedebiliyoruz. Her yiğidin harcı değil derken bile, gerçek bir şiir dile geldiğinde şairin dahi yiğitliğinden eser kalmıyor bazen.

‘şiirin dile gelmesi'
Şiire olan adanmışlğı ve bu adanmışlığa karşı ödenecek bedelleri saman sarısı bir çuvalın içinde istiyor sizden. Kara giyimli, uzun ve uzun yüzlü, ‘kimdir?' diye sorarsanız tanıştırayım; ‘tarih' derler... En yakını ve en uzağıyla kara giyimli, uzun ve uzun yüzlü, kemer burunlu, sarkık dudaklı ve iki kulağında yüzlerce siyah nokta barındıran ‘tarih'; şaire şiirini veren, şairden şiirine karşın bir bedel ödemesini bekleyen kara giyimli kötücül ancak umuda iyimser çocuk...


Yok, yok yazamam. Yazmak için olmak gerekir diyen sen değil misin? Olmak gerekir, olmak için yaşamak gerekir diyen de.
Olmadı. Bu da olmadı. Tekrar başlamalı...

‘Yazmak için olmak gerekir.
Olmak için, yaşamak...'

Yaşamak için de olmak gerekir. Tamamen olmasa bile kısmen olmak..
Kısmen olmak şiiri yarım bırakır.

Tüm mastar eklerinden kurtulmalı, şiire geceden durmuş bir saatin yokluğunu hissettiriyor bu ekler. Geceden durmuş bir saatin yokluğunu ancak zamanla işi olmayan göremez. Kimdir ki bunlar? Düşün ve o saatle birlikte sende dur.!

Durdum, fanileşen birkaç cümle –cümle demekten bile korkuyorum- ile birlikte bakışırken, beraber bütün işteş fiilleri ziyaret ettik. Aman Allah'ım yalnızlığın olmadığı çok yeşil bir bahçeydi burası..birkaçını yarın ikindi çayına davet ettim.

Neyse bugünlük böyle kalsın, yaşamak ne gerektirirse yazmak da onu gerektirir.Bu yüzden düzyazıya sarıldım.Şiir o kadar zor ki , gökyüzünden sarkan bir el istiyor insan, ancak sadece yarışmalar var. Bu yarışmalar evladını esirgeme kurumlarına vermek zorunda kalan anne vedasını anımsatıyor bana.
Senden kopana değer biçmemeliler, diyorum. Senden kopana sahip çıkmak zorunda kalmamalılar...


Yazımın tam burasında kendiliğimden geçerek, binlerce düşünce yığınından kurtulup karaya vurmuş denizyıldızları gibi kumlarıma uzandım. Bu düşünce yığını tekrar dolana dek nefes almaya yetecek kadar vaktim olacaktı. Zamanın evveli derlerdi bizden evvel kimseler. Geçmişimiz,ne kadar uzak olursak olalım hep aynı yerde gibi sanki.Olmak üzere yazmak ve şiirin bende aksettiği olguların kendiliğimi oluşturma çabası. İşte bir yazar tam da bu noktada çok sıkıntılıdır. Ağlamak üzeredir, ağlayabilir ve kendine saygı duyar.

Gözlerinden süzülen dalgalar alıp götürüyor beni.
ve denizin yıldızları
ve suyun göğü
ve göğün tarihi; öykümün sancıları duyuluyor işte!!

21 Haziran 2018 3-4 dakika 8 öyküsü var.
Yorumlar