Sizi Biraz Bekleteceğim

İlk adımımı attım işte. Sekretere iyi bir ses tonuyla adımı soyadımı, niçin geldiğimi söyledim. Umarım çok yüksek sesle konuşmamışımdır. Offff! Nasıl da heyecanlıyım. Kalbimin atışları kulaklarımda davul sesi gibi yankılanıyor. Kırk Sekiz başarısız iş başvuruşundan sonra nihayet görüşme yapmak isteyen bir firmadayım şu an.

-Sizi biraz bekleteceğim, demişti sekreter hanım. 'Erhan Beyin, yani personel şefimizin şu anda program dışı bir görüşmesi var. Aslında sizi şu dakikalarda sizi kabul edecekti, ama dediğim gibi program dışı bir şey oldu bu. Dilerseniz şuradaki koltuklardan birine oturup bekleyebilirsiniz. Erhan Bey'in görüşmesi biter bitmez sizi görüştüreceğim.
Gösterilen koltuklardan birine oturdum. Altı tane koltuk vardı odada altısı da birbirinin aynıydı. Deri gibi duran ama daha çok plastik gibi görünen koltuklardı. Oturduğum koltukta her pozisyon değiştirdiğimde pantolonumun kumaşından mıydı, koltuğun kendisinden mi bilemiyorum, her defasında tuhaf bir ses çıkarıyordu. Ve sekreter her defasında göz altından bana bakıyordu. Hayır, koltuğu değiştirsem de fark etmeyecek çünkü hepsi aynı koltukların.
Oda oldukça lüks döşenmişti. Sekreterin kullandığı bilgisayar en son modellerden biriydi, ama sekreterin kendisi tam tersiydi sanırım. Uzun yıllardır burada çalışıyor hissini veren asık suratlının biriydi.

Sol bacağımda bir kaşınma başladı, neydi bu şimdi? Sekreterin karşısında da tatlı tatlı kaşıyamam ki! Başka yöne bak be sekreter Hanım. Şöyle güzelce kaşıyayım bacağımı. Off, nasıl da tatlı tatlı kaşınıyor!

Bana verilen randevu saatinden bu yana 20 dakika geçti. Ama ben tam zamanında gelmiştim. Başvuru dosyam da eksiksizdi. Üstelik son anda bir kez daha gözden geçirmiştim bilgilerimi. Kendi mesleğim alanında iş bulmak pek kolay olmuyor. Keşke şu işe kabul edilsem. Harika olurdu. Şimdi sakin olmalıyım. Sakinliğimi korumalıyım. Biraz sonra görüşmeye girdiğimde heyecanım falan kalmamalı. Nasıl da sıcak burası. Aynı anda hem kaloriferleri hem de klimayı mı açmışlar ne? Yoksa elbiselerimden mi kaynaklanıyor bu sıcaklık? Terlemesem bari. Neyse ki bol bol parfüm ve deo sıkmıştım üzerime. Terlesem bile en azından kötü kokmam.

Beklediğimden bu yana tam yarım saat geçti. Beni kabul edecek olan personel şefinin program dışı görüşmesi bir türlü bitmiyordu. Kötüye işaret mi yoksa. Umarım değildir. Belki de, bilgilerimin yer aldığı dosyam onların çok fazla ilgisini çekmemiştir ve bu yüzden de bekletmeyi de önemsemiyorlar. Hem kim bilir benim dışımda kaç kişi bu pozisyon için başvurmuştur? Üstelik sekreter de bana acıyarak bakıyor. Biraz sonra sahte bir gülücükle elim sıkılacak ve üzgün olduklarını söyleyip, beni gerisin geri evime gönderecekler.

Ağzım kokuyor mu acaba? Keşke naneli bir şeker atsam ağzıma. İyi fikir. Ama bu şanssızlık ben de varken, tam da şeker ağzımdayken kendimi personel şefinin karşısında bulurum. Çıkarıp avucumda da saklayamam!
'Günaydın Erhan Bey, adım Çağdaş Ergin' deyip başlayınca ağzımdaki naneli şeker ne yapar bilemem.
Günaydın değil de, iyi günler demeliyim. Saat On Bir Buçuk oldu artık.
Ne? On Bir Buçuk mu? İnsaf ama yani. Tam 45 dakikadır bekletiliyorum burada. Despot biri olmalı bu Erhan Bey. Belki de öyle olmak zorunda. Bekletmek, iş görüşmelerinin adabındandır onların fikrince. Karşı karşıya gelince elini sıksam mı acaba? Evet, evet. Böylesi daha samimi olur. Sıcak bir iletişim başlangıcı olur.
Amma uzadı bu görüşme! Belki de şu anda başka birini almışlardır söz konusu pozisyon için. Olur mu olur! Ben de bu şanssızlık varken. Ama bu kadar da bekletilmez ki bir insan! Acaba Erhan Bey, kendisinin ilk iş görüşmelerini hatırlıyor mu? Neler yaşadığını, insanın nasıl bir ruh halinde olduğunu biliyor, hatırlıyor mu?

Ağzımın içi kurudu. Umarım konuşma anında dilim döner de bir şeyler söyleyebilirim. Gerçekten de şimdi bir naneli şeker iyi gelecek bana. Yanımda var mıydı acaba? Nerde o şans bende? Tam da gerekli olduğu zamanlarda yok işte. Sakin olmalıyım.

Tuvalete gitme ihtiyacım var. Yeri neresi acaba? Sekretere sorsam diyorum ya, o da şu anda telefonda bir görüşme yapıyor.
Tırnaklarım düzgün ve temiz mi? Evet gayet iyiler. Sadece sol elimin başparmağı biraz kirli gibi görünüyor, onu da sekretere hissettirmeden pantolonuma sürerek hallediyorum.
Bir saati aşkın bir zamandır burada kıvranıyorum. Bahse girerim ki çoktan başka birisini işe almışlardır.

İşte Erhan Bey'in bürosunun kapısı açıldı. İçeriden şık giyimli üç kişi çıkıyor. Ne konuşuyorlar hâlâ? Ak saçlı olan yaşlı adam:
-Erhan bey, şu işi bitirmeye gayret edin artık. Firmamızın birçok uluslar arası iş sözleşmeleri bu pozisyona bağlı. Ben şimdi genç arkadaşa üretim sahamızı gezdireceğim, dedi ve yanındaki benim yaşlardaki genç adamla birlikte çıkıp gittiler. Pek de mutlu görünüyordu ben yaşlardaki genç adam. Anlaşılan işe alınmıştı işte. Bense iş aramaya devam edecektim.

Üçüncü adam, orada kalıp gitmeyen, Personel Şefi Erhan Bey olmalıydı. Sekreterle mırıldanır gibi bir şeyler konuşurken benden yana baktılar. Adam bana doğru gülümseyerek bir iki adım attı. Tamam, işte filmin sonu geliyordu. Gülümseyerek baktığına göre; 'Çağdaş Bey, sizi beklettik ama kusura bakmayın. Üzgünüm, biraz önce söz konusu pozisyona bizim kriterlerimize uygun birini aldık. İyi günler diliyorum size' demeye hazırlanıyordu.

Boğazım kurudu hatta düğümlendi iyice. Yutkunmakta zorlanıyorum.
-İyi Günler Çağdaş bey, dedi adam. Ben firmamızın personel şefi Erhan. Beklettiğim için sizden çok özür dilerim. Lütfen ofisime geçip orada devam edelim görüşmemize'.

Ofisin kapısından içeri girdiğinde ben arkasından titreyerek takip ettim. Erhan Bey konuşmasına devam etti.
-Müdürümüzle biraz önce uzun uzun sizin başvuru dosyanızı inceledik. Ve sizin tam da aradığımız nitelikte biri olduğunuza karar verdik. İşe alındınız Çağdaş Bey.

Yutkunamıyorum. Yutkunamadığımı anladı mı ne?
-İyi misiniz Çağdaş bey? Size içecek bir şey ikram etmeden önce isterseniz şu naneli şekeri atın ağzınıza, iyi gelecektir, diyerek bana naneli şeker paketini uzattı.

21 Ocak 2011 6-7 dakika 21 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar