Şizofren takılmalar

Şizofren takılmalar

Bu gerçekleri biri bulup çıkarmalı ve tarihi değiştirmeli.

Biz nerede kaybetmeye başladık, kaybettirme tanrıları nerede devreye girdi, bize kastları neydi.

Yoksulluk tanrısı bizi neden bu kadar sevdi.

Mutsuzluk tanrısı da bizi sevgisiyle tüketti.

Biri bunları araştırmalı. İndeks halinde dökmeli hatta grafiksel olarak ele alıp, kırılma noktalarımızın koordinatlarını tespit etmeli.

Ya erken ölme tanrıları. Ne kadarda acımasızdılar, kaybettiklerimiz yüreğimizde bir hançer gibi dururlar ve acı verirler.

Sınıfta kalma tanrısı neden arada sırada ortaya çıktı.

Tanrılar bizi tarihsel süreçte nereye oturttular.

Kaybetme sürecinin başlangıç tarihi kesin olarak belirlenmesi için doktora öğrencilerine tez konusu olarak sunulmalı daha da olmazca uluslararası bir bilim kurulu oluşturup birleşmiş milletler AB fonlarıyla desteklenen araştırmalar yapılmalıdır. Bizde bu konuda örneklemelerle onlara yardımcı olmalıyız.

Bu dönüm noktalarını bulabilmeleri için yaşamımızda ki bazı noktalar konusun da bu kurulu aydınlatmalıyız. Acaba hep veresiye aldığımız bakkal Sait amcanın “ayıp yahu ekmekte veresiye olmaz ki” dediğinde kaplumbağa olmak istediğimi başımı kabuğumun içine çekebilmeyi arzuladığım ve hatta o anda zaten olduğum gibi nokta kadar küçülmeyi istediğim an mı? Berber rahminin geçen tıraşın parasını da hala ödemediğimizi söyleyip makineyle 2 numarayla keserken saçımı biraz daha acıtması mıydı kafamı. Yoksa yemek vakti evlerine misafir olduğumuz insanların yemeklerini alelacele ortadan kaldırıp gizledikleri zaman mı? Yoksa teke halilin vurduğu güvercini pişirmesi için ateş yaktığım gün mü?

Ölümler de bu etkileşimin olacağını sanmıyorum ölümler zaten başka şeylerin miladı olur hep. Daha ileri tarihlerde olacağını sanmıyorum bu kırılmaların.

Bence çocukluğumuza inilmeli hadi bilemediniz buluğ çağımız. Bu konuda garson otobos mehmedin, it alinin kırkayak kahvesi sahibi azminin, fahrinin de bilgilerine başvurulmalı.

Eğer yaşıyorlarsa ilkokul öğretmenlerinin ve dahi ortaokul öğretmenlerinin de görüşü alınmalı.

Çok sık izlediğimiz vang yu ve gladyatör filimler ininde psikolojimiz üzerindeki etkileri araştırılmalı hatta buda bir tez konusu olarak ele alınmalı.

Bu ve bunlar gibi noktalar çoğaltılarak hangi tanrıyla hangi noktada karşılaştık hangi noktada hayatımıza kaderimize müdahil oldular bunu iyice net bir şekilde ortaya çıkartmalıyız. Tabi bunları da etkileme yoğunluklarına göre sıralamalıyız.

O zaman nerede kaybetmeye başladığımızı ve kaybetme sıklığımızı, kaybetmeyi alışkanlık haline getirdiğimizi görebiliriz.

Acaba bütün tanrılar ortak toplantı yapıp ortak karar mı aldılar. Numunelik birer tutunamayan olmamız için. Şunu da hemen ilgililerin dikkatine sunmak gerek gıyabında Oğuz Atayı da yargılamalılar. Bizi fena halde kendimizle yüzleştirdi. Aynayı gözümüze gözümüze soktu. Hatta bununla da kalmayıp suratımızı aynaya gömdü.

Tembel tepedeki eski ermeni mezarlarından çıkarıp oynadığımız kafataslarının etkisi olmuş mudur bu kararlarına. Ama eğer böyleyse bu konuda yanıldıklarının kendilerine resmi bir yazıyla bildirilmesini isterim. Çünkü ben çok korkardım onun için hiç kafatası elime almadım ya da onlara tekme atmadım. Mezarın içine girerken gözlerimi kapardım ve çabucak çıkardım arkadaşlarım beni korkak bilmesinler diye onlar gibi davrandığımı göstermek için yapardım bunu.

Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez

Goethe ve Sokrat geçmişi sorgulamamızı ister neden. Neden bu ıstırabı bize yaşatırlar ben zaten geçmişte yaşamaktan yorgunum zaten geçmiş birçok şey acı veriyor içimi kanatıyor

Öyle böyle olmasaydı ne olurdu biz çizseydik yolumuzu

Ramazanlarda lokantalar kapanmazdı, okullar bayram günleri açık olurdu, vatan caddesinde ve diğer şehirlerde kurtuluş günü kutlamazlardı. Böylece bütün şehirler aynı olurdu, bazıları aşağılık komplekslerini üzerlerinden atarlardı.

Evliler bekar bekarlar evli olurlardı

Gökten beklenen taşlarda yağardı

Belki yer çekimi yerine hava baskısını 9,8 kabul ederdik ama olmadı.

Korkmayın olmadı ve biz bu hayat dediğiniz bütün kepazelikleri yaşamak zorunda kaldık. Aferin başardınız mabadınıza kına yakabilirsiniz. Sarı mayo gene bize düştü.

Hem suç benim değil bana kendileri gibi yaşamayı öğretmediler bana yalnız emrettiler bende kendi kendime yaşamaya başladım. İçimdekiyle konuşup anlaşarak büyük bir çoğunlukla oy birliğiyle aldığımız kararlar çerçevesinde yaşadım.

Onların bana benim onlara kullandıkları emir kipli cümleler dışında ihtiyacımız yoktu.

Bazen emirlerini dinlememek gibi kararlarda alıyorduk günlerce yemek yemiyor tuvalete gitmiyor uyumuyorduk. Bu anlarda kendi krallığımızda hür yaşadığımız fikriyle bu direnişlerimizi daha da çoğaltıp devrim yapmayı bile düşünüyorduk. Ama onlar daha kurnaz çıkıyorlardı. Vücudumuzun beynimizin iflas edeceği anı biliyor ve bekliyorlardı.

Benim ve onun intihar edemeyecek kadar korkak olduğumuzu keşfetmişlerdi.

Yine yeniliyorduk.

Biri bize yardım etmeliydi.

Ama kimse gelmiyordu.

Bizde bağırıp yardım isteyemiyorduk.

Biliyorsunuz işte o kadar aciz ve zavallıydık artık.

aydıngüçkıran

29 Aralık 2021 4-5 dakika 16 öyküsü var.
Yorumlar