Sokağın Iskaladıkları

Ankara soğuktu, gece karanlık... İki kız vardı, iki mendil satıcısı çocuk... Oyuncakçı vardı, öğrenci harçlığı vardı sadece cüzdanda... Ankara pislikti, çocuklar kimsesiz, kızlar yürekli...

Soğuğa yakın değildi o gece Ankara'nın sokakları. Bildiğin soğuktu ve karanlıktı o sokaklar her ne kadar ışıttığını sansa bile sokak lambaları. İki kız yürüyorlardı sokakta, ağızlarında samimiyetten kahkahalarla. Tanışalı çok olmamıştı ama anlaşıyorlardı sadece gözleriyle. Büyük zevklerinden biriydi midye kabuğunun içindeki o pirinçleri yuvarlamak midelerine. Zabıta kapattığı an dükkânını tezgâhını kurmuştu sokağın o ihtiyar satıcısı. Dek geldiler kızlarla ihtiyar. İki hasbihal bir midye iyi yakışıyordu geceye. Sohbet bitti, ucuzundan peçeteyle temizlendi limon suyuna bulaşmış eller.

Yürümeye devam etti iki genç kız, önlerinde bir kitapçı teyze, üst geçidin bir ucunda kız çocuğu, diğerinde oğlan çocuğu... Teyzenin önünde kitaplar vardı en korsanından, çocukların elinde selpak mendiller. Kızlardan biri kitaplara yöneldi, diğeri çocukları ben hallederim edasında bakış fırlattı diğerine. Teyze sevindi tam üç tane kitabı birden satınca... Kız çocuğu sessizce teşekkür etti iki mendil parasını avuçlarında görünce. Oğlan çocuğuna yanaştılar iki arkadaş. Onun avuçlarına da sıkıştırdılar iki mendil parası. Çocuk mahcubiyetle karışık bir yüz ifadesiyle şu bir zamanların modası oyuncaktan istedi. Hani pikaçular vardı ya modası çoktan tarihe karışmış, işte onlardan... 'Abla bana beybilet alır mısın?' gülümsedi iki kız birbirine bakıp, biri bir elinden diğeri diğer elinden tutup oyuncakçıya yöneldiler, kız çocuğunun masum bakışlarını da es geçmediler.

Siyahtı torbalar, sanki çocukların kaderini bu denli ifşa edermişçesine. Beybilet oğlana verildi, sindi bebek kıza... Sonra kız sessizce ablanın kulağına 'ben bugün ikindi dua etmiştim, duam gerçek oldu.' dedi sanki tüm dünyayı avuçlarında tutmuş gibi. Oğlan çocuğu çekingendi muhtaçlığının verdiği o erkeksi gururdan olsa gerek. Birinin altı, birinin beş liraları vardı ceplerinde, mesai bitimi on lira olunca gerçekleşiyormuş mendil satıcılığında. Tamamladılar o yürekleri büyük iki genç kız, çocukların gecesini erken kurtardılar. Kızın biri sigarasını yaktı çok büyük keyifle, diğeri gülümsedi. Omuz omuza devam ettiler Ankara'nın sokaklarını adımlamaya...

Ankara soğuktu, gece karanlık... İki kız vardı, iki mendil satıcısı çocuk... Oyuncakçı vardı, öğrenci harçlığı vardı sadece cüzdanda... Ankara pislikti, çocuklar kimsesiz, kızlar yürekli...



üç ocak iki bin on üç

kızılay/ankara

ne vakit bir çocuk görsem
yağmurdan ıslanmış
mendil satıcısı,

güzel günler göreceğiz çocuklar! İnanın,
motorları maviliklere süreceğiz...

// Yürekten dostum Merve Çayır'a ve o iki sokağın çocuğuna ithafımdır...

03 Ocak 2013 2-3 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    ateş parçası hayatın resmini izletirken samimice, yanağıma süzülen yaşlara aldırmıyorum,

    güzel günler göreceğiz çocuklar! İnanın, motorları maviliklere süreceğiz...

    bu inanç ile.. canım nice başarılarını görmek umuduyla Ankara'ya uçan yüreğinden öptüm...