Son Arzu

Harun ölmeden evvel yıllarca uğramadığı memleketine gidip orada biraz zaman geçirmek istiyordu. Elli yıl kadar uzun bir süre bu.

Bu uzaklığın,bu hasretin vermiş olduğu o olağanüstü heyecanla memleketine giriş yaptı.Pencereden dikkatlice çevreyi süzüyordu.Yol güzergahları aynıydı. Tek değişmeyen şey buydu. Evler,binalar,iş yerleri,kaldırımlar hepsi yenilenmiş çağın vermiş olduğu imkanlarla her biri en güzel biçimde dizayn edilmişti.

Bütün bu güzel,gösterişli, rengarenk memlekette elli yıl önce terk edip gittiği evini bulmaya çalışıyordu. Yaşının verdiği bazı rahatsızlıklar fiziksel manada onu bir hayli yoruyor bu imkanlar dahilinde evini bulmaya çalışıyordu.

Aklından:" Benim ev o zaman bile harabeydi şimdi de hemen belli eder kendini,büyük ihtimal bazı hayvanların barınağı veya yolunu kaybetmiş insanların gizlendiği,zaman geçirdiği bir ev haline gelmiştir."
Bu şekilde hem düşünüyor hem de evini arıyordu. Kendi mahallesi olduğundan emin olduğu bir caddede bir kaç yaşlı kadın oturuyordu. Biraz çekimser yaklaşarak:
-Özür dilerim. Buranın yabancısıyım. Yıllardır şehir dışında yaşadım elli yıl kadar uğramadım. Benim o zamanlar dar yollu bahçeli ufak müstakil bir evim vardı onu arıyorum. Buralarda var mı öyle bir yer."

Yaşlı kadınlar ihtiyarın sorusundan ziyade onu tanımaya, çıkarmaya çalışıyorlardı. Kadınlardan biri:
-Evet var öyle bir yer, sizi tanıyamadım. O evin sahibini tanırdım dedi. Siz o musunuz?
Harun şaşkın bir şekilde:
-Ya demek öyle. Belki ben de sizi tanıyorumdurur ama elli yıl dile kolay. Buradaki bazı insanları tanırım. Ama bana kendinizden bahsetmeniz gerekecek.
-Ben seni çok iyi tanırım. Ne kadar da değişmişsin Harun. Şu haline bak. Dedi gülerek.
Harun da gülümsedi şaka ile karışık bir şekilde
-Öyle görünüyor ki sizin de benden pek bir farkınız yok, yüzünüz kırış kırış olmuş. Ama hanımefendi ben sizi hala çıkaramadım.
-Sümeyye...
Harun'un zihninde bir şeyler canlanmaya başladı. O zamanlar sürekli oyunlar oynadığı pek samimi sınıf arkadaşı sümeyye'ydi bu. O zamandan bu yana onu andıran tek şey renkli gözleriydi. Ne kadar da değişmiş.
Harun toparlandı
-Haa evet evet tanıdım seni Sümeyye. Hala aynı şakacı ve güler yüzlüsün.
-Ne yapayım Harun gülmezsek eğlenmezsek zaman geçmiyor. Bak bu şekilde zaman nasıl da geçti.
-Bende de geçti zaman, ama gülerek değil. Acı çekerek. Böyle de geçiyormuş zaman demek ki dedi.
Sümeyye'de güldü
-Sen de hala aynı mizahçısın. Laf oyunu yapmayı severdin.
Gülüştüler. Sümeyye'nin yanındaki diğer kadınlar onları dinliyordu. İçlerinden biri Harun'a bakmamaya çalışıyor ama bu tavrı dikkat çekiyordu. Sümeyye onu göstererek:
-Onu tanıdın mı?
Harun dikkatlice onu süzmeye başladı
-Af buyur ama tanıyamadım. Hem nasıl tanıyım insan çok değişiyor.

Kadın Sümeyye'ye kaş göz ederek susmasını istedi. Öyle geçiştirdiler konuyu.
Sümeyye Harun'a evinin yerini tarif etti. Ve sonra tekrar görüşmek istediğini belirterek onu uğurladı.

Harun o kadını düşünerek Sümeyye'nin tarif ettiği yöne doğru gitti.
Evini gördüğünde aklında olan her şeyi unutmuştu. İçini bir heyecan kapladı. Derin derin nefes almaya başladı. Ev gerçekten harabeydi. Camları kırılmış, çatısı çökmüş,içinde sokak hayvanları geziniyor. İçinden kendi kendine: "Evim de tıpkı benim gibi. Yalnız,korkunç,çökmüş...
Yavaşça evin yolunu tuttu. Yerlerde boş pet şişeler,değişik kutular,hap kutuları poşetler vardı. Kapıyı araladı kapı düşmek üzere eğimli bir şekilde açıldı. İçeride hiç bir şey yoktu. İki oda bir salonda bazı hayvan ve insan pislikleri vardı.
Dışarıya çıktı. Bir otel kiralayıp bir kaç hafta eski memleketinde gezecek eski anılarını yaşayacak evine doyasıya bakacak ve eski dostlarını görüp sonra tekrar ait olduğu yere gidecekti.

||.
Harun bir otelde oda kiraladı. Duş alıp hemen ardından yatağına geçti. Sırt üstü uzanıp iki eli başının altında düşünmeye başladı. Sümeyye aklına geldi. Ne kadar değişmişlerdi." Daha o zamanlar çok küçüktük aynı yerde yine ninelerimiz,annelerimiz otururdu. Sümeyye çok güzel bir kızdı. Ne hale gelmiş öyle. Zaman nasıl da hızlı geçiyor. Yaşlanıyoruz,hastalanıyoruz,ölüyoruz. Ne kadar aciziz. Çok zoruma gidiyor bu kadar aciz olmamız. Nerede masum yaralı acı çeken bir canlı görsem yaradana sinirleniyorum. Ama vardır bir bildiği diyorum. Başka çaremiz de yok. Acaba Sümeyye'nin işaret ettiği o bayan kimdi. Bana imalı sorduğuna göre acaba eski sevdiğim Sevda mıydı o? O aklıma gelince nasıl da heyecanlandım. Onu hala sevdiğim için değil ama insan heyecanlanıyor yine de. O zamandan beri ondan bir haber almamıştım zaten. Tahmin ediyorum ki o kadın Sevda'ydı. Ah Sevda ilk aşkım. İlk heyecanım. Keşke oturup saatlerce eski günlerden,yaşadıklarımızdan konuşsak. Ya evim neler neler yaşadım o evde. Düşündükçe kalbim duracakmış gibi oluyor. En iyisi yarın yine gideyim evime hem Sümeyye ile de sohbet ederim.

Sabah olduğunda hazırlandı tekrar evinin yolunu tuttu. Mahalle pek sakindi. Seyrek bir şekilde insanlar görünüyor kimisi işine kimisi okula gidiyordu. Harun Sümeyye'gilin oturmuş olduğu eve doğru dikkatlice bakarak oradan geçti ve evine gitti. Evin önünde yine hayvanlar geziniyordu. Bahçede oturup bir sigara yaktı. Gözünün önünde tüten dumanların arasından bir noktaya odaklandı düşünmeye başladı. Annesi,babası geldi aklına. Onları bu evde kaybetmişti. Onlarla yaşadığı hatıralar gözünün önüne geliyor sigarayı uzunca bir solukla çekiyordu. Gözleri dolmuştu. Ağlamaya başladı''Vah canım annem,Vah canım babam. Sizden sonra bir kere olsun gülemedim...''

Bu şekilde düşünürken birden bir sancı girdi göğsüne, şiddetli şekilde öksürmeye başladı. Sigara elinden düştü, iki eliyle boğazını tuttu. Aniden yere düştü. Acı içinde boğuk bir sesle çırpınmaya başladı. Kısa bir süre sonra tüm çabasına rağmen hareketsiz bir şekilde iki büklüm olduğu yerden kalkamadı.

11 Mayıs 2017 5-6 dakika 25 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar