Sonsuzluğun Başladığı Yerde

Doğduğu anın ilk saniyesinde harcamaya başlıyor insan hayatını. Ve elleriyle şekillendiriyor gidişatını. Hayat iplerini alsa da eline bir açık kapı bırakıyor mutlaka. Kimileri reddetse de yaşadığını yaşıyor işte farkında olmadan.
Reşit olduğunu ilan ettiği doğum gününde arkadaşlarıyla bir parti verdi delikanlı. Çocukların ki gibi pasta kurabiye iyi ki doğdun sırasıyla ilerleyip son bulmayacaktı doğum günü. Hepsini planlamıştı delikanlı. Önce terasta mangal yapacaklardı. Yanında istedikleri kadar bira. Sonra hareketli bir şeyler açıp eğleneceklerdi. Tabu oynayacaklardı. Kısacası eğleneceklerdi işte. Doğum günü gelmişti delikanlının. Sabah erkenden kalktı. İlk iş olarak anne ve babasını yazlığa gönderdi. Sonra güzel bir kahvaltı yapıp başladı hazırlığa. Kapı çaldığında telaşlandı delikanlı daha hiçbir şey hazır değildi ve arkadaşları gelmeye başlamıştı. Ellerini yıkayıp koşturdu kapıya gelen en yakın arkadaşlarıydı. Yardımına yetişmişlerdi delikanlının. Hep beraber hazırladılar sofrayı. Sırayla biraları buzluğa dizdiler altışarlı gruplar yaparak ve her on dakikada bir değiştirdiler. Sıcak birayı kim severdi ki. Son kez gözden geçirdiler her şeyi saat ikiye geliyordu ve görünürde bir eksik yoktu. Delikanlı odasına fırlayıp üstünü değiştirdi hemen. Ve kapı çalmaya başladı defalarca.
Son gelen grupla birlikte on beş kişi olmuşlardı ki bunun üstünde bir sayı bekleyen delikanlının bir an morali bozulur gibi oldu. Ama selamlaşma faslı bitip sofraya geçildiğinde her şey daha iyiydi. Delikanlı çakmağı arkadaşına uzatmak için cebinden çıkarttığında beyninin en ıssız yerine attığı anıları çıka geldi birden. Kız arkadaşının sevgililer günü hediyesiydi bu çakmak. Ne ara cebine girmişti tekrardan hatırlayamadı. Doğum günüydü bugün en yakınları yanındaydı ama onun yeri farklıydı. Hangi dostu arkadaşı gelse dolabilirdi ki.
Kızlardan birinin ?yeter bu kadar hareketli müzik benim getirdiğim cd'den de bir şeyler dinleyelim ? diyene kadar her şey iyiydi. Artarda duygusal şarkılar çalmaya başladı. İlk defa güneşin batışı bu kadar dramatik gelmişti delikanlının gözüne. İçinde tekrar iltihaplanan yarasını koparıp atmak istedi ve sol göğsünü tüm gücüyle sıktı. Hayat çok garipti delikanlıya göre. O burada olacaktı hayaller kurmuşlardı beraber. Yardım edecekti delikanlıya. Sonra beraber eğleneceklerdi en yakın dostlarıyla. Belki baş başa kutlayacaklardı bu günü. Sadece ayrılmak istediğini söyleyip ağladığı sahne geliyordu delikanlının aklına ve sessizce gidişi. Bir döngüydü bu adeta sürekli kaybediyordu genç kızı. Kafasını çevirip arkadaşlarını doğru baktı. En yakın arkadaşı Yılmaz sarılmıştı kız arkadaşına ve mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu ikisinin de. ?Neden' diye sormadan edemedi kendi kendine.
Yeryüzü ile gökyüzünün arasına konmuş ayraca baktı. Sonsuzluğun simgesi olan ufuk çizgisine. Gece ile gündüz arasında sıkışıp kalmış durumdaydı. Gün batıyordu şehirde. Bakarken çaresizliği geldi aklına güneşinden oda kopmak istememişti. Şimdi ise sessiz bir karanlığın içindeydi. Gönlünün en fakir köşesinde bir dünya yaratmıştı kendine. Güneşi çoktan sönmüş yalnız gölgelerin girebildiği siyah beyaz belirsiz bir dünya. Ellerini alabildiğine açsa uzanabilecekti sanki ufuğa. Onu perişan eden aşkı gibi sanki içinde batıyordu gün ve gözünün görebildiği en uzak noktadaydı sevdiği.
Kirli sakalının altına gömdüğü yüzüne sahte bir gülümseme takıp bir bira daha aldı. Bu hayatta ona en yakın olan kız arkadaşı yanına geldi. İkisi de ayaklarını bırakıp boşluğa oturdular. Ellerine emanet etmişlerdi ikisi de hayatlarını. Ve korkmuyorlardı artık. Kız sevdiği adamın yanındaydı arkadaş kisvesi altında da olsa ve onun yanında olduktan sonra bir önemi yoktu yerin, zamanın. Delikanlı ise en sevdiği varlıktan ayrıydı ve ona göre artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu rahattı o bu yüzden. Kız anlamıştı delikanlıda ki suskunluğun sebebini ama konuşmadı. Anlatmasını bekledi delikanlının. En sonunda dayanamadı. ?Yine aynı mevzu dimi?' dedi. Delikanlı sadece güldü ve başını sallamakla yetindi. Kız ona döndü ve ufuk çizgisini gösterdi. ?Biliyor musun görebildiğin en uzak noktadır orası ve gece ile gündüz arasında ki tek farktır. Ama o çizgi tarafsızdır geceyi ya da gündüzü yaşamak bizim elimizdedir.' Dedi. Ve kalkıp diğerlerinin yanına gitti kız.
Delikanlı kıza dönüp söyleyecek hiçbir şey bulamadı bu sözlerin üstüne. Lafı fazla uzatmayalım. Delikanlı yaşadığını inkâr etmeyi bıraktı ve yalnızlığını çıkarıp attı üstünden. Ve onu kurtaran kahramanına âşık oldu. Şuan mutlular aynı üniversitede aynı bölümde okuyorlar.

02 Mayıs 2009 4-5 dakika 15 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar