Tadımlık Hayat

- Biz size yeni bir şey sunmayacağız; sadece sahip olduğunuzu vereceğiz.
- Ama ben hiçbir şeye sahip değilim ki.
- Aslında herşeyiniz var; eskiden çok varlıklı, tanınan bir işadamıydınız, bunu biliyoruz.
- Nereden biliyorsunuz, siz kimsiniz?
- Sakin olun, biz sadece iyi niyetli birkaç bilim adamıyız ve bir keşfimiz var. Bunu dünyayla paylaşmadan önce sizin gibi kişilerle denemek istiyoruz.
- Benim gibi?
- Önceden varlıklı olan...
- Ve şimdi beş parasız olan!
- Sahip olduklarının farkında olmayan diyelim.
- Ne derseniz diyin de ağzınızdaki baklayı hemen çıkarın! Ne istiyorsunuz benden?
- Sinirlenmenizi anlıyorum ama biz sadece size yardım etmek istiyoruz, hiçbir kötü niyetimiz yok. Anlattığımız zaman bunu siz de göreceksiniz.
- Başlayın da hemen cevabımı vereyim.
- Öncelikle şu arkadaki koltuğa oturmanızı rica ediyorum... Teşekkürler. Şimdi, daha önce de dediğim gibi biz birkaç bilim adamıyız. Hepimiz gerek üniversitelerde gerekse hastanelerde önemli görevleri olan, bilinen insanlarız. Ve ayrıca sizin gibi saygın bir insanla çalışmaktan da büyük bir onur duyacağız...
- Sadet?
- Eee... Evet, bizler çalışmalarımızı insan beynini daha iyi tanımaya yönelik yürütüyoruz. Bu konuda yıllar süren araştırmalarımız, sayısız makalelerimiz ve tedavi ettiğimiz binlerce hastalarımız var. Teklifimizi kabul ederseniz size de bütün arkadaşlarımı tanıtmaktan büyük mutluluk duyacağım.
- Teklif?
- Şey... Size ihtiyacımız var.
- Ne için?
- Eee... Beyninizi incelememiz için.
- Nasıl?
- Şimdi, belirli bir süre sizi yurtdışında, süper lüks bir malikanede misafir edeceğiz. Bu malikanede istediğiniz, daha önce sahip olduğunuz herşey olacak. Oyun salonu, spor salonu, masaj salonu, sinema, disko, bar, sınırsız yiyecek-içecek, ihtiyaç duyar mısınız bilemem ama her çeşit giysi ve emrinizde onlarca hizmetçi... Sizin her dediğinizi yerine getirecek, istediğiniz özelliklerde onlarca kadın... Veya erkek... İstediğiniz herşeyi, aklınıza gelen herşeyi bizden isteyebilirsiniz. İstekleriniz sorgusuz sualsiz, anında yerine getirilecek.
- Ne karşılığında?
- Dediğim gibi... Beyninizi inceleyeceğiz.
- İyi de nasıl işte?
- Çok basit; sizi belirli zamanlar çalışmalarımız için seanslara alacağız -ki bunlar günde 1-2 bilemediniz 3 saatcik olacak- geri kalan zamanlarda malikanemizde dilediğiniz şekilde vakit geçireceksiniz.
- O seanslarda... Bana ne yapacaksınız?
- Aslında çok hoşlanacağınız birşey yapacağız: Size geçmişinizi hatırlatacağız.
- Nasıl?
- Bizim keşfimiz de bu: İnsana unuttuğu geçmişini hatırlatmak...
- Nasıl işte?
- Sizi belirli bir süre uyutacağız, beyninizdeki sinirleri uyararak da size geçmişte yaşadığınız anıları hatırlatacağız. Siz de, her insanın yaşamak istediği çocukluğu, gençliği, yetişkinliği, tüm eski güzel anları tüm ayrıntılarıyla, seslerle, kokularla, sıcaklıkla, tüm hisslerinizle tekrar yaşayacaksınız. Nasıl?
- Çok... Çok güzel.
- Değil mi? Size söylemiştim. Evet? Cevabınız?
- Şey... Peki tüm bunlar... Ne için?
- Bütün bunlar buluşumuzu sizin gibi saygı değer insanlarla deneyip, dünyaya açıklamadan önce test etmemiz için...
- Peki, seanslar sırasında...
- Sadece geçici bir süre uyutulacaksınız ve başınızda 7 profesör olacak. Zaten seans odamıza girdiğiniz zaman kendinizi yüzde yüz güvende hissedeceksiniz.
- Başıma birşey gelirse?
- Herhangi bir rahatsızlık hissettiğinizde çalışmaları durdurup anında ülkemize dönebilirsiniz. Evet?
- Nereye gideceğim?
- Amerika'ya!
- Amerika mı! Peki ne kadar...
- 1-2 ay. Evet?
- Şey... Kabul ediyorum.
- Çok teşekkür ederiz. Sizinle çalışacak olmak şimdiden bize gurur veriyor. Şüphelerinizi gidermek için, buyrun; bu, beni ve dostlarımı tanıtan, içinde bilgilerimiz olan dosya.
- Eee... Ne zaman gidiyoruz?
- Hemen şimdi.

...

- Neden böyle oluyor, üstad! Neden bir çalışmayı da bitiremiyoruz?
- Geçmiş... İnsanın geçmişi... Unutmak ve hatırlamak... Ve tekrar unutmak...
- İnsanlara anılarını yaşatıyoruz. Sonra birden, puf!
- Anılar... Güzel anılar... Kötü anılar...
- Güzel olsun, kötü olsun, sonuçta insan bunları yaşıyor, yaşarken bir tepki vermiyor da hatırlayınca niye böyle oluyor?
- Hatırlamak... Kendini hatırlamak...
- Hipnozda böyle olmuyor. Rüyalar da var ayrıca.
- Rüyayı hatırlamak...
- Yok üstad, yok! Bence bu işi bırakalım artık. Yakında şüpheleri de üstümüze çekmeye başlayacağız.
- Şüpheyi hatırlamak...
- Kaybettiğimiz 3. hasta... Gittikçe risk artıyor.
- Kaybetmeyi hatırlamak...
- Üstelik seni de zor aldık adamın elinden, öldürüyordu valla boğarak. Nasıl yapıştı boğazına azgın hayvan!
- Ölümü hatırlamak...
- Hiç beklemezsin halbuki pörsümüş dededen. O neyin gücüdür! Adamı vurduk, hala gevşemedi kasları ha!
- Gücü hatırlamak...
- Tekrar geçmiş olsun üstadım. Allah korudu valla'.
- Allah'ı hatırlamak...

28 Haziran 2012 4-5 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Bazen her gün gördüğümüz birinin ismini hatırlamayız da yıllardır görmediğimiz birini anında tanır ve ismiyle sesleniriz

    Mühim olan önemsemek o zaman işte beyin önemsediklerini hatırlar hem de sonsuza kadar

    Tadımlık anların hoş izler bırakanlardan olması en büyük dileğimizdir

    İlginç ve güzel bir öyküydü Sayın Kara

    İçtenlikle kutluyorumud83eudd20