Telefon

Telefon

Bir bahar günüydü, tarihi tam olarak hatırlamıyorum ama güzelim bahar kokuları hala burnumda. Zaten çok uzun zaman önce de olduğunu söyleyemem. Yakın zamanlardı Ahmet Beyin yaşanan hikâyesi, bir ara kaleme alırım demiştim, sanırım zamanı gelmiş olmalı…

Telefon…

Hanımla birlikte ilk kez gelmiştik bu uzak sahil ilçesine, yeni emekli olmuştuk ikimizde, artık yaşlı sınıfına geçiş yaptığımızın farkındaydık. Biz aldırmasak da çevremiz bunu sıklıkla hatırlatıyordu. Akşamüzeriydi güneş batıyordu, tepeleri aşarak ulaştığımız bu sahil bölgesinde gizli bir huzur var gibiydi…

-Ayşe hatun, ne dersin, buralardan bir ev alıp yerleşelim mi?
Neden olmasın Ahmet Bey, vallahi iyi olur ama bizim paramız yetmez ki, diyerek, iç geçirdiğini fark etmiştim.

Birkaç gün sonra alıcı gözle bakmaya başladım çevreye, ilçenin girişinde, sağ tarafta bir ev görmüştüm. Satılık yazılı, telefon numarasını aradım, kendisinin İstanbul’da yaşadığını ama anahtarı bir tanıdığına bıraktığını söylemişti satan hanım…

Şehrin girişi olmasına rağmen, yine de bu sahil ilçesinin kendine has, yapı özelliklerini taşıyordu bina ve görselliğiyle insanı büyülüyordu.

Giriş kapısı özel bir ahşap işçiliğiyle yapılmış, duvarları bölgenin taşlarından özenle örülmüştü bahçenin, hayal ettiğimin ötesine bile geçmişti, bu ev bir harikaydı!

Sözleştiğimiz gibi, arkadaşı birkaç saat sonra gelmiş, nihayet dışarıdan görebildiğim o güzel bahçeye girmiştik.

Çimler biraz bakımsız olsa bile, yetişmiş meyve ağaçları, bademler, mandalinalar, güller, çiçekler ve elbette ki havuzu çok şahane duruyordu.

Yine evin giriş kapısı, bahçe kapısında olduğu gibi özel bir ahşap işçiliğiyle imal edilmişti. Evin kendisi, yine taş işçiliği ile yapılmış ve insanı bir asır öncesine götürüp getiriyordu. İki katlı olan evin balkonuna çıktığımda, enfes bir şehir manzarası eşliğinde denizin de görülebiliyor olması, insanın ayaklarını yerden kesmeye yetiyordu.

İçerideki eşyaları bile, özenle seçilmiş olmalıydı, bu denli eski görünüme teknolojik detaylar ustaca gizlenmişti. Mutfağıyla, salonuyla, balkonu ve bahçesiyle tam da hayalimizdeki evi bulmuştum.

Hemen telefona sarıldım Ayşe Hanım’ı aradım, kaldığımız pansiyon yakın sayılırdı, atla arabaya gel dedim. Yol kenarına çıktım ve beklemeye başladım. Hanım on beş dakika kadar sonra gelmişti, elimle işaret ederek, park etmesini söyledim. Gittim kapısını açtım, şaşkın bir vaziyeti vardı, oldum olası sürprizler karşısında şaşırıp kalırdı, en çok da o durumunu severdim.

Hanımı aldım yanıma, eve doğru adımlamaya başladık, ne oluyor bey filan derken, beğenirsen, yeni evimiz burası olacak dedim.

Gözlerindeki mutluluk ışığını hiç unutamam rahmetlinin…

İçeri geçtik, dolaştık, tamam ama pahalıdır filan dedi, sen orasını karıştırma, birlikte her zorluğu aşarız dedim, gülümsedi. Birkaç gün sonra, babadan kalma, memleketteki tarlaları kardeşlerime satarak evin parasını ve çok daha fazlasını tedarik etmiştim…

İlk üç dört gün temizlik gibi işlerle uğraştık, sonrası malum, bahçedir, havuzdur derken günler geçmeye başladı. Bir sabah erken saatlerde uyanmış bahçede uğraşıyordum.

-Amca bakar mısın,
-Buyur evladım
-Ben karşıda incir satıyorum, babamlara telefon açacağım ama telefonum yok, rica etsem arayabilir miyiz?
-Elbette evladım, dedim

Bu iş birkaç gün aralıklarla sürekli tekrarlanıyor ve rutin bir şekilde devam ediyordu. Adının Yasemin olduğunu söyleyen bu sevimli çocuk, artık telefonumu sürekli kullanıyordu.

Sadece sabahları değil, öğle saatlerinde, akşamüzeri bile gelip arama yapıyor, sonra gülümseyerek teşekkür ediyor ve gidiyordu. Henüz onlu yaşlarda olmasına rağmen, karşıdaki tezgahı idare edebilecek kadar da kabiliyetli bir çocuktu. Rahmetli birkaç kez uyarmıştı beni, yüz verme şu çocuğa diye ama ben iyilik yaptığımı düşünerek pek aldırış etmemiştim.

Eve taşınalı daha iki ay kadar bile olmamıştı, Ayşe Hanım bir gün aniden fenalaşarak merdivenlerden düşmüştü, acil olarak götürdüğüm hastaneden, hanımın cansız bedeniyle dönmüştüm.

Yıllarca hayalini kurduğumuz bir yaşamı çok kısa bir süre birlikte yaşayabilmiştik! Çocuklar ısrar etseler de, yine geri döndüm ve evde tek başıma yaşamaya başladım.

Yasemin rutin bir şekilde gelerek telefonumu istiyor, arıyor, birkaç dakika görüşüyor, sonra tezgâhına gidiyordu. Hanımın vefatından sonra da devam edip gitti bu telefon açmaları.

Bir öğleden sonra koşarak telaşlı bir şekilde geldi Ahmet amca telefonunu kullanabilir miyim, dedi. Bahçe kapısından uzattım, zaten aramış olduğu telefon numarası artık telefonumda kayıtlıydı. O arada bir araç geldi, elinde telefonumla birlikte, tezgahına doğru koşarak gitti, ben de çok önemsemedim, müşterisini yollar, sonra getirir diye düşündüm.

Aradan on beş dakika kadar geçmişti ki, geldi Yasemin, teşekkür etti, telefonumu uzattı.

Ben de alıp cebime sokuşturdum. O gün akşam olduğunda oldukça yorgundum, erkenden uyuyup kalmışım.

Çocuklardan birisi aramış onu bile duymamıştım. Ancak sabah gördüm çağrısını, aradım, bir miktar paraya ihtiyacı olduğunu yardımcı olup olamayacağımı sordu, elbette ki dedim. Telefonu kapatıp yüklemiş olduğum banka uygulamasını açtım, şifreyi hiçbir zaman aklımda tutamıyordum, sürekli değişiklik istedikleri için telefon rehberine kayıt etmiştim.

Giriş yaptım ve bankada hiç param olmadığını gördüm! Şoka girmiştim! Elim ayağım titrer bir vaziyette hemen bankamı aradım, birkaç dakika sonra yaptığım görüşmede, bir gün önce tüm paramı başka bir banka hesabına aktardığım söylenmişti. Aksini söylesem de kimselere derdimi anlatamadım.

Evi satın aldığım dönemde limitsiz olarak hesabımdan para aktarılabileceğine dair isteğimin olduğunu, daha önce de aynı şekilde para transferleri yaptığımı filan söylediler…

Bahçede yaptığım telefon görüşmesi sırasında, karşı da tezgahın boş olduğunu fark etmiştim. Zaman zaman Yasemin gelmiyordu, sanırım o günlerden birisi olsa gerek diye düşündüm.

Arabaya bindim ve doğruca şubeye gittim. Müdürle görüşerek durumu kendisine ilettim. Gerekli işlerin yapılabilmesi için bir avukatla görüşmem gerektiğini, yapılan işlem için kendilerinin bir şey yapamayacağını söyleyince, koltuğa yığılıp kalmıştım.

Edindiğim birkaç dost sayesinde bir avukat bulduk ve konuyu anlattım, gerekli işlemlere başlaması için vekalet çıkartarak tekrar evin yolunu tuttum.

Eve geldiğimde aracımı park ettim ve istemsizce Yasemin’in yemiş tezgahına baktım, ortalıkta kimse yoktu.

Merak ettim ve bende kayıtlı olan telefon numarasını arayarak merakımı gidermek istedim. Telefon numarası çalmasına rağmen bakan olmamıştı.

Aradan yaklaşık üç dört gün geçmişti, Yasemin hala ortalıkta yoktu, tekrar telefonu aradığımda ulaşılamadığına dair ses kaydı ile karşılaştım.

Başlarına bir şeyler gelmiş olmalıydı, neredeydi bu çocuk ve annesinin telefonuna neden ulaşılamıyordu. Aklıma bir sürü şey geliyor ama bir küçük kız çocuğu tarafından dolandırıldığım gelmiyordu!

Birkaç gün sonra avukatım aradı ofise gelip, gelemeyeceğimi, yüz yüze konuşmamız gerektiğini sordu. Elbette diyerek ofise gittim. Anlattıkları karşısında ne diyeceğimi bilememiş öylece kalakalmıştım!

Hesabımdan para transferi yaptığım kişi, meğer Yasemin’in annesi sandığım kişiymiş ve ben onunla bir ilişki yaşamaktaymışım!

Yapılan telefon incelemelerinden sonra, kadına attığım kısa mesajları da görünce artık ben bile inanmıştım!

Her gün iyilik yaptığımı düşündüğüm küçük kız bana öyle bir tuzak kurmuştu ki içinden ben bile çıkamamıştım!

Yüklü sayılabilecek bir miktar paramdan olmakla kalmamış, üstüne bu yaştan sonra, deli dolu da bir aşk yaşamış adam konumuna düşmüştüm! 



***Emekli bir hakim olarak düşmüş olduğu durum karşısında çaresiz kalan Ahmet Beyin yaşanmış hikayesidir...

02 Ağustos 2020 7-8 dakika 29 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (6)
  • 3 yıl önce

    Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavara güzel bir örnekti Ozan bey:))

  • Tebrikler, sayın yazarım.

  • 3 yıl önce

    Değişik bir dolandırıcılık çeşidi imiş bu da. Paylaştığın çok iyi oldu dostum. Adamlar çok organize çalışıyorlar. Hakimlik seviyesine gelmiş bir adamı bile dolandırabiliyor iseler bizlerin çok daha dikkatli olmamız lazım. Güne geldiği de çok iyi olmuş ki daha fazla insana da ulaşır mutlaka. Kutluyorum içtenlikle kardeşimi...