Tesadüf

Küçük şirin bir Anadolu Kasabasının,çocuk cıvıltılarıyla süslenen sokağında ansızın bir trajedi yaşanır.Çılgın kahkahaların yerini birden küçüklerin ağlayıp,bağırmaları,ardından büyüklerin,telaşlı,suskun koşuşturmaları alır.Ne oluyor demeye kalmadan ambulansın iç hoplatan,tiz sesi sokağı çınlatır.Ardından sokak hüzünlü bir sessizliğe bürünür.

Çocukça bir savaş oyununa kendini kaptıran,dokuz yaşlarında bir erkek çocuğun,kendisinden dört beş yaş küçük kız çocuğunu,istemeden yaraladığı,kanı görünce de orada bayıldığı,günlerce konuşulur kasabada.....Aradan aylar geçer ,olaya sebep olan Murat'ın ailesi sokaktan taşınır ama sokak bir türlü o eski neşesine kavuşamaz...

Küçük Muyenmişrat büyümüş,hayatın çetin yollarında,acılarla olgunlaşmış;ama o dokuz yaşında yaşadığı olayın etkisinden bir türlü kurtulamamıştır.Üstüne giderek "kan tutmasını " yenmiş hatta sır bu nedenle seçtiği Anadolu'da dolaşıp durmuş iyi dereceyle bitirip genç,yakışıklı bir doktor olarak atandığı hastanede iyi de bir kariyer yapmıştır ama kız arkadaşlarına karşı hep soğuk ve çekingen davranmanın önüne geçememiştir...

Çilekeş anneciği;Daha Murat lisede iken kaybettiği eşinin acısını yüreğine gömüp ona hem anne hem baba olmuş ,bin bir meşakkatle okutup büyüttüğü oğlu nereye atandıysa onunla gitmiş ,Anadolu'da birlikte gezinip durmuştur.Artık yaşlı ve yorgun bir kadın olan anne,oğluyla haklı bir gurur duymaktadır.
Gözünde hiç bir eksiği olmayan ,donanımlı ,yakışıklı oğlunun kız arkadaşının olmaması garibine gitmektedir.Nihayet onu elceğiziyle evlendirmeye karar verir.Kararını Murat a açar ama bir yanıt alamaz.
Kadın pes etmez,torunlarını kucaklamak tek gayesidir artık...
Yakındaki marketten bunları düşünerek alışveriş ettiği bir gün,aniden başı döner ve oracığa yığılıverir.Gözünü açtığında başında genç,güzel bir bayan ve görevliler vardır.Hemen kalkmaya çalışırsa da genç bayan _biraz daha dinlenin teyzeciğim,ben sizi evinize götürürüm der.

Eve geldiklerinde genç kız kadıncağızı yatırır,tarifi üzerine ilaçlarını bulup getirir tam içirecekken kapı açılır,gelen Murattır.Annesini o halde,tanımadığı genç kızı da ilaçlarla görünce,yanlış hükümlere kapılıp bağırmaya başlar;anne araya girene kadar kızcağızı cahillikle suçlamış gözlerinden yaşlar süzülen kızcağızın karşısında ne yapacağını bilmez halde kalakalmıştır...
Aradan günler geçer,kadıncağız bir teşekkür bile edemediği genç kıza rastlamak ümidiyle hemen her gün markete gitse de bir netice alamaz.Derken markette kıza Gülgün Hanım diye hitap edildiğini hatırlar ve ani bir kararla kasiyere sormaya karar verir.Kasiyer ismi bilemeyince de o günkü olayı anlatmaya koyulur,kasiyer hatırlayamaz ama oraya gelen market müdürü kadını tanır ve hemen size yardım eden hanım marketimizin avukatıdır der.Düğüm çözülmüştür.
Kadıncağız hemen ofisi öğrenip genç kıza teşekkür etmek ve oğlu adına özür dilemek için yollara düşer...
İki kadın eski dostlar gibi buluşup anlaşır,kısa zamanda samimi olurlar.
Bir gün yine iş dönüşü anne özlemiyle aradığı kadıncağızla mutfakta,kahve eşliğinde muhabbete dalmışken eve Murat çıkagelir,onları böyle samimi görünce hem şaşkınlık hemde mahcubiyetten dili tutulur,bu genç kıza haksızlık ettiği bilinciyle özür dilemeye çalıştıysa da bir türlü
başaramaz.Anne araya girer ve onları tanıştırır.Murat şaşkın baka kalır.Genç kızın bakışları onu etkilemiştir...
Ertesi gün Murat bir demet papatyayla Gülgün'ün ofisindedir.kırık dökük cümlelerle özür diler ve Affedilmek için onu kahveye davet eder.Zamanla arkadaş sonra da nişanlı olurlar.
Hem anne hem de Murat çok mutludur,çünkü Gülgün mükemmel bir insandır.
Nişanlılık süresinde gezer hayatın tadını çıkarırlar bu arada Murat Gülgün'ün her kıyafeti ile mutlaka uyumlu bir eşarpla boynunu kapattığını fark etse de üzerinde durmaz.Derken nikah günü alınır sıra gelinlik beğenmeye gelir,Gülgün tezgahtara mutlaka boynu kapalı bir model istiyorum deyince Murat şaşırır,Gülgün Murat'a dönüp nikahtan önce sana bir itirafım var der ve anlatmaya başlar;
Sanıyorum beş yaşlarındaydım der küçük bir kasabada yaşıyorduk o zamanlar,annem ,babam sağdı, mutlu günlerdi,sokakta oyun oynarken savaş oyununa kendini kaptıran bir ağabey elindeki tahta kılıçla beni kötü yaralamış,mikrop alan yara aylarca kapanmayınca boynumda böyle bir iz bıraktı belki o yüzdendir türlü tam olarak özgüven sahibi olamadım derken eşarbı çıkarır.
Murat şaşkınlık içinde dili tutulmuş bir halde Gülgün'ün önünde diz çöker gözleri yaş içinde seslenir
_beni affet,lütfen beni affet...

12 Şubat 2012 4-5 dakika 12 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    güzel bir tesadüf hoş bir öyküydü doğrusu

    hayatta olmayacak diye bir şey yoktur

    bazı yazım hatalarını saymazsak başarılı bir çalışma bence

    kutlarım Gülten hanın ilhamınız bol olsun sevgiler.