Tilki Etinden Pirzola

Mustafa, temiz yürekli, cesur, iyiliksever ve kendisiyle barışık, şakacı, herkese yardım eden, biraz da deli dolu bir gençti. Yalan söylemez, yaptığının da arkasında dururdu. En çok ?içip eğlenmeyi? severdi, etrafındakilere zararsız şakalar yapmaktan geri durmazdı, onun bulunduğu her ortam çok keyifli olurdu, hiç kimse ama hiç kimse onun şakalarına gücenmez alınmaz hoş görürlerdi. Kendi çocukları düğünde bile bir kadeh içki içse laf söz olur Mustafa her zaman yapar,?ses? çıkaran olamazdı...
Mustafa, tarla, bağ- bahçe işleriyle uğraşır, yorgun argın işten gelince de ?gece avına? giderdi. Traktörle gittiği avdan eli boşta dönmezdi. O gün yine, ava gitmişti, her zaman yaptığı gibi, ama bu gün nasipsizdi, av yoktu, hiçbir şey bulamadan da dönmek istemiyor, etrafı iyice kolaçan ediyordu...
Az ilerde iki göz parlıyordu... O da ne? Bu kocaman bir avdı, pompalı tüfeğini doğrulttu, nişan aldı ve tetiğe bastı...
BOOM!! Diye kulakları tırmalayan bir sesin ardından, seğirtip avını aldı. Eh dedi ?kısa günün karı? buna şükür, diyerek avını motoruna yükleyerek evin yolunu tuttu.
...
Ali emmi o gün bahçeden gelmişti ve çok yorgundu, yemeğini yer yemez yattı. Karısı ?hayrola Ali! Bu gün gayfeye gitmiyor musun?? diye sorunca ?sus ta biraz yatıyım, yarın mıstafıynan ahpın götüreceğim bahçeciğe? diyip kafayı yorganın altına soktu. Tam uyuyordu ki cama vuran oldu... ?gız gah ta gapıya bahsana?diye hanımına çıkıştı, hanımı?gah da gendin bah, gece gece?diyince, Ali emmi gözlerini ovuştura ovuştura kapıyı açtı.
?Emmi Allaasen bu saatte ne yatması, çabıh gah da gel?. Dedi Mustafa. ?çok önemli bir işimiz var acele et?diyerek giti.
Ali emmi kalktı, söylene söylene tekrar üzerini giydi. Mustafa'nın evi bitişikteydi, avludan içeri girdiğinde tilkinin leşini gördü!?
?Bu ne la emmi? bunun içinmi çağırdın beni?
?Daha ne olsun senden iyi kasap, gece gece nerden buliim?
?La gaç lira edecek bunun derisi, emeğimize yazık emmoğlu?
?Bah, yarın ahpın-mahpın götüremem, benim şurubum yoh, sende para yoh ona göre...?
Aliemmi kolları sıvadı ve tilkiyi bir güzel yüzdükten sonra.?Benden bu kadar emmoğlu, leşe garışmam, dereye kendin götürürsün? diyip eve gidip yattı.
Mustafa yatan hanımını kaldırmadı, kalkıp içerden büyükçe bir leğen getirdi, tilkinin arka butlarını kesip leğene yerleştirdi, ön kolunda birini aldı, kalan leşi ?çoraklı dereye? götürüp attı. Dönünce kalan arka butları bir güzel pirzola gibi doğradı, dolaptan da ?küçük rakı?sını alıp, avlunun ortasına ?çilingir sofrasını? kurdu. İçerden geniş ağızlı kocaman bir tavayı da kapıp, müziğin sesini hafiften açtıktan sonra, ufak ufak demlenmeye başladı.
Az sonra yalnız içmekten canı sıkılmıştı ki, kalkıp Donmemetle Hikmeti aradı gecenin bir vakti. Hikmetle Donmemet, boş mezar bulsa girelerdi, böylesi bir ziyafeti de tabiî ki kaçırmadılar, ?kaşığı cebinde gezen? bizin ?avane? takımı bol bol yiyor, içiyor, tıkınıyor, eğleniyorlardı.
Mustafa'nın 7?8 yaşlarında ikide oğlu vardı gürültüden olacak az sonra uyanıp onlarda sofraya gelmişlerdi. Mustafa bol bol et kesip ?ye oğlum, yarasın? diyerek her ikisini doyurup odalarına yolladı. Bizim ?Bremen mızıkacıları? bir ufak daha devirdikten sonra artık kalkmaya hazırlanıyordu ki, birden Hikmet atılarak sordu.
?Mıstafa len oğlum! Hayırdır, ne kestin? Evde et bırahmadın hepsini yedik la?
?Ne kesmesi oğlum! Benim davarım mı var malım mı var, dilki vurduydum akşam, boğazımdan aşmadı sizi de çağırdım, kısmetiniz varmış?
!???
...
?Say mı la Mustafa, Allaasan doğru söyle?
?Oğlum, yalan borcum mu var? diyerek çöpteki kemiklerin arsından tilkinin ayağını gösterdi.
?Vay şerfsiz! i...ne, dinin imanın yoh mu oğlum, bir duyan olsa ne deriz?
?Siz söylemeseniz kim bilecek oğlum yaa! Ben, hem hocaya sordum, Şafiiler yiyor dedi, onlar adam değil mi??
???
?Allahın kitabını seversen kimse duymasın, hadi iyi geceler? diyip gittiler.
...
Yolda Donmemet'le Hikmet bir birilerine yemin verdiriyorlardı, ?aman ha! Kimseler duymasın, ağzını sıkı tut emmioğlu, kimsenin yüzüne bahamayız?
....
Sabah erkenden Mustafa, ayırdığı ön kolu iyice temizleyip ayakları da ortadan kaldırdıktan sonra, kalan parça eti Ali emmiye götürür, kapıyı açan Ali eminin hanımına; ?emmiğızı al, Aliemmimi iyicene doyur, ben mazot almaya gidiyorum? der.
...
?Ne oldu gız, ne diyo Mıstafa?
?Epey bir et getirdi senin payınmış? diyor, Ali emminin hanımı.
?Bize mi? yollamış o kadar eti? diyor, hanımına da dönerek, ?gız bu mıstafa hakkâkten hakikatli çocuk, bah komşusunu nasıl da düşünüyor?
Ali emminin hanımı tavayı çekip etin başına varıyor, eti güzelce doğruyor, ama içinde halaa bir şüphe var, ?Ali bu et biraz pembe mi? Duruyor?...
? Gız get, buldun bunuyorsun, oğlan akşam ava gitti, tavşan etidir eyle olur? diyor. Bilmiyor ki tilki etidir, üstelik akşam da kendi elleriyle yüzdü, Mustafa'nın böyle bir şey yapabileceği aklının ucundan bile geçmiyor, akşam tilkiyi yüzdüğü bile aklından çıkmıştır. Her neyse çoluk çocuk oturup afiyetle bir güzel karınlarını doyuruyorlar.
...
Biraz sonrada Mustafa geliyor, ?emmi gel hadi, motor hazır, azığını al da gidek? diyor. Ali emminin hanımı, ?Mustafa emmoğlu, senin getirdiğin et ne etiydi? gusura galmada nasıl söyliim biraz tuhaftı.? Diyince de Mustafa dururmu.
?Ahan kasap yanında duruyor?, diyince Ali emminin ?jetonu düşüyor? olayı hatırlıyor... ?Ulan şerefsiz! akşam sen bana dilki yüzdürdün yoksa?...?
?İyi işte, bende payını ayırttım emmoğlu? diyince Ali emmide şafak atıyor... Hanımı oradan ?Allah müstahak'ını versin, Mustafa? dedikten sonra Ali emmiye doğru dönüyor, ?tüh lan seninde galıbına, akşam dilkiyi yüzen sen, sabah sabah bize yediren sen, ben biliyordum, bu işte bir iş olduğunu, ben yarım ahlımınan bildim de! Ya sen!? Diye söylene söylene içeri girdi.
.....
Ertesi gün köyde herkes tilkili pirzolayı konuşuyordu duymayan kalmamıştı.
...........
(...sürecek)

Kemal TURGUT

19 Ekim 2008 5-6 dakika 5 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Yapıcı eleştirilerin sizi dahada geliştireceği düşüncesiyle...

    Öykülerde adı geçen kahramanlar ve özellikle de baş kahramanı dahada fazla tanıtır ve betimlerseniz öyküyü daha anlaşılır ve akılda kalır hale getireceğini düşünüyorum.

    Birde bu öyküler daha açık yazılır ve eklemeler yapılırsa zannediyorum roman niteliği kazanabilir.