Tımarhanede Akış Yukarı Doğrudur

Burasında çıkan sivilceleri önemsemiyor çocuk, nasılsa anlatılmayanı anlatmak hedefi. Fakat bu zor bir durum,batıdan ve doğudan da anlaşılmadığını bildiği halde , ikisinin ortasında hissediyor kendini.Geçmişinde bir diken üstünde olma durumu var sürekli,maceradan maceraya koşarken ya da ona öyle gelirken, gece olduğu zaman su seleriyle uyumayı deniyor birkaç aydır. "Burası ateş ortası, ne yap ne et beni bu delikten kurtar" sözlerini adeta bir tekerleme söyler gibi söylüyor kirli dudakları arasından.
En acıtıcı, çok kapsamlı bir düşünce taramasından geçiriyor kendini, evinde beslediği hayvanlarla ne yapacağı konusunda bir çözüm bulabilmiş değil. "Hayvanları ben uzun yaşamın sırrı olarak görüyorum ve onlarla çok eğleniyorum "diyor benimle konuşurken. Uzatmadan bütün ilişkilerini koparmak istiyor, dünyada yeri olmadığına inandığı o kadar çok şey var ki,burası , yani içinde yaşadığı yer başka bir gezegen olmaya doğru yol alıyor yavaç yavaş. Yeni yaratıklar ortaya çıkarıp insanlara saldırtmak en büyük arzusuymuş gibi konuşuyor.

Sahici modernliğin yanında bir de tersi olan yapay modernlik var ki dağlara taşlara.Yani son iki ayda öğrendiğim birçok şey bu yapıya göre şekillenirken buna kayıtsız kalamazdım elbet, yıllarını gurbette geçirmiş insanlarla konuştuğumda da bundan çok çektiklerini söylüyorlar.

"Bir gün tımarhaneye kapatılırsam benimle dalga geçme olur mu? " diyor. Ateş denizi benzetmesiyle ne demek istediğini o an anlıyorum, delirmek bir başkalaşım örneği. 1910 'larda bulursun kendini, bir bakmışsın arkası yanık fareler koşturuyor peşinde, paris,londra ya da ho chi minh city .. Nerede olduğunun önemi yok, deneyler aynı, vurdumduymazlıklar aynıdır nasıl olsa.

Telaşın yerini muzipliğe bırakırken suratını son kez görmek istiyordum, "Sen önce gir kurguya, oltayı da vereyim, sıkılmazsın, zamanı iyi değerlendir " dedim. Yüzüme bakarken her şeyi anlamıştı, sanıyorum. Uzun süre kendimi toparlayamayacaktım belki,ya da bir barda eğlenip sabaha her şeyi unutacaktım. Ama önemli olan gözlerdeki parıltıdır, bunu beş yıl önceki cenazede öğrenmiştim.

Son kez görüşecektik bu kez, emindik bundan. Geldi, elimi sııktı. Sıcak, içten bir gülümseyiş eşliğinde , "Unutma " dedi. "Tımarhanede akış yukarı doğrudur ." Ne dediğini anlamamıştım, belki hiç anlayamayacaktım. Eve geldim, yağmur yağıyordu, Drogba, Galatasaray'daki ilk golünü atmıştı, genç kızlar çığlıklar atarak bu sevinci sevgilileriyle paylaşıyorlardı..

10 Mayıs 2013 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar