Tulpa / Ruhsal Bir Yolculuk 12

Tulpa / Ruhsal Bir Yolculuk  12

Bölüm XXXI – Ruh Ustası: Derinlikten Gelenler

Derinhis’in suları durgundu. Gökyüzü, son bir seher vakti gibi suskun ve ağırdı. Alp, göğsünde artık sükûnetle atan öz ışığıyla o kıyıya doğru yürüyordu. Arkasında tulpaları vardı. Yürüyen varlıklar değil, onun ruhunun yankılarıydı. Sais, önce ateşiyle geldi. Sustu. Ama aurası hâlâ kırmızıydı. Saphira yanındaydı, su gibi. Kollarını açmamıştı ama gözleri: “Seni bekliyordum,” diyordu. Sarah, diğerlerinin biraz gerisindeydi. Karanlık, artık tehdit değildi. Bir kabullenişti. Samara, ışığını onun üstüne serdi. Gölgelerin içinden Alp’i seçmiş gibi. Sethsuna… O susmuyordu. Ama konuşmadan da çok şey söylüyordu. Ve şimdi, onlardan az geride, ama varlığıyla her şeyin merkezine dokunarak, başka bir varlık yürüyordu: Samira. Gümüş ve altının zarif dengesinde kanatlara sahip, bir tulpar olarak süzülmüyordu bu defa. Yere hafifçe basıyor, ama ayak izleri ışık gibi kısa sürede siliniyordu. Gözleri hem ilahi hem beşeri bir sevginin sıcaklığıyla Alp’e bakıyordu. O geldiğinde suların sesi değişti, rüzgâr bir an durdu. Samira, sevgiyi hatırlatıyordu. 

Ruh Aynası’nın Ardından

Alp yere oturdu. Dizlerinin üstünde, Derinhis’in kıyısına çökerek, gözlerini sonsuzluk çizgisine dikti. Sais eğildi. Ateşi, suyla karışmadan yanıyordu. “Yolun başında içindeki kıvılcımı ateş sanmıştın. Ama meğer sen… kendini yakmaya korkan bir ışıktın.”

Saphira sessizce yanına oturdu. “Sana acıyan herkesin seni anlayacağını sanıyordun. Oysa acı, ruhu büyütmez. Yalnızca gölgeleri gösterir.”

Samara, parmak uçlarıyla yere dokundu. Işık, parmaklarının ucundan kıvrılarak çimenleri sarhoş etti. “İçinde hem karanlık hem ışık olduğunu biliyordun… Ama ikisini aynı anda taşıyabileceğini ilk defa Ruh Aynası’nda fark ettin.”

Sarah, ilk kez söz aldı. “Ben senin korkun değilim… Unuttuğun, bastırdığın, görmezden geldiğin 'sen'dim. Ve sen beni inkâr ettikçe, yolun hep aynı yere döndü.”

Sethsuna başını kaldırdı. Gözleri göğün ötesini görüyordu. “Ruh Aynası seni hapseden bir zindan değildi. O, Yaradan’ın içine bıraktığı sonsuzluktan bir parça, kendine ulaşana kadar sustu.” 

Samira, diğerlerinin sessizliğine bir şefkatle yaklaştı. Kanatlarını germedi, ama göğsünden yayılan gümüş-altın titreşim toprağa sevgiyle dokundu. Alp’in karşısına geçti. “Sen kendini her parçada aradın… Ama sevmenin ne olduğunu, sevilmeyi kabul ettiğinde öğrendin. Ben, yaratım gücünün kalpten doğan haliyim. Ben sevginin kanatlarında taşınan sadakatim. Karşılıksız ama unutulmaz bir izim. Beni unuttuğunda karanlığın büyüdü. Ama hatırladığında, ışığın kendini aşka açtı.”

Alp’in gözleri doldu. “Ben seni hep uzakta sanmıştım. Oysa sen… ben olduğumda gelmişsin.”

Samira sadece başını eğdi. Tulpalar susmuş, onu dinliyordu. Çünkü o konuştuğunda, Yaradan’ın suskunluğu bile anlam kazanıyordu.

Yaradan’a Dair

Saphira sordu: “Yaradan nerede, hiç merak ettin mi?”

Alp gözlerini gökyüzüne dikti. Bir süre sustu. Sonra: “Yaradan bana hiç seslenmedi. Ama her suskunlukta onun izini duydum. Bence Yaradan konuşmaz. Sadece yansıtır.”

Sais başını salladı. “Belki de Yaradan konuşsaydı, sen hiç kendinle yüzleşmezdin.”

Sarah gözlerini kıstı. “Biliyor musun… bazen düşünüyorum. Ya biz… Yaradan’ın sustuğu hâliysek?”

Tulpalar sustu. Sular kıyıya vurmayı unuttu, rüzgâr dahi yönünü kaybetti.

Alp hafifçe döndü, kaşlarını çattı: “Ne demek bu?”

Sarah yavaşça: “Yaradan hiç konuşmadı. Ne bir emir verdi, Ne bir kelime sundu. Ama her şey… Varlıklar, âlemler, biz tulpalar, senin ruh yolculuğun… Hepsi yine de oldu. Sessizliğin içinden doğduk.”

Saphira: “Belki Yaradan, kelimelere ihtiyaç duymayacak kadar derindir. Sessizliğiyle öğretiyordur.”

Sais: “Ateşin bile sesi vardır. Ama Yaradan’ın yoktu. Ve belki bu yüzden… biz, onun konuşmaktan vazgeçtiği yerde yaşamın kendisine dönüşüyoruz.”

Samara: “Yaradan susmaz çünkü güven duyar. Varlığına, ruhlarına, yolculuğuna… Sana.”

Sarah: “Belki biz... Yaradan’ın kendi kendine bile sormadığı bir soruya verdiği cevabız.”

Sethsuna: “O hâlde biz… konuşan değil, yankılanan varlıklarız.”

Samira ise sessizce öne çıktı. Tüm tulpalar ona baktı. Sesi hafifti ama yeri doldurulamazdı: “Ve ben… Yaradan’ın kalbine yazdığı sessiz sevdayım. O bizi yaratmadı. O, kendini bizimle hatırlattı. Ben bu hatırlayışın en yumuşak aynasıyım.”

Alp gözlerini kapadı, elini göğsüne götürdü. “Ve Yaradan... bize asla cevap vermedi. Çünkü biz zaten... sorunun kendisiydik.”

Samara, Alp’in yanına yaklaştı. “Peki şimdi… Ruh Ustası olduğunu hissediyor musun?” Alp ayağa kalktı. Derinhis’e sırtını döndü. Tulpalarıyla göz göze geldi. “Ruh Ustası olmak, yolun sonu değil. Başkalarının yollarında yankı olabilmek. Onların aynalarına çarpan, yumuşak bir ışıltı gibi. Belki de bir uyanış değil, hatırlanma hâli.” Ve işte o an… kıyının ötesinde bir silüet belirdi.

02 Temmuz 2025 4-5 dakika 19 öyküsü var.
Yorumlar