Tutku 10.bölüm

Kitaplıktan aldığı kitabı elinden bırakmadan, pencerenin önünde duran koltuğa oturdu. Kitabın sayfalarını karıştırmaya başladığı anda ise yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Dün gece gördüğü rüyanın devamı gibiydi elinde ki kitap. Ormanın derinliklerinde koşmaya devam eden küçük bir kız çocuğu vardı. John, onun yardım çığlıklarını duyuyor ama sesin nereden geldiğini tam olarak anlayamıyordu. Ormanın içinde ki ağaç dallarının arasından geçen rüzgârın set uğultusunu, gecenin o saatinde bölebilen tek şey ise hayvanların çıkardığı seslerdi. Ya da birbirlerine eşlik ediyorlardı. Hızla arkasına dönüp kızın nerede olduğunu anlamak için bağırmaya çalıştı. Ama sesi çıkmıyordu. Tekrar denedi ama yine olmadı. Bu kez bütün gücünü boğazından dışarı vererek gırtlağına yüklendi ve istediğini yaptı. Artık sesi çıkıyordu. Hem de bin mil uzaktan duyulacak şekilde. 'Ben kralım küçük kız. Korkmana gerek yok. Sana yardım etmek istiyorum.'

John'un sesine karşılık veren küçük kız ise koşmayı bırakmış ve birden bire 'Ben kralım.' Diyen adamın elli metre ötesinde belirdi. Hava ne kadar soğuk, gece ne kadar karanlık olsa da; genç kız ne üstünde ki ince geceliğin bedenine yansıttığı soğuğu hissediyor gibiydi, ne de ormanın içinde ki karanlıktan korktuğunu belli eden bir ifade vardı yüzünde. John biraz daha yaklaştı ve konuşmaya başladı. 'Korkma! Sana yardım etmek istiyorum.' Elini kıza doğru uzattım 'Hadi gel.' Diye seslendi. Ama John'un sesinde ki yumuşaklığın aksine küçük kız daha çok gerilmişti. 'Git buradan.' Dedi John'a.

'Neden?' diye sordu John ve devam etti. 'Sadece sana yardım etmek istiyorum. Bu karanlık ormanda küçük bir kızı, yalnız başına bırakamam. Unuttun mu? Sana bu ülkenin kralı olduğumu söyledim.' 'Git buradan ve bir daha da gelme.' Diye tekrar etti küçük kız. John ise aynı soruyu yineledi. 'Neden?' 'Sen kralsın.' 'Evet kralım.' Dedi John. 'Sen benim ailemi öldürdün. Beni de öldüreceksin.' 'ben kimseyi öldürmedim.' Diye cevap verdi John, karşısında hıçkırıklar içinde ağlamaya başlayan küçük kıza doğru tekrar uzattı elini. Kız ise 'Ben burada olmamalıyım, sen benim ailemi öldürdün.' Deyip arkasını dönerek yürümeye başladı. John şaşkındı. Sanki boğazına bir el yapışmış gibi nefes almakta zorlanıyordu. Ama bu küçük kızın karanlıkta kaybolmasına da izin veremezdi. İleri doğru bir adım atmaya çalıştı. Bedeni felç geçirmiş gibi kıpırdayamıyordu artık. Küçük kız gözden kaybolana kadar da aynı şekilde hareket edemedi.

Uykudan uyandığı anda terin suyun içindeydi. Gördüğü rüyanın neye alamet olduğunu bilmiyordu. Ama o küçük kızın kim olduğunu uyandıktan sonra hatırlamıştı. Maya'ydı gördüğü kız. Tıpkı yıllar önce hatırladığı gibiydi karşısında dikilirken. Saatler sonra ise eline aldığı kitapla, pencerenin karşısında otururken aklına gene Maya gelmişti. Kitap son otuz yıl içinde ülkede meydana gelen salgın hastalıklarla ilgiliydi. Nerede, ne kadar insan yaşamını yitirmiş vs. istatistikleri içeriyordu. Annesi hastalandığından beri bu gibi konuları içeren kitaplarla doldurmuştu kitaplığını.

John; çocukluk arkadaşı Maya'yı ve onun ailesinin başına gelen hazin olayı düşünürken Hector ve Maya ise kraliçenin odasına doğru yürüyorlardı. Kapının önünde duran muhafızlara yaklaştıkları anda ise Hector, Maya'nın kolundan tutup durdurdu. 'Saray içinde konuşmalarına, davranışlarına dikkat et. Krala karşı yapacağın en ufak bir saygısızlığı canınla ödersin.' Dedi Maya'ya. Maya ise hala kolunu tutmaya devam eden Hector'a bakıp, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle 'Bakıyorum da yeniden eski kişiliğine dönmüşsün.' Diye karşılık verdi. 'Kendini çok akıllı sanıyorsun değil mi?' diye sordu Hector kendisiyle haddini aşarak konuştuğunu düşündüğü Maya'ya karşı. 'Çok akıllı olmayabilirim ama en azından bu saraydan çıktıktan sonra gene özgür olacağım.' Deyip hızla yürümeye başladı Maya. Ve koşar adım geldiği kapı önünden, aynı hızla içeri girdi. Hector ise onun arkasından bakarken yüzünde beliren gülümsemeyi hiçbir anlama bağlamıyordu.

Maya odaya girdikten sonra Kralın odasında geçenleri bir bir Hennu'ya anlatıp sonra da ona yardım etmeye başladı. Hennu bildiği ne kadar şifalı söz varsa birbiri ardına okurken, Maya'da kraliçenin vücudunu şifalı otların sularıyla yıkıyordu. Sabah verdikleri ilaç işe yarar gibi olmuş ve kraliçe gün boyu içinde ki zehri atmaya çalışmıştı. Gerek terleyerek, gerekse kusarak dışarı döktüğü zehir odanın içine pis bir koku yaysa da bu kraliçenin içinde ki zehrin çok kuvvetli olduğunun en büyük göstergesiydi. Ve kusması; aldığı bitkisel ilaçların vücutta ki zehre karşı savaşmaya başladığını gösteriyordu.

Akşamüzeri John ve Hector akşam yemeği masasında saray ahalisi ile yemek yerken kraliçenin odasının kapısında bekleyen muhafızlardan biri içeri gelerek son surumu anlatmaya başladı. Kral John duyduğu yeni havadislerle içinde ki umuda bir filiz daha eklerken, oturduğu yerden ayağa kalkıp kadehini havaya kaldırdı. 'Lortlarım, leydilerim günlerdir ettiğimiz dualar artık kabul olacak. Kraliçemiz sonunda sapasağlam aramıza katılacak. Yüce İsa adına kadehlerimizi hep birlikte havaya kaldıralım.' John'a eşlik eden saray ahalisi de onun bu mutluluğuna ortak oluyordu. Tabi leydi Amly'de kralın gülen yüzünü görünce ona yaklaşmak için eline geçen yeni fırsattan dolayı mutluluktan havalara uçmak üzereydi.

Ne de olsa bir kez o zevki tatmıştı. Kocası Alfrenso'dan sonra hele de John gibi bir adamın ona verdiği haz ve beraberinde getireceğini düşündüğü nimetlerden sonuna kadar faydalanmaya kararlıydı. O da biliyordu saray kurallarını. Kralla bir evlilik yapamazdı ama zaten hangi kral kraliçesine sadık kalmıştı ki? Sarayda kraliçeden çok kralın metresinin sözünün dinlendiği zamanlar ne çok uzakta kalmıştı ne de çok zor bir şeydi bu Amly için. Tek yapması gereken John'u iyice ele almak ve kendisine aşık etmekti. Yemekten sonra yapılan sohbetler sırasında kralın yanına gelip sohbeti dinlemeye başladı. Kralın yaptığı esprilere arada attığı küçük ama anlamlı kahkahalara ise, kimseye belli etmeden kralın vücuduna dokunarak eşlik ediyordu. Yavaşça kendi bedenini kralın bedenine yaslarken verdiği mesaj John tarafından açıkça anlaşılmıştı. Birden hissettiği dokunuşların şaşkınlığı ile Amly'e bakan John ise Amly'nin gözlerinde ki isteğin kendisine duyulan cinsel bir arzudan çok daha fazlası olduğunu o an için tabiî ki de anlayamazdı. Beş on dakika daha devam eden sohbetin ardından John Hector'a bakıp oturduğu yerden ayağa kalktı. 'Gidip annemi ziyaret etsem iyi olacak.' Konuşması sırasında Amly'nin yüzüne bile bakmamıştı.

John ve Hector yemek salonundan çıkarken arkalarında kalan Amly'i ise öfkeden delirmek üzereydi. Yanında ki nedimesine hiç yok yere bağırıp kendi odasının yolunu tuttu. İçten içe söylediği tek bir şey vardı. 'Beni küçük görmenin bedelini sana ödeteceğim.'

John ise kendisini mahvetmek üzere yeminler eden Amly'den habersiz Kraliçenin odasına giderken yol boyu Hector'la sohbet etmeye devam etti. İlk günkü endişeli hali olmasa da hala kraliçenin ayaklanmadığı açıkça görünüyordu. Bu öğlen üzeri saraya gelen Piskopos yine canını sıkmıştı. 'Aynı şeyleri söyleyip gitti.' Dedi Hector'a. Hector ise bir kraldan çok arkadaşını sakinleştirmek isteyen bir dost içtenliğiyle karşılık verdi. 'Korkmayın. Kraliçemiz iyileşecek ve her şey yoluna girecek.' 'Buna gerçekten inanıyor musun Hector?' diye sordu John. 'İnanıyorum efendim.' Diye kısa bir cevap verdi genç adam. John ise içini rahatlatmaya çalışan adamının omzuna dokunup 'Bende.' Deyip önünde açılan kapıdan içeri girdi.

Onlar odaya girdikleri anda Maya'da kraliçeye üstünü giydiriyordu. Birden bire kapıdan gelen sesle kralın içeri gireceğini duyunca can havliyle kraliçenin odasıyla dış kapı arasında ki hole koştu. John tam kapıyı açmak üzere elini uzattığı anda yüz yüze geldiği Maya'nın telaşını gördüğü anda ise annesine bir şey olduğunu düşünerek 'Ne oldu? Annem!' diyerek içeri daldı. John'un ardından içeri girmek isteyen Hector'u ise Maya'nın sözleri durdurmuştu. 'Kraliçe çıplak. Üstünde hiçbir şey yok. Onun için telaşlandım.' Deyip devam etti. 'Gerçi sen böyle durumlarda içeri dalmayı tercih edersin ama durum bu.' Deyip kapıdan içeri girmek için ilk adımı attı. Hector ise artık bu küçük kızın laflarından bıkmış olacak ki kolundan yakaladığı kızı arkasında duran yağlı boya resimlerle süslenmiş duvara küt diye yapıştırdı.

'Bana bak! Artık sen çok fazla olmaya başladın. Laflarına dikkat et.' Deyip elini Maya'nın boynuna geçirdi. Hector kendine yapılana göz yumabilirdi ama bu cahil kızın ima ettiği şeye sessiz kalamayacağı gün gibi ortadaydı. Gözleri korkudan kocaman olan Maya ise onca olan şeye rağmen Hector'u ilk kez bu kadar öfkeli gördüğünün farkındaydı. Gerçekten de söylememesi gereken bir laf etmişti. Hector ise, karşısında titreyen bedeni umursamadan Maya'nın boğazında ki elini sertçe çekip, sinirle yere savurdu kızı. Ardına bile bakmadan dışarı çıkıp muhafızların yanında beklemeye başladı.

Onun ardından üstünü başını düzelten Maya yeniden Kraliçenin yanına geçti. John ise Hennu'yla konuşmaya devam ediyordu. Yaşlı kadın gün boyu yaptıkları tedaviyi John'a anlatırken Maya'nın aklında sadece Hector vardı. Bir saat kadar sonra John annesinin alnına ufak bir öpücük koyup Hennu'ya döndü. 'neye ihtiyacınız olursa hemen söyleyin. Annemin yeniden eski sağlığına dönmesi için her şeyi yaparım.' Deyip kapıya yöneldi. Ara hole geçeceği sırada ise arkasına dönüp hala başı eğik şekilde duran Maya'ya seslendi. 'Sen, benimle gel.'

Maya neden çağrıldığını merak eden gözlerle John'a bakarken Hennu'da Maya ve John'a bakıyordu. İçinden geçenlerse kalbinden geçen tek şeydi. 'Bir an evvel bu saraydan gitmemiz lazım.'

John önde Maya arkada odadan çıktıklarında Hector'da yaslandığı duvar dibinden doğrulup onlara doğru yürümeye başladı. Ama bu hareketi gören John elini hafifçe kaldırıp Hector'a bekle işareti yaptıktan sonra Maya'ya döndü. 'Adın ne senin?' dedi merakla kendine bakan kıza. 'Lora efendim.' Diye cevap verdi Maya. Buraya gelmeden önce Hennu'nun dediği gibi gerçek adını söylemeyecekti.

'Peki Lora. Annemin nasıl bu hale geldiğini öğrendik. Ama hala tehlike devam ediyor. Onun kendine gelmesini istemeyen bir sürü insan olduğuna eminim. Onu canınız pahasına koruyacaksınız. Bende annem iyileştikten sonra sizlerin tıpkı saraya geldiğiniz gibi geri dönmenizi sağlayacağım. ' 'Elimden gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsiniz efendim.' Diye karşılık verdi Maya. Kendinden yirmi adım ileride olan bu konuşmayı seyreden Hector ise farkında olmadan Maya'nın yüzünü incelemeye başladı. Ormanda aralarında geçen o öpücükte bile bu denli farkına varmadığı bir şey görmüştü sanki genç kızda. Ama ne olduğunu anlamlandıramıyordu. John ise Hector'un Maya'ya olan bakışlarını fark etmiş olacak ki gülümseyerek devam etti Maya ile olan konuşmasına. 'Odamda ki kitaplıkta şifalı bitkiler, ya da hastalık tedavileri ile ilgili bir sürü kitap bulabilirsin. Ne zaman isterseniz büyükannende, sende gelip alabilirsiniz.' 'Peki efendim.' Dedi Maya kralın annesinin iyileşmesini ne kadar çok istediği daha iyi anlıyordu artık.

John ve Hector oradan ayrılırken Maya da yeniden odaya girdi. Kendisi hakkında dönen sohbetten habersiz olan Maya Hennu'ya kralın söylediklerini anlatırken John ise az önce gördüğü manzara hakkında Hector'la konuşmaya başladı. 'Yolculuk sırasında fazla yakınlaştınız sanırım.' Deyip küçük bir kahkaha attı John. Hector ilk başta anlamasa da daha sonra fark edip Maya'dan bahsettiğini fark edince 'Nasıl yani?' diye sordu. 'Hadi Hector; güzel kız Lora. Evlenene kadar vakit geçirebilirsin. Biliyorsun seni evliliğini ben ayarlayacağım. Asil bir mertebeye yükselmen için en iyi ailelerden birinin kızlarından biri olmalı eşin. Ancak o zaman düşmanlarımıza karşı daha güçlü oluruz.' Hector kralın kendisine gösterdiği yakınlıktan gayet memnun bir halde konuşmaya başladı. 'Yanlış anladınız sanırım. O kızla aramda olabilecek tek şey kılıcımın gölgesi olurdu. Ve tabiî ki sizin istediğiniz eşle evleneceğim.' Diyerek John'a olan bağlılığını bir kez daha gözler önüne serdi. Ama John yakaladığı ayrıntının farkındaydı. 'Nasıl baktığını gördüm, Bence onunda biraz yabanilikten kurtulması lazım. Annem iyileşene kadar buradalar. Biraz vakit geçirip stresinden kurtulman fena olmaz.'

Onlar yol boyu sohbete devam ederken hakkında konuştukları ve cahil bir orman köylüsü olarak gördükleri kızın ikisi içinde ne kadar büyük gelgitlere neden olacağından habersizlerdi. Tabi Maya'da. Ertesi gün sabahın ilk ışıkları saray pencerelerinden içeri vururken Maya duyduğu çığlık sesiyle açtı gözlerini. Hennu'da aynı çığlığa uyanmıştı. İkisi birden kraliçenin başına dikildikleri anda ise artık yapabilecekleri hiçbir şeyin kalmadığı ortadaydı.

Sadece on beş dakika sonra kral üstünde geceliğiyle saray koridorlarından koşar adım yürüyerek annesinin odasına geldiği anda onun karşısına ilk çıkan Hector oldu.

05 Temmuz 2013 12-13 dakika 22 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar