Tutku! 4.bölüm

Baykuş sesleri ve sonbaharın gelmesiyle birlikte kuruyan dalların üzerinde ki yaprakların hışırtıları ormanın sakinliğinin içinde uğuldarken Hector yanlarına kasabadan aldıkları adamın yardımıyla ilerde ki cılız mum ışığının geldiği yere baktı. Adam 'O kadının kaldığı kulübe burası.' Dedi ve görevini yapmış olmanın rahatlığıyla eline aldığı bir kese altını kemerinin içine gizleyip beklemeye başladı.

Şimdi iş sırası Hector'a gelmişti. Atından aşağıya inip yularından tutarak kulübenin kapısına geldi. O kulübeye yönelirken adamlarına 'Siz burada kalın.' Diye emir vermişti. Kapının önüne geldiğinde ise içeriden; birini boğazlıyorlarmış gibi gelen sesi duyunca olduğu gibi tüm gücünü sağ omzuna verip kapıya yüklenerek zaten köhnemiş olan kapıyı odanın orta yerine sermesi bir oldu.

Hennu; haftalardır kendini tarifsiz acılar içinde bırakan hastalığı yüzünden gene nöbet geçiriyor ve bu acıya dayanamadığı için de acının verdiği o dayanılmazlığı sesinden dışarı yansıtıyordu. Maya ise bir yandan ona ilaç içirmeye çalışıyor, diğer yandan da korku dolu gözlerle 13 senesini geçirdiği bu yaşlı kadının çırpınışları karşısında korkudan ağlıyordu.

Ama aniden içeri giren Hector; kendisine arkası dönük olan kızın bu yaşlı kadının üstüne abanıp onu öldürmeye çalıştığı gibi yanlış bir kanıya kapıldığı için, hızla Maya'nın kendine bakan şaşkın gözlerine hiç aldırmadan yanına gelerek Kızın saçlarından kavradı. Kulübenin içinde ki yatağın tam karşısında ki tahta duvara küt diye yapıştırdı genç kızı. Kız boğazına yapışan ellerden kurtulmaya çalışırken Hector, ayakları yere değmeyecek şekilde yukarı kaldırıyordu Maya'yı. Maya ise can havliyle bütün gücünü ellerine vererek kurtulmanın bir yolunu arıyordu. Bu arada içerdeki kavga seslerini andıran sesleri duyan Hector'un adamları kulübeye dalıp Maya ve Hector'u o halde görünce daha da şaşırdılar. Yanlarında ki adam bile ne olduğunu bilmediği için Maya'yı tanıyor olmasına rağmen bir şey söyleyip söylememekte kararsız kaldı. Ta ki Maya'nın gözleri ona doğru çevrilene kadar.

Adam; genç kızın korkmuş bakışlarından cesaret alarak Hector'un yanına gelip ellerini tuttu. Hector ise kendini durdurmaya çalışan adamın gözlerine bakınca tedirgin gözlerle ona bakan adamın uyarısıyla 'Efendim, bu kız onun torunu.' az önce neredeyse öldüreceği kızı bırakıp bir adım geri çekildi. Maya küt diye düştüğü yerde elleriyle boğazını ovuştururken Hector onu hiç umursamadan Hennu'nun yanına gelip; kendisi için daha kıymetli olan bu kadının donmuş bakışlarına aldırmadan 'Ben Hector Ricaldi. Buraya Kralımız John tarafından gönderildim. Sizi alıp saraya götürmem emredildi.' Dedikten sonra kadının donuk bakışlarına aldırmadan yatağın az ilerisinde duran küçük tezgâhın üzerinden aldığı bir tas suyu getirip kadına içirmeye çalıştı. Maya ise az önce hayatını kurtaran kasabalı adamın kollarında kendine gelmeye çalışıyordu.

Yarım saat kadar sonra Maya büyükannesine verdiği ağrı kesicilerle onun uyumasını sağlamış ama hala kulübenin içinde duran Hector'a bir tek kelime etmemişti. Büyükannesinin alnından sızan teri elindeki bez parçasıyla sildikten sonra arkasını dönüp şöminenin yanına gitti. Masanın üstünde ki çaydanlığı kulpundan tutarak şöminenin üstündeki aparata yerleştirdi. Ve elinde ki bezi de şöminenin yanında ki sepetin kenarına iliştirdikten sonra Hector'a dönüp 'Gitmeyi düşünmüyor musun?' diye sordu genç kız kendinden yaşça büyük olan bu genç adamı hiç umursamıyormuş gibi bakan gözlerle. Hector ise 'Ben buraya bu kadını almaya geldim. Ve o kendine gelene kadar da burada bekleyeceğim.' Deyip sustu. Maya sinirden eteğini yanlarından sıkarak 'Büyükannem daha önceden de saraya gelemeyeceğini söyledi. Hala inatla onu çağırmanız saçmalıktan başka bir şey değil.' Hector bu küstahça tutum karşısında kabzasında duran kılıcını çıkarıp Maya'nın boğazına doğru uzatarak 'Sen Kralın emirlerini sorgulayamazsın. Üstelik benimle de böyle saygısızca konuşamazsın.' Deyince, Maya yüzünde alaycı bir gülümsemeyle Hector'a bakıp 'Siz ve Kralınız. Gerçekten çok önemli kişiler olmalısınız. Ama bilmediğiniz bir şey var. Büyükannem çok hasta ve bu yolculuğa dayanamaz. Yola çıkardığınız zaman ölür. Son günlerini yolda ziyan edip ona daha büyük acılar çektirmek isteyen insanları önemseyecek değilim.' Dedi ve tekrardan şöminenin önüne gelip çaydanlığın yerine koyduğu tasa ormandan topladığı otları koyup üstüne de su ekledi.

Hector; kılıcını tekrardan kabzasının içine yerleştirirken, bir yandan da yatakta uyuyan yaşlı kadına bakıyordu. Ve hali gerçekten de bu uzun yolculuğa dayanamaz gibi görünüyordu. Ama Krala söz vermişti. Ve bu kadını muhakkak saraya göçtürmeliydi. 'Yarın sabah olunca yola koyulacağız. Hazırlığını yap.' Maya arkasından gelen bu emrivaki ses tonundan hiç hoşlanmasa da adam kulübeden çıktığı için bir an olsun rahatlamıştı. Şöminenin yanına yere çöküp eğildiği yerden büyükannesine baktı. Sağ eli ise hala acımaya devam eden boğazındaydı. Hector ise adamlarının yanına gelip 'Bu gece buradayız. Sabah olunca yola koyulacağız.' deyince adamlardan biri 'O yaşlı kadın bu yola dayanamaz efendim.' Diyerek Maya'nın sözünü tekrar edince Hector bir şövalye olmanın soğukkanlılığı ile 'Dayansın ya da dayanmasın. Bizim görevimiz onu saraya götürmek.' Dedi ve sustu. Eline aldığı kuru ağaç dalıyla ateşi karıştırırken kasabadan yanlarında getirdikleri adam ise endişeli gözlerle az önce neredeyse Maya'yı boğazlayacak olan bu adama bakıp yutkundu.

Aynı dakikalarda Amly ve John ise John'un süitindeydi. Amly çırılçıplak bedenini Kral John'a sunma arzusuyla yanıp tutuşurken ondan aldığı yanıt hiçte hoşuna gitmemişti. 'Benden izin almadan bir daha buraya gelme. Şimdi dışarı çık.' Amly hemen pes edecek bir kadın değildi. Hele de zavallı yaşlı kocası Dük Alfrenso'nun ona yetmeyen bedeninden sonra John'un heybetli vücudunu arzulamakta hiçbir yanlış görmezken. Sakin adımlarla şöminenin önünde duran John'un arkasından yaklaşıp ellerini boynuna doladı. Aynı anda ise John arkasından gelip sarılan kadını tek bir hamlede kendine çevirip Amly'i belinden kucakladığı gibi hafifçe yere doğru eğip 'Benim emirlerime karşımı geliyorsun?' diye sorunca Amly hafifçe doğrularak John'un dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

'Sevgili Kralım. İstediğim tek şey size dertlerinizi unutturabilmek. Lütfen bana izin verin.' John kollarının arasında ki kadının çıplak bedenine bakıp 'Gerçekten sıkıldım. Şimdi üstünü giy ve çık bu odadan.' Dedikten sonra kadını umursamadan yatağının yanında ki çalışma masasına geçti. Amly ne kadar ihtiraslı bir kadın olursa olsun geçmemesi gereken sınırı iyi biliyordu. Kralın canından daha çok sevdiği annesi hastaydı ve bu durumda onu daha fazla zorlamak hata olurdu. En azından kendi dudaklarının tadını kralın dudaklarında hissettirmişti. 'Peki Kralım. Sizin dediğiniz gibi olsun. Ama şimdilik.' Dedikten sonra pelerinini üstüne giyip kukuletasını da dağılmış saçlarının üstüne örttükten sonra odadan dışarı çıktı.

John ise artık bu adice oyunlardan sıkılmış yüz ifadesi ile onun arkasından aşağılayıcı bir bakış atıp ellerini birleştirerek dua etmeye başladı. Bu sarayda ki tek sığınağı olan annesinin böylesi nedensiz bir hastalık yüzünden ölüp gitmesini istemiyordu. Hector saraya geri dönene kadar uyku yüzü görmeyeceğini de adı gibi biliyordu.

Sabahın cılız aydınlığı ormandaki ağaçların tepelerinden bu yemyeşil ormana selam verirken Maya'da büyükannesinin öksürük sesiyle gece beklerken uyuyup kaldığı sandalyenin üstünde gözlerini açtı. Yaşlı kadın telaş içinde yanında duran bardağa uzanmaya çalışıyordu. Maya oturduğu yerden hızla kalkınca altında duran sandalyenin devrilişine aldırmadan Hennu'nun yanına gidip; artık iyice ağırlaştığı için kaldırmakta zorlandığı yaşlı kadının koltuk altından kavrayarak doğrulttu ve eline aldığı bardağı kadının kurumuş dudaklarına yaklaştırıp yudum yudum içirmeye başladı.

Hector ise atların kişneme sesiyle açtı gözlerini. Ayağa kalkıp gecenin ve yerde yatmanın yorgunluğuyla bedenini esnetirken ormanın ne kadar güzel olduğunu da yeni fark ediyordu. Uzun zamandır böyle bir sakinlik ve rahatlama hissetmemişti. Aynı anda ise Hennu biraz kendine gelmiş ve gece hayal meyal gördüğü şeylerin ne olduğunu soruyordu genç kıza. Maya tüm olan biteni anlattıktan sonra Hennu kulübenin kirli camlarından dışarı doğru bakıp tekrar bakışlarını Maya'ya çevirdi. 'Ben saraya gidemem. Biliyorum çok az vaktim kaldı. Ama bana bir şey olursa seni götürmek isteyebilirler. Sakın Maya, sakın gitme. Saray senin için çok büyük tehlikelerle dolu. Oraya gidersen bir daha asla geri dönemezsin. Onlara asla sana öğrettiğim şeylerden bahsetme. Bir şifacı olduğunu asla belli etme. Ben öldükten sonra mecburen gitmek zorunda kalacaklar. Ve ismini de söyleme onlara. Adını sorarlarsa Lora olduğunu söyle.' Kadın telaş içinde Maya'yı korumak adına aklına gelen ne varsa ona söylemeye çalışıyordu. Söylediği her kelimede, hecede gücünün biraz daha tükendiğini hissetse de yıllarını birlikte geçirdiği bu günahsız kızı saraya yem edemezdi.

Maya'ya yaşadığı her şeyi unutması için verdiği efsunlu kolyeyi sordu. 'Kolye nerde?' Maya; elini boğazına götürüp kolyenin ucundan tuttu ve 'Burada, Korkma! Asla çıkarmam bu kolyeyi.' Dedi ve Hennu'nun gözlerine bakarak konuşmaya başladı. 'Biraz daha dinlen. Korkma! Seni buradan götürmelerine asla izin vermem.'

Maya içeride Hennu'ya ilaç verirken, Hector'da tepesine diktiği ceylan derisi matarasından içtiği son yudum suyun ardından adamlarına bakıp 'Ben kadını kontrol edeceğim. Sizde atları kontrol edin. Hemen yola çıkabiliriz.' Dün gece kırarak girdiği kapıyı şimdi nazik bir beyefendi gibi eliyle tıklatıyordu. Hennu gözlerini kapatırken Maya'da az önce tıklatılan kapıyı yavaşça açtı. 'Gene ne var?'

Hector bu kızın umursamaz durumunu aynı şekilde umursamadan Maya'yı eliyle kenara iteleyip içeri girdi. Hennu'nun yanına geldikten sonra Maya'ya hiç bakmadan 'Şimdi nasıl? Kendine geldi mi biraz?' diye sordu. Maya ise 'Kendine gelmedi. Gelse de hala hasta. Gözlerini açtı diye yola çıkabileceğini kim söyledi? Bu koca ülkede o yaşlı kralınız başka bir şifacı bulamadı mı ki büyükannemin hasta halinde eziyet çekmesine neden oluyorsunuz?' deyince, Hector; John hakkında yaşlı kelimesini ilk kez duymanın tuhaflığı ile yüzünde bu kızın cahilce saflığına gülümseyerek 'Evet. Bizim yaşlı kralımız büyükannenden başka kimseyi istemiyor. Üstelik sen hiç korkmuyor musun?' 'Neyden?' dedi Maya. 'Kral hakkında böyle saçma sapan konuşmaktan. Bu aptalca davranışların yüzünden seni şuracıkta öldürebileceğimi düşünemiyor musun?' Maya cevabını hiç düşünmeden ve beklemeden söyleyiverdi. 'Zavallı yaşlı bir kadına bunu yapan beni de gönül rahatlığıyla öldürebilir. Neden olmasın?' Hector yüzüne söylenen ve son yıllarda hayatının gerçekleri olan bu şeylerden rahatsız olmuştu ama bunu Maya'ya belli edecek değildi. Sinirle ayağa kalkıp 'Neyse. Bu öğleden sonra yola koyulacağız. Büyükanneni hazır etsen iyi olur.' Maya ne yapacağını şaşırmıştı. Hector kapıdan çıkmadan önce son kozunu oynadı. 'Kendine bile faydası olmayan bu yaşlı kadının o bunak kralınıza ne gibi bir faydası olabilir. Yüce İsa! Siz beyninizi değil de nerenizi kullanıyorsunuz?'

Hector ise öfkeyle bu aptal kıza doğru dönüp hızlı adımlarla kızın dikildiği yatağın yanına geldi ve yaşlı kadını elbisesinin yakasından kavrayarak yukarı doğrulttu. 'İster burada, isterse yolda ölsün. Zerre umurumda değil. Bu kadın bu öğleden sonra bizimle saraya gelecek. Bunu o küçük aklına sok.'

Hector dışarı çıktığında Maya kendine sunulan teklifi çok iyi anlamıştı. Eğer Hennu onlarla gitmezse kadını öldüreceğini ima ediyordu Hector. Hem de gözünü bile kırpmadan. Maya'nın aklına gelen tek yol ise...

4.bölüm sonu

13 Mayıs 2013 11-12 dakika 22 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar