Tutku! 5.bölüm
Hector ise öfkeyle bu aptal kıza doğru dönüp hızlı adımlarla kızın dikildiği yatağın yanına geldi ve yaşlı kadını elbisesinin yakasından kavrayarak yukarı doğrulttu. 'İster burada, isterse yolda ölsün. Zerre umurumda değil. Bu kadın, bu öğleden sonra bizimle saraya gelecek. Bunu o küçük aklına sok.' Hector dışarı çıktığında Maya kendine sunulan teklifi çok iyi anlamıştı. Eğer Hennu onlarla gitmezse kadını öldüreceğini ima ediyordu Hector. Hem de gözünü bile kırpmadan. Maya'nın aklına gelen tek yol ise bir şekilde oradan kaçmaktı. Ama bunu nasıl yapacağını hala bulamamıştı. Sabaha kadar düşünmüş ama büyükannesinin hastalıktan ağırlaşan bedeni aklına gelen her plana engel olmuştu. Önce yatağında yatmaya devam eden Hennu'ya baktı ve aklına gelen ilk şeyi yapmaya karar verdi. Derin bir nefes alıp dışarı çıktı.
Aynı saatlerde John'da yatağından kalkmış ve kahvaltısını yapmadan soluğu annesinin yanında almıştı. O Kraliçenin süitine girdiğindeyse karşılaştığı durum daha da çaresizce sinirlenmesine neden oluyordu. Annesi feryat figan içinde bağırıyor 'Beni öldürün, bu acıya katlanamıyorum.' Diye yanında ki nedimelerinin O'nun acısına son vermelerini istiyordu. Yavaş adımlarla annesinin yanına gelip eğildi. Elini hala ağlamaya devam eden annesinin eline uzatıp incitmekten korktuğu bir çiçeği tutar gibi oldukça narin bir şekilde Kraliçenin elini tutup dudaklarına götürdü. 'Ne olur dayanın Kraliçem sadece birkaç gün daha. Sonra acılarınız hafifleyecek ve eski günlerimize döneceğiz.' Süitten dışarı çıktığında hızlı adımlarla kendi odasına yöneldi. Arkasında onu takip eden muhafızlarına dönüp aniden durdu. 'Hector'dan bir haber var mı?' Baş muhafızın yerine O gelene kadar bakacak olan Philip, Kralın yanına bir adım daha yaklaşıp konuşmaya başladı. 'Efendim gidecekleri yer saraya dört günlük mesafedeydi. Büyük ihtimalle şimdi oradadır. Bugün yola çıkarsa dört gün sonra sarayda olurlar.' Deyip tekrardan bir adım geri çekildi.
John; zamana karşı yarışıyor olmanın ve çaresizliğin ağır yüküyle farkında olmadan sıktığı yumruğunu yavaşça açıp adımlarını hızlandırarak tekrardan yürümeye devam etti. Bu arada yol üzerinde yanından geçtiği ve hatta o geçerken reverans yapıp kenara çekilen Amly'i bile fark etmeden süitine girdi. Amly yüzünde beliren hırs ve umursanmazlığın verdiği sinirle içten içe küçük bir kriz geçirse de bunu yanında ki diğer düşeslere belli edecek değildi. Kraliçenin odasına doğru yürümeye devam etti. Aynı dakikalarda Maya'da Hector ve adamlarının oturduğu yere doğru yavaş adımlarla yürümeye devam ediyordu. Hector'un sırtı Maya'ya dönük olduğu için onun geldiğini fark eden son kişi Hector oldu. Maya yavaşça öksürüp 'Seninle konuşmam gereken bir şey var.' Deyince Hector oturduğu yerden ayağa kalkıp 'Konuş.' Dedi sadece.
Maya derin bir nefes daha alıp, elleriyle yaptığı yumruğu bu adamın yüzüne yapıştırmamak için kendini daha da sıkarak konuşmaya başladı. 'Büyükannem sizinle gelmeyi kabul etti. Madem Kraliçeniz bu kadar hasta ve o yaşlı kralınız bu kadar insafsız başka çaremiz yok gibi görünüyor.' Hector; geleceklerini anladıktan sonra Maya'nın konuşmasını daha fazla duymaya gerek duymadan araya girip 'Tamam o halde. Hemen hazırlanın ve yola çıkalım.' Deyince, Maya şöyle bir etrafına bakınıp 'Sizinle gelecek ama sizde gördünüz uzun zamandır hasta. O nedenle de hazırda ilacı yok. Gitmeden önce ormandan toplamamız gereken bazı bitkiler var.' 'Yani?' dedi Hector. 'Yanisi şu, ben size listeler vereceğim. Ve sizler bu listede yazılı olan şeyleri bulup getireceksiniz. Biz de bu arada yolculuk için hazırlanacağız. Hem bu şekilde daha çabuk yola çıkmış oluruz.' Hector duyduğu sözlerle yüzüne yayılan ve karşısındakini küçük gördüğünü belli eden ifadeyi hiç bozmadan kendinden iki adım ötede duran Maya'ya iyice yaklaşıp 'Kendini çok akıllı zannediyor olmalısın. Akıllı olabilirsin ama ben senin sandığın kadar aptal değilim. Söylediğin bitkilerden eminim sarayda da vardır ya da ilaçlardan. Şimdi bu şaklabanlığı bırak ve hazırlan. Güneş iyice tepeye çıkmadan önce yola koyulacağız.' Dedi ve geri çekildi.
Maya böyle bir tepki beklediği ve buna kendini daha önceden hazırladığı için hemen ikinci planını devreye soktu. 'Ne zannettin bilmiyorum ama madem sarayda bu ilaç ve bitkilerden var o halde neden iyileştiremediniz Kraliçenizi. Hem üstelik saraya gidince ilaç için malzemeleri getirmediniz diye cezalandırılmak istemezsin değil mi?' Hector birkaç saniye düşünüp Maya'ya hak verdiği için 'Peki madem, senin dediğin gibi olsun. Ama sen de bizimle geleceksin. Hem bu şekilde başka şeyler de olmaz.' Maya bunun içinde bir çare bulmuştu. Hector'un adamlarının içinden en cılız olanını gözüne kestirip onu yanına alacak ve kulübeden çok uzaklaşmadan adamın işini halledip tekrardan kulübeye geri dönüp Hennu'yu da alıp oradan kaçacaktı.
Şöyle bir bakınıp 'Tamam o halde iki kişilik gruplar halinde bitkileri toplayıp erkenden yola koyulalım.' Dedi ve Hector'un adamlarına bakıp içlerinden Hennu'yu götürmek için getirdikleri at arabasının seyisine bakarak devam etti. 'Ben bu adamla arayım. Siz de ikişerli grup olun.' Seyis; 5 kişilik grup içinde ki en cılız ve tıfıl adamdı. Diğerlerinin çok iyi birer asker olduğu duruşlarından belli oluyordu. Seyisi başına indirdiği ufak bir taşla kolayca bayıltabilirdi. Ama Hector karşısında ki kızın yapmaya çalıştığı ya da ihtimaller dâhilinde olan şeyleri önceden ön gördüğü için 'Hayır, seninle ben geleceğim.' Dedi. Maya'nın işi şimdi iyice zorlaşmıştı. Mecburen kabul etti. Bir şekilde o taşı ebat olarak biraz daha büyük olsa da Hector'un başına indirmesi lazımdı.
Yirmi dakika kadar sonra içerde hazırladığı liste ve nerelerden hangi otları bulabileceklerini yazdığı kâğıtla ve otların evde bulunan örnekleriyle tekrardan adamların yanına geldi. Kulübeden çıkmadan Hennu'yu da hazır etmişti. Hector'un işini hallettikten sonra çok fazla zaman kaybetmemesi lazımdı. Hector; Hennu'nun yanına bir adamını bırakmak isteyince bu kez Maya devreye girip 'Tek başına kaçacak değil ya. İşimizi daha çabuk yapar geliriz. İlaçlarını verdim iki saatten aşağı uyanmaz.' Deyip Hector'u ikna etti.
Her biri bir yöne dağılırken Maya, Hector'u kulübenin arkasında ki yola sokmuştu. Onun dikkatini dağıtıp, boş bir anında da istediği şeyi yapacaktı. Yerde ki otları incelerken elbisesinin eteğinin üstünde ki önlüğün cebine yerden bulduğu bir taşı usulca soktu. Üstüne de otları doldurup gizledi. Hector ise önünde oradan oraya koşturan kıza bakarken sürekli olarak hızlı olmasını söylüyordu. Maya aniden eğildiği yerden kalkıp kendine sürekli emir veren genç adama dönüp 'Hızlı olmamı istiyorsan sen de yardım et. Bak şurada...' deyip eliyle on metre kadar ileriyi göstererek 'Seminyun bitkisi var. Onları köklerinden kopar. Ben de bunları halledeyim.' Dedi ve yan gözle Hector'un oraya doğru gidişini çaktırmadan izleyip bir yandan da cebinde ki taşı eline aldı. Hector otların yanına geldiğinde yere eğilip daha elini attığı ilk bitki de yıllardan beri aldığı eğitimin içgüdüsel getirisi ve öngörüsüyle arkasından yavaş adımlarla yaklaşan Maya'yı fark edip genç kız elinde ki taşı Hector'un ensesine indireceği anda ardına dönünce Maya ile göz göze geldi. Hector anında ayağa kalkıp Maya'nın elini sert bir şekilde kavradığı anda ise hiç beklemediği bir şey oldu ve bacak arasına aldığı tekme ile olduğu yere yapışıverdi. Ama Maya bununla yetinecek değildi. Bu adamın bayılması gerekliydi. Elinde tuttuğu taşı bu kez de Hector'un başına indirip yere daha da yapışan adamın hareketsiz bedenine bakarak koşmaya başladı.
Sanki soluk almadan koşuyordu. Hemen kulübeye gitmeli ve büyükannesini oradan çıkarıp kulübeye çok yakın olan mağaraya gidip saklanmalıydı. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. O da Hector'un yılların getirdiği deneyimleri sayesinde acıya alışık olan bedeni. Hector kısa bir dalgınlığın ardından hızla gözlerini açıp kendinden neredeyse elli metre ötede hala koşmaya devam eden Maya'yı görünce ayağa kalkıp bir an bile duraksamadan koşmaya başladı. Maya ardından gelen tehlikenin farkında olmadan hızla koşarken Hector'un uzun bacakları ve erkek gücüyle ona bu kadar hızlı yetişeceğini tabiî ki de düşünemezdi. Ama ummadığı başına gelmişti. Hector son bir adım daha atıp az önce kendini yere yıkan kızı saçından kavrayarak kendine doğru çekti. Maya çığlık atarken Hector'da bu yırtıcı kızı zapt etmeye çalışıyordu. İkisi birden debelenirken Hector son bir hamle daha yaptı ve genç kızı kendine doğru çevirip boğazına elini geçirdi. 'Ne o? Bu kadar kolay kaçabileceğine gerçekten inanmış olamazsın değil mi?'
Maya; içinde ki küçük bir ihtimalle bunu denemişti ama başarısız olacağının da farkındaydı. 'Bırak beni hemen, adi yaratık.' Diye bağırdı Hectror'a. Hector ise 'Bırakmazsam ne olacak?' diye sorup alnından akmaya devam eden kanı eliyle sildi ve tekrardan bakışlarını Maya'ya çevirdi. 'Şimdi o lanet kulübeye döneceğiz sen de o bunak kadını hazırlayacaksın ve hemen yola çıkacağız. Seni burada öldürmediğime dua et. Ama eminim Kralımız senin için iyi bir ceza düşünecektir. Yolda bize lazım olmasan burada da öldürebilirdim ama şimdilik o bunağa bakacak başka kimse yok.' Deyip kızın boğazını sıktığı yerden sertçe iteleyerek elini geri çekti. Ama Maya pes edecek değildi. Saraya gitmek istemiyordu. Hele de Hennu bu haldeyken. Ve ona senelerdir söylediği sözlerden dolayı. Saraya giderse onu nasıl acıların beklediğini hissedebiliyordu bu genç şifacı.
Maya önde Hector arkada yürümeye devam ederken genç kız eteğinin üstünde ki önlüğün cebinden küçük bıçağını çıkardı. Bu lanet adamı öldürmek değildi maksadı ama yaralayıp elinden kurtulabilirdi. Derin bir nefes alıp iki adım daha attıktan sonra aniden yere düştü. Hector ise 'Daha yolda yürümesini beceremezken birde bana tuzak kurarsın ha!' diye söylenip Maya'nın kendiliğinden yerden kalkmasını beklemeye başladı. Ama genç kız baygın bir halde yerde yatmaya devam ediyordu. Hector sırtı dönük halde yerde yatmaya devam eden Maya'nın yanına gelip kızı ayağıyla dürttü. 'Ne yaparsan yap, saraya gitmekten başka çaren yok. Beni duyuyor musun?' ama yerde yatan kızdan tek bir çıt bile çıkmadı. 'Başını taşa falan mı vurdu yoksa?' diye düşünüp hafifçe yere çömeldi ve yerde yatan genç kızı omzundan tutup kendine doğru çevirmeye başladı. İşte o an da elinde ki bıçağı hazır halde tutan Maya, omzundan tutup kendini kaldırmaya çalışan Hector'un omzuna doğru salladı. Hector bıçağı son an da fark etmişti. Ama O'da tıpkı John gibi beklenmedik bir olayla karşı karşıyaydı. Maya'nın bu kadar ileri gidebileceğini tahmin etmemişti.
John ise onunla aynı dakikalarda saraya gelen piskoposun uzun ve sıkıcı konuşmasını sinirli bir yüz ifadesiyle dinliyordu. Piskopos lafın sonunda saraya asıl gelme sebebini söylediği anda ise John sinirden deliye dönmüş halde tahtından kalkıp piskoposun yanına geldi. "Siz... Nasıl olur da böyle bir şeyi bu kadar rahat ve çekinmeden söyleyebilirsiniz? Hem de böyle bir zaman da..."
Tıpkı Maya ve Hector gibi John'un boyun eğdiği bazı yerler vardı. Bunun başında da kilise bulunuyordu. Ülkeyi her ne kadar John yönetiyor gibi görünse de kiliseden tam bağımsız olarak karar alamazdı. Ve şu anda piskoposun dudaklarından dökülen sözler onun duymayı istemediği gerçeklerden bahsediyordu.
5.bölüm sonu