Uçurum 1.Bölüm (Yeni Hayat) 1/10 Bölüm

Uzaklardan ayak sesleri işitiliyordu. Adım adım git gide bu sesler daha hızlı bir tonla olağanca karanlığı yırtarcasına bir iniltiyle yaklaşıyordu. Rüzgâr hoyrat bir fısıltıyla yankılarını etrafa yaymaktaydı ve yerini birden derin bir sessizliğe bırakıyordu. Ama o kendini o yöne doğru sanki bir hedefe kilitlenmişçesine sanki karanlığı yırtarcasına aradığı bütün soruların cevabını bulacakmış ta gizemini çözecekmiş gibi kendini bu takipten alı koyamıyordu. Bir sokak lambasına yanaşırken devasa bir gölge önüne düşüyor ve sonra ondan uzaklaştıkça geride kalıyordu.
Üstündeki uzun pelerin her adımda hışırdamakta ve birden karanlıklar bir an şimşeklerin ışıltısıyla ve sesiyle karanlıklar uyanıyordu gözün göremediği etraf güpe gündüz fener gibi bir an ortaya çıkmıştı anlamdıramadığı nesneler bir başka sühulette ona görünüyor sanki onu bir yöne çekmek istiyordu. Kalbinin inceden inceye bir heyecanla bir ürpertiyle titreyişini hissediyor ve bu bütün vücudunu olağan bir şekilde sarsıyordu.
Bu yürüyüş böyle devam ederken sesler birden bire yok olmuştu garip bir sessizlik hâkim olmuş artık kendi ayak sesinden başka bir ses te duymuyordu. Göz kapakları ağırlaşıyor vücudu bitkin ve yorgun düşmüş artık dizlerinin bağı çözülmüş adım atacak takati kalmamıştı. Yol uzadıkça uzuyor sonu gelmiyordu. Derken sanki bir nesne ona çarpıyor ve onu durdurmaya çalışıyordu. Önce bir anlam veremediği bir ıslaklık hissediyor ve sonra yavaş yavaş hızını artıran bir yağmur bulutunun altında olduğunun farkına varıp Şiddetini artıran yağmurun altında bir sağa bir sola bakıyor ve sığınacak bir mekân yer arıyordu. Henüz ortalık loş, karanlık basmamıştı. Etrafta ne bir ev ne bir kulübe hiçbir şey yok kaldırımlardaki yağmur sesi yürüdükçe yerini otların hışırtısıyla yeni bir melodi çalıyor gibiydi artık gökyüzü zifiri karanlık değil seher vaktine yakın gün ağarmaya başlamıştı bile ama o hala nereye gideceğini ne yöne doğrulacağını neyin peşine gittiğini henüz kestirememişti.
Aydınlık biraz daha yaklaşırken ortalık uyanıyor ve nesneler ortaya çıkmaktaydı. Dümdüz uçsuz bucaksız bir bozkırın tam ortasında yarısı tarla yarısı yeşillik bir ova, baya bir uzaklaşmış olacaktı ki geriye Dönüp baktığında büyük bir şaşkınlıkla ürperdi.
Ardında hiçbir kalıntı yoktu karmakarışık duygular ve hisler içinde sanki bir rüyada gibiydi. Sanki bir hayli yol almış olacak ki o düzlük kendini bir uçurumun kenarına kadar götürdü.
Yağmur artık dinmişti geceyi yırtan karanlık güneşin dağların ardından sırıtmasıyla yerini aydınlıklara bırakıyordu. Önce yavaş yavaş uçuruma yanaştı üstünde bir ağır yorgunluk ve uykusuzluk dizlerinde derman bırakmamıştı.
Yürümekten ayak parmakları ezilmiş ve saçlarından akan yağmur tanecikleri onu ayakta tutmaya çalışıyordu. Tam kenara geldiğinde aşağıya doğru eğilip bir baktı önünde uçsuz bucaksız bir okyanus, dalgalar kıyıya taşlara umarsızca vurmakta ve o denizin sesi ona bir ninni gibi gelmekteydi ve artık kendini daha fazla tutamıyordu. Önce dizlerinin üstüne çöktü sonra pelerini çıkarıp çimene yaydı sonra tıpkı bir çam ağacı gibi uçurumun kenarında uykuya daldı


1.BÖLÜM
YENİ HAYAT

İmdat! İmdat koşun yetişin kimse yok mu?
Yardım edin lütfen yardım edin
Çocuk birden orada bir arabayı fark etti çocuk olağanca bir şiddette arabanın camlarına vuruyor ve yardım istiyordu arabanın içinde uyuya kalan ihtiyar önce bir şaşkınlık içinde şok geçirmiş gibi bir etrafına bakıyor birde çocuğa ve camı açıyor
Ne oldu ne diye bağırıyorsun sen çocuk
Çocuk onunla gelmesini ister ve ihtiyar doğrularak kapıyı açar ve çocuğu takip etmeye başlar. Ama bu esnada ihtiyarın içinde tuhaf bir korku bir endişede vardır yarı uyku yorgunluğu kendi kendine acaba ben hatamı yapıyorum bu çocuğun ne diye peşinden gidiyorum ya bu kapkaççıysa ya da canıma kastettiyse diye bir zaman bu duyguyla uçurumun kenarına kadar gelirler.
Amca bak
Nereye bakayım
Amca görmüyor musun biri uçurumdan yuvarlandı
Ne zaman oldu bu
Ne bileyim ben arkadaşlarla buraya top oynamaya gelmiştim top uçurumdan yuvarlanınca onun peşinden geldim bir de baktım ki aşağıda denizin kenarında bir ceset
Hemen aşağı gidip bir bakalım belki yaşıyordur
Amca hiç sanmıyorum bence bu intihar falan etmiştir
Buradan aşağıya nasıl inilir biliyor musun çocuk
Biliyorum ama biraz ilerde bir patika yol olacak
Adam ve çocuk aceleyle koşar adımlarla patika yoldan aşağıya doğru yönelirler diğer çocuklarda onların arkasından yakalama oyunu oynar gibi peşlerinden olay yerine varırlar, ceset yüzükoyun uzanıyordu önce onu tutup çevirdiler yüzü tanınmayacak bir halde idi adam hemen nabzını kontrol etti
İnanılır gibi değil bu adam yaşıyor
Çocuklar bir ağızdan
Ne yaşıyor mu?
İhtiyar adam hemen doğruldu ve çocuklara dönerek
Bana yardım edin de onu arabama kadar taşıyalım belki hayatını kurtarırız.
İhtiyar adam güçlükle onun başını kaldırdı. Çocuklar da ayaklarından tutuyordu derken önlerinde bir patika yol ve bir rampa vardı. Bir miktar tırmandıktan sonra ihtiyar adam nefes nefese kalmıştı, artık onu tutmuyor onu sürüklemeye çalışıyordu çocuklardan birisi cep telefonuyla ailesine haber verdi çok geçmeden 15 dakika içinde çocuğun babası olay yerine geldi ve ihtiyar adama dönerek
abi sen çok fena yorulmuşsun sen bırak ben onu sırtlarım
Hadi çocuklar bana yardım edin de onu sırtıma atayım
El ele vererek büyük bir gayretle onu sırtına alıp arabaya kadar çıkarttı.
Baba
abi yaralıyı benim arabanın bagajına koyup hemen acile getirelim benim bagaj geniş
İhtiyar
Olur, benim için fark etmez
Derken yola koyulurlar
İhtiyar
Hastane buraya uzak mı?
Baba
Uzak değil ama yakında sayılmaz
Ha bu arada telaş içinde sormayı unuttum yaralı oğlunuz mu?
İhtiyar
- hayır değil
Baba
- peki, olay nasıl oldu
İhtiyar çok yorulmuştu nefes nefese kalmıştı daha yeni yeni rahat nefes alıp vermeye başlamıştı bir Dakka kadar dinlenip derin bir nefes aldıktan sonra
İnanın ki bende bilmiyorum ben aslında buraların yabancısıyım ben memleketime gidiyordum sabaha doğru yoldaki şeritleri çift görmeye başlamıştım
Kendi kendime dedim ki kaç yaşında adamsın sevdiklerine kavuşamadan kendini trafik canavarına teslim edeceksin. Bir yandan da bir an önce memleketime gitmek istiyor bir yandan da yorgunluğuma engel olamıyordum gerçi şunun şurasında 30 km ye yakın bir mesafem vardı ama ihtiyarlık işte hayatımı riske edemedim ve arabamı buraya çekip birkaç saat uyuyayım dedim.
Sonra öğlene doğru bir çocuğun imdat sesleriyle irkildim önce kendi namıma korktum acaba dedim yoksa ben yolda giderken uyudum da kazamı yaptım bu çığlıkta neyin nesi uyandım ve bir çocuğun arabanın camlarına vurduğunu gördüm sizin oğlunuz ne yalan söyleyeyim ondan korktum işte benim hikâyem bu
İhtiyar konuşurken çocuğun babası bir yandan yaralıyı hastaneye yetiştirmek için var gücüyle tam gaz gidiyor bir yandan da ihtiyarı pür dikkat dinliyordu

İhtiyar
Siz burada mı oturuyorsunuz?
Baba
Evet, aslında buraya yeni taşındık
Hastaneye dört beş kilometre kalmıştı ki oda ne bir ambulansla bir kamyon kaza yapmış yolun solunda duruyordu yanlarından geçerken
İki vasıtada da kimsenin olmayışı tuhaf bir olaydı. Çok geçmeden bir de ne görsünler bir sedyede iki kişi ambulans şoförü onları güçlükle hastaneye yetiştirmeye çalışıyordu ve yavaşlayıp durdular

Çocuğun babası
- ne oldu burada
Ambulans şoförü
Yolda görmüşsünüzdür bir kamyon bana çarptı şükür ki ben yaşıyorum acil bir hastam da vardı bir de bu kamyon şoförünün durumu acil bizi hastaneye yetiştirebilir misin?
Çocuğun babası
Tabi bizim arabada da bir ağır yaralı var vakit kaybetmeden hemen yetiştirelim yaralıları
Sedyedeki iki ağır yaralıdan birini arka koltuğa diğerini de meçhul yaralının yanına bagaja koyup doğruca yola koyuldular ve hastaneye gelip acile doğru arabayı yanaştırdılar

İhtiyar
Acele edin çabuk araba da üç yaralı var
Belli bir vakit sonra kim bilir belki yıllar belki asırlar sonra zaten zaman kavramının artık hiçbir önemi yok sesler duyulmakta ayak sesleri kapı sesleri birbirine karışmış kadın erkek sesleri sanki bir koro gibi aynı anda karmaşık, bir sese kilitlenmek istese diğer sesler onun ahengini bozuyordu.
Derinden önce biraz yavaş sonra gittikçe tok ve yükselen kulak tırmalayan bir ses tonuyla bozuk bir plak gibi cızırdıyordu ses git gide akort edilir gibi netleşmeye başladı
Bayım nasılsın?
Beni duyabiliyor musun?
Evet, sesi duyabiliyordu diğer gürültüleri de artık işitebiliyordu ama sadece duymakla yetiniyordu çünkü cevap vermeye takati dermanı yoktu olsa da ne cevap vereceğini kestiremiyordu henüz ilaçların etkisi geçmemişti uyuşuk bir halde idi sadece dinlemekle yetiniyordu gözlerinin üstünde sanki bir ağırlık varmışçasına açmak istese de bunu başaramıyordu.

Bir müddet sonra yavaş yavaş göz kapaklarını yarım yamalak bir şekilde açmaya çalışıyor göz kapakları kapanıyordu. Biraz daha mücadele edip birden gözlerini açtı önce puslu birkaç sululet belirdi en ilgi çekeni de beyaz bir nesne idi derken görüntü biraz daha netleşti başında 2 adam ve bir doktor torun ona baktığını fark etti sanki ondan bir cevap bekliyorlarmış gibiydi.
Başını kaldırdı bir sağa bir sola baktıktan sonra kendini bir mahkemede sorguya çekilmiş bir suçlu gibi hissetti meraklı gözler hep onun üstündeydi konuşmak için ağzını açtı
Ben neredeyim
Bu onun ilk sözü olmuştu telaşlı bir halde dili sürçerek
Burası neresi benim burada işim ne? Siz kimsiniz? Ben kimim? Ne oldu bana?
Birbiri üstüne onlarca soru cevap sırası diğerlerine gelmişti doktor
Burası hastane bu kişilerde seni buraya getirdi başarılı bir ameliyat geçirdin ve hayati tehlikeyi atlattın
Şimdi sen söyle bakalım sen kimsin üstünde hiçbir iz bulamadık ne cüzdanın var ne hüviyetin
İnanınki ben de hiçbir şey bilmiyorum ne adımı ne sanımı hiçbir şey hatırlamıyorum
Hasta ameliyat olduktan sonra olan biteni doktora olduğu gibi anlatmışlardı doktor her şeyi biliyordu ve hastaya dönerek
Sanırsam geçirdiğiniz kazadan sonra bir beyin travması yaşadınız. Geçici bir hafıza kaybı da diyebiliriz buna ama bu kalıcı da olabilir bu biraz da size bağlı geçmişinizi hatırlamanız için sizin de gayret göstermeniz lazım lakin bu hemen buracıkta olacak iş değil belli bir zamana ihtiyacınız olacak bundan sonraki hayatınızda geçmişinizin izlerini arayıp bir ilişki kurmaya çalışmanız lazım

Çocuğun babası (Ahmet Bey)
Onun şu an için kimi kimsesi yok eğer izin verirseniz doktor bey ona kasaba da yeni bir hayat verebiliriz
Doktor
Bu ne derece doğru olur bilmiyorum bu durumda biraz mantıklı olmamız lazım onun da bir ailesi bir bekleyeni bir yuvası onu merak eden bir çevresi vardır bana kalırsa onu polis müdürlüğüne götürelim derim belki kayıp ihbarı verilmiştir
Ahmet Bey
Peki, doktor bey siz nasıl münasip görürseniz zaten doğrusu da bu
Doktor
Hastanın bir hafta daha hastanede kalması gerekir ondan sonraki hafta onun sargılarını çıkartıp taburcu ederiz.
Artık onu yeni bir hayat yeni bir serüven beklemekte idi doktor olup biteni Ahmet Beyden ve ihtiyardan öğrenmişti.
Hasta kendi kendine sorular yöneltiyor bunlara cevap bulmaya çalışıyordu. Acaba ben neden böyle bir delilik yaptım ben intihar mı ettim. Buna ne sebep oldu yoksa beni uçurumdan aşağıya mı attılar kim bilir beklide birçok düşmanım vardır kim bilir nasıl şeyler yaşadım ki bu duruma düştüm belki de ömrümün bundan sonra kalan bölümünde kendime hep bu soruları yönelteceğim çok garip hiçbir şey hatırlamıyorum adımı bile bilmiyorum.

Ahmet Bey
- Evet, genç ben kendimi sana henüz tanıtmadım benim adım Ahmet emekli bir memurum. Yıllardır şehrin gürültüsünde ömrümü kamu da çalışarak geçirdim. Gerçi yaşlı değilim memurluğa senin yaşlarında daha gençken başladım ve emekli oldum artık bir yerden sonra bırakmak gerekiyor çünkü çalışmanın sonu yok ama ömrün bir sonu var bundan sonraki hayatımı istedim ki ailemle birlikte geçireyim çok şükür emekli maaşım bu küçük kentte bize yetiyor
İhtiyar
- Ben de kendimi sana taktim edeyim benim adım celal haktanır ben de yıllardır
- Ceza mahkemesinde hâkimlik yapmaktayım görevime hala devam ediyorum şu an 1 aylık yıllık iznimi kullanmak için memleketim olan Sakarya ya gidiyordum bu olay cereyan ettiği esna da tabi kader bizi buralara sürükledi
Hasta
- Size nasıl teşekkür etsem bilemiyorum ne kadar teşekkür etsem az hayatım boyunca bu borcumu ödeyemem biliyorum sizlerin sayesinde şu an nefes alıp veriyorum

Her insanın içinde iyilik vardır, önemli olan onu bulup ortaya çıkarmaktır.

Sizlerde işinizden gücünüzden oldunuz artık beni merak etmeyin bundan sonrası polis elbet biz iz bulacaktır en kötüsü beni himayesine alacaktır.
Celal bey
Genç ben senden müsaade istiyorum
Hasta
Tabi ne demek efendim
Celal bey
Yolum uzun bir Dakka şu cebimde kartvizitim olacak evet bunu al herhangi bir durum olursa beni aramaktan çekinme belki kader bizi bir gün tekrar karşılaştırır
Hasta
Emin olun ki Sakarya ya sizi görmeye geleceğim
Celal bey
Tekrar geçmiş olsun verilmiş sadakan varmış hadi bana eyvallah
Ahmet Bey
Ben de müsaade isteyeyim ama merak etme bir hafta sürecinde sık sık seni görmeye geleceğim artık yalnız değilsin ailen bulunana kadar ben senin bir abinim bilesin
Ahmet Bey ve celal bey gittikten sonra kafasında türlü türlü sorular oluşmaya başladı ve onlara hayranlık duymaktan kendini alamıyordu kendi kendine vay be bu zaman da böyle insanlar da varmış
Bir hafta zaman zarfında Ahmet Bey polis merkeziyle hastane arasında mekik dokudu ama hiçbir sonuç çıkmadı. Merkezde kayıp ilanlarına bakıldı. Yok, hiçbir iz yok bu arada hastanın durumu tamamen düzeldi ve sargılar çıkarıldı. Taburcu olacağı gün gelip çatmıştı ve kendi kendine içerleyerek ben kimsesiz birimiyim acaba, ama buna da şükür yaşıyorum ya şu hastaların haline bakıp ta şükretmemek elde değil. Ben burada sadece bir hafta misafir kaldım ya yıllar boyunca şu diyalize bağlı hastalara ne demeli o kadar hasta var ki odalardaki bütün ranzanın hepsi de dolu bense sakat kalmadan sapa sağlam hürriyetime kavuşacağım
Kapı açılır ve Ahmet Bey
- Hastamız nasılmış bakalım
Hasta
- O Ahmet Bey hoş geldiniz valla siz de olmasanız halim nice olurdu
Ahmet Bey
İnsanlık öldü mü be
Doktor bey ben gerekli yerlere müracaat ettim yalnız hiçbir ize rastlamadık bugünde hastamız taburcu oluyor müsaade ederseniz hastayı alıp yeni ailesiyle tanıştıracağım


Doktor
- Valla ne söylenir ki bu durumda peki sargılarını alalım ondan sonra hasta sizin
Sargıları almak üzere ayrı bir odaya geçerler hasta ilk defa vücudunu görüyormuş gibi vücuduna şöyle bir baktı sonra bir aynanın karşısına geçti ve ellerini yavaşça yüzünden kaydırarak ellerini iki yana doğru bırakarak kendini süzmeye başladı. Sanki kendini ilk defa keşfediyor gibiydi yüzünde morluklar vardı saçlarına burnuna yüzüne uzun uzun şaşkın bir halde bakakaldı ve kendi kendine vay be ben neymişim şu yara ve morluklarda geçti mi yakışıklı biri oldum vesselam bu duygular içinde iken Ahmet Bey odaya girer ve esprili bir şekilde
- Nasıl kendinle tanıştın mı?
Evet, kendimle tanıştım
Hadi öyleyse seni ailemle tanıştırayım
Hasta
- Ahmet Bey buna emin misiniz ben gerekirse esirgeme yurdunda kalabilirim size fazlasıyla yük oldum zaten daha fazla yük olmak istemiyorum
- AA çok uzattın ama sofrada bir tabak daha fazla olmuş ne çıkar sen tanrı misafirisin hem söyler misin iyilik bir erdemse ve böyle bir iyilik fırsatı karşıma çıktıysa bunu ne diye değerlendirmeyeyim bu arada senin bir ismin olması gerek sana emin diyebilir miyim?

Hasta
- Tabi efendim nasıl isterseniz bende bu isme layık olmaya çalışırım
Hastaneden çıkarken arabaya binerken ve yolda ilerlerken uzun uzadıya etrafına bakmıyor sanki fotoğrafını çekiyordu. Kendi kendine işte benim bildiğim hayat bundan sonra başlıyor. Buraları ömrüm boyunca unutmam artık bir saat kadar gittikten sonra şehir merkezinden sağ sapağa saparlar ve köye girerler köyün en ücra köşesinde 2 katlı eski ama şirin bir evin önünde dururlar evin önünde üç kişi asker gibi sıraya girmiş sanki bir içtima bağlayacakmış gibi bekliyorlardı. Ve arabadan inerler ve Ahmet Bey
İşte burası senin yeni mekânın, bu benim karım Neriman bu kızım ferda ve bu da oğlum şükrü
- Şükrü bu olayın başkahramanı senin hayatta olmana bir vesile, artık o da senin bir kardeşin sayılır.
Ahmet Bey
Artık içeri geçelim de orada tanışmamıza devam ederiz
İçeri doğru yönelirler girişte bir salon yarısı dolu yarısı boş koltuklar klasik varaklı Osmanlı antikası, duvarda gümüş oymalı manzara resimlerinin olduğu tablolar salona bir canlılık katmış
Ahmet Bey
Buyurun oturalım. Söze nereden başlayacağımı bilemiyorum bu tanışma fasıllarını yeteri kadar beceremem ama misafirimiz hafıza kaybına uğradığı için kendini bize taktim edemeyecek ben ona emin adını uygun gördüm bundan sonra da belki geçici bir süre o da bu ailenin bir ferdi olacak umarım kısa zamanda birbirimize kaynaşırız.
Bu esnada evin ahalisi karşı koltukta Ahmet Beyi pür dikkat dinlerken gözler misafirin üstündeydi. Kim bilir onun hakkında neler düşünüyorlardı tabiî ki bu kolayca kabul edilebilir bir vaka değildi sonuçta hiç tanımadıkları bir yabancıydı o emin üstündeki meraklı gözlerden kaçarcasına başını bir öne eğiyor bir sağına soluna bakıyor şaşkın bir halde idi
Ahmet Bey
- Hanım, misafirimiz kaç zamandır evinden yurdundan uzaklarda bir ev yemeğine hasrettir sen bize bir yemek hazırlayı ver. Bu arada oğlum şükrü ilkokul 5.sınıfa gidiyor. Biraz haylazdır yaramazdır ama söz dinler ne yaparsın azizim zamane çocukları bizler gibi kös kös oturamazlar ya, bu da kızım ferda bu yıl üniversite sınavına girip burayı yani Sakarya Avukatlık bölümünü kazandı biz aslen Samsunluyuz ama kızım burayı kazanınca asıl bundan dolayı buraya taşındık ve kısa zamanda buraya alıştık
Neriman Hanım
Ahmet Bey yemek hazır buyurun sofraya
Ve akşam yemeğini yiyip biraz da sohbet ettikten sonra
Ahmet Bey
Artık yatana yatak yatmayana dayak hayli geç oldu misafirimizde yorulmuştur artık, hanım bu arada misafirimize hangi odayı hazırladın.
Neriman Hanım
Bey üst katta kilerin yanındaki boş odayı ayarladım
Ahmet Bey
Peki, o zaman yarın sabah kahvaltıda görüşürüz sana iyi geceler

Emin gördüğü manzara karşısında hayretler içindeydi.
Bu insanlar ona kucak açmış evini paylaşmıştı. Bu gerçekten büyük bir erdemdi. Üç aşağı beş yukarı onlara karşı ister istemez bir sıcaklık bulmuştu kendinde. Bulmasa ne yazar bu tip çelişkili ifadeler beyninde kendiyle münakaşa ede dururken uykunun derinliklerine bıraktı kendini ve sabah ailece kahvaltı yaptıktan sonra evin çocukları okulun yolunu tutmuştu bile, Ahmet Beyin her gün yaptığı bir hobisi vardı oda balık avlamaktı bir hafta boyunca birlikte balığa gittiler.
Emin
Efendim ben de böyle boş durmaktan sıkıldım hiç olmazsa bir işte çalışayım da size yük olmayayım artık ben çocuk değilim kendi ayaklarım üstünde durmak istiyorum
Ahmet Bey
Peki, evlat sana uygun bir iş buluruz, ilk zamanlar
Herhangi bir işte çalışırsın sonraları hangi işe yatkınsan o işe girersin

Ertesi gün kasabanın yolunu tutarlar ve tek tek dükkânlara bakarlar. Bir lokantada bulaşıkçı aranıyor yazısını görürler ve lokanta sahibiyle konuşup anlaşırlar lokanta sahibi biraz sert görünümlü ama altın gibi kalbi olan yaşar usta baba yadigârı olan bu mesleği seçme şansı olmadan 40 yıl gibi uzun bir süredir devam ettirmekte idi.

Tüm kasaba halkı onu tanır ve severlerdi. Lokanta merkezi bir yerde olduğundan geleni gideni pekte küçümsenmeyecek derecede idi lokantada iki garson vardı bunlardan biri Necati diğeri kemaldi, kemal egoist kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen içten pazarlıklı Necati ise gereksiz laf ebeliği yapan gereksiz konuşan saf temiz içinde kötülük olmayan içten biridir.

Emin daha çok Necati ile arkadaşlık kurmuş bazen iş çıkışı beraber sinemaya, tiyatroya giderlerdi gün geçtikçe aralarındaki muhabbet daha samimi bir hal aldı birbirini her fırsatta kollayan yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki candan dost olmuşlardı. Yaşar usta kasada durur namaz vakitlerinde yerini kemale emanet ederdi. Kemal yaşar ustanın çok samimi bir dostunun oğluydu başıboş avare serseri gibi gezerdi babasının da işleri bir türlü rayına girmemişti sürekli bir borcunu başka bir borçla ödemek zorunda kalan bir yükümlüydü arkadaşına acıyan yaşar usta oğlu kemali işe alarak belki ona bir nebze olsun yardımım bulunur düşüncesindeydi.

Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladıkça kemalin durumunda gözle görülür değişmeler oldu. Kötü düşünmek elzem verici bir sıkıntı ama nasıl oluyor da bir garson maaşından başka hiçbir geliri olmayan ve babası annesi ve iki kardeşine bakması yetmezmiş gibi her gün farklı farklı elbiseler giyiyor marka saat ve en son çıkan cep telefonu alıyordu.

Beklide böyle düşünmek yanlıştı ama bir gün sıfır model bir arabayla iş yerine gelmesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Çünkü lokantada işler artık eskisinden daha çok daha yoğun olmasına rağmen yaşar usta taş üstüne taş koyamazken nasıl oluyor da kemal bir garson maaşıyla bu kadar şeye sahip oluyordu.

Artık bu olanlardan yaşar usta da işkillenmeye şüphelenmeye başlamıştı
Perşembe günü öğlen ezanı okunmasına 10 dakika kala yaşar usta yerini kemale emanet ederek namaza çıkar. Esnaftan ali Sami Bey her gün olduğu gibi öğlen yemeğini yer ve sıra hesaba gelince ali Sami beyin cebinden parayı çıkarır fakat paraya para demeye bin şahit lazım paranın her tarafı yazılmış bir genç sevgilisine şiir yazmış, ali Sami bey
Şu işe bak para para değil sanki karalama tahtası zamane gençleri işte sevgisini paraya yazmış keşke paraya değil de kalbine yazsaymış her neyse bu parayı kabul edecek misin oğlum kemal

Kemal
Para paradır bey amca yırtık olmadıktan sonra ziyanı yok alırız
Kemal parayı kasaya koyar ve akşam olunca emin Necati'ye
Ya Necati bugün çok yoruldum sinemaya yeni bir film geldi seyreder miyiz?
Necati
Hay hay ben de bu filmi bir aydır bekliyordum
Kemal
Bakıyorum da aranızdan su sızmıyor kıskandım valla bize bir teklif eden yok
Emin
Ne demek kemal sen gelmek istedin de biz olmaz mı dedik
Sen genelde arabanla beraber kızlarla gezersin de bizimle gezmezsin diye düşündük
Kemal
Artık kızlardan sıkıldım ya dır dır insanın başının etini yiyorlar yani beni yoruyorlar bugün bir değişiklik yapıp sizi ben sinemaya götüreyim
Necati
İyi olur valla
Kemal
Yalnız şimdiden söyleyeyim ben öyle ikinci sınıf sinemalara gitmem benim kız arkadaşlarımı getirdiğim bir sinema var oraya takılırız
Necati
Patron sensin kemal

Lokantayı kapattıktan sonra üç arkadaş kemalin arabasına binerek sinemaya varırlar bilet gişesine geldiklerinde kemal hemen öne atılarak
Hop dedik patron bensem biletleri de benim almam yakışır
Kemal elini cebine atıp parayı çıkartır ve o da ne, bu para bugün ali Sami beyin lokantada kemale verdiği üstü yazılı para emin ve Necati hemen parayı tanırlar. Ama kemali bozmamak için görmemezlikten gelirler. Fakat olan biteni kemal de sezmişti kendi kendine nasıl oldu da bunca paranın içinde bu çıka geldi cebimden diye hayıflanıyordu yüzü ve kulakları tıpkı bir domates gibi kızarmıştı oda olayı ört bas etmek için el çabukluğuyla parayı tekrar cebine atar ve bozuk para çıkarır
Bir Dakka bayım cebimde bir sürü bozuk para var en iyisi onları vereyim hem size de bozuk lazım olur dedi.
Neden böyle bir şey yapmıştı sanki olayı ört bas edeceği yerde daha da işi çıkılmaz bir durama getiriyordu afallamıştı ne yapacağını bilmeyen şaşkın tavuk gibi davranıyordu. Şunun şurası bir gerçek ki siz doğruları ne kadar saklarsanız saklayın. Sadece kendinizi avutursunuz ya vicdanınızı kandırabilir misiniz gün gelir yaradan onu değişik bir şekilde gün ışığına çıkarır hani ne derler yalancının mumu yatsıya kadar yanar hülasa film başlar ama asıl kemalin filmidir başlayan Necati ve emin filmi izlemek bir yerde dursun hep bu hadiseyi hatırlıyorlardı. Film bittikten sonra emin ve Necati suspus olmuş ağızlarını bıçak açmıyordu kemal de bunu fark ederek hemen bu olayı daha büyümeden nasıl kapatırım diye filmi izlerken bir senaryo uydurmuştu bile sanki Necati ve emin onu sorguluyormuş gibi kendini savunmaya yeltendi ve bunu büyük bir kurnazlıkla kendince başaracaktı
Kemal
- Ya çocuklar hiç hayırlı olsun falan demiyorsunuz,
Emin
Neden bahsettiğini anlamadım kemal
Kemal
- ya Suzi yok mu Suzan Suzan onunla nişanlanıyoruz nişan için veresiye altın almıştım
Kuyumcudan, onu ödemek için bugün yaşar ustadan bir miktar para aldım.
Necati ve emin kemali tebrik ettikten sonra kemal onları arabasıyla evlerine bıraktı. Emin uyuyamıyordu bir türlü kemal hakkında nasıl böyle bir şey düşündüm diye içi içini kemiriyordu ertesi sabah hafta sonuydu Necati yi aradı ve parkta buluştular.
Emin
Necati kendimden utanıyorum nasıl oldu da kemal hakkında böyle bir şey düşündüm
Necati
Valla aynen al bendende o kadar kemalin günahını almışız bilmeden
Ertesi gün pazartesi iş günü sabah erkenden emin lokanta da dünden kalan bulaşıkları yıkarken birden bire içeri Suzan geldi.
Suzan
Emin kemal nerde
Emin
Valla ben erken açıyorum işim icabı kemalse bir saate kalmaz saat sekiz gibi gelir ne oldu ki
Suzan
Ne olsun dün onu o kadar aradım telefonu kapalıydı ona bir türlü ulaşamadım. Dün benim doğum günümdü nasıl olurda hatırlamaz nasıl olurda böyle kayıtsız kalır anlamıyorum.
Emin
Dün akşam kemal ben ve Necati birlikte sinemaya gittik
Suzan
İnanamıyorum bu duyduklarıma sırf beni kızdırmak için mi yapıyor bunları
Emin - Yenge bu arada hayırlı olsun Allah tamamına erdirsin
Suzan
Emin neden bahsediyorsun sen anlamadım hayırlı olan ne
Emin - Kemalle nişanlandınız ya
Suzan
Bunu sana kemal mi dedi. Şu an öyle bir ilişki yok aramızda daha flört aşamasındayız
Eminle Suzan konuşurlarken kemal çıkageldi
Kemal - Suzan senin burada ne işin var buda ne demek oluyor
Suzan
Dün benim doğum günümdü ve sen bunu unuttuğun yetmezmiş gibi üstüne üstlük telefonunu da kapatmışsın
Kemal
Biraz sakin ol burası uygun bir yer değil konuşmak için. Tamam, özür dilerim doğum gününü unuttuğum için fakat telefonumun şarjı bitmişti ne yapabilirdim bu durumda
Suzan
Kemal tamam bunu bir tarafa bırakalım ama ilişkimize henüz yeni başlamışken benim hakkımda arkadaşlarına neler saçmalıyorsun
Kemal - Ne demişim Suzan
Suzan - biz nişanlanmışız öyle demişsin
Hiç beklemediği bu soru üstüne kemal yalancı durumuna düşüyordu büyük bir ustalıkla şu yalana sığınarak kendini bir bataktan daha kurtarmış olacaktı,
Kemal
Aman be Suzan onlar benim en yakın arkadaşlarım bu müjdeyi ilk önce onlarla paylaşayım dedim kötümü yaptım yani
Ay sonu gelmişti önce emin sonra Necati sonra da kemal maaşlarını aldılar fakat kemal de tam maaş almıştı. İşten çıkarken emin ve Necati yaşar ustaya
Ustam yanlış anlama fakat kemale zammı yaptın
Yaşar usta
Hayır, nerden çıktı şimdi bu çocuklar
Emin
Bizim haddimize düşmez ama kemal sizden bir hafta önce belli bir miktar para almamış mıydı?
Yaşar usta - Hayır
Emin
Fakat iyi hatırla usta nişan için ödünç altın almıştı onu ödemek için maaşının belli bir miktarını bir hafta önce aldığını söylemişti
Yaşar usta
Emin senin bildiğin bir şeyler var olayı bana olduğu gibi anlat
Eminde olayı ta başından olduğu gibi anlatır ve artık kemalin yalanları bir bir ortaya çıkmıştı onu üstü yazılı bir para ele vermişti artık kemalin sırrı çözülmüştü demek ki her gün kemal kasadan cebine para aşırıyordu düpedüz hırsızlık yapıyordu. Yaşar usta ertesi gün kemali karşısına alıp uzun uzun nasihat ettikten sonra olayı ona açtı. Kemalin yüzü benzi sapsarı olmuştu utançtan başını kaldırıp yaşar ustaya bakamıyordu iki elini yumruk yapmış avuçlarını sıkı sıkı tutarak hıçkırmaya başladı bu vakaya şahit olan emin ve Necati ona acımaktan başka çare ellerinden gelmiyordu yaşar usta kemale dönerek
Seni aslında işten atmam gerek ama bu sana bir mükâfattır ailene ise bir cezadır ben nasıl bir daha babanın yüzüne bakarım
Kemal
Artık yeter yıllardır babama ve bana acımaktan vazgeç sen kovmazsan bile ben işi bırakıyorum artık bu utançla sizin yüzünüze bir daha bakamam
Yaşar usta
Dur sana hakkımı helal ediyorum her insan hata yapar bu dünyanın sonu değil önemli olan hatalardan ders çıkarmaktır sen fazlasıyla dersini aldın para dediğin nedir ki bir kâğıt parçası bugün var yarın yok bunun için insan kaybetmeye değmez ama şunu da unutma ki para insana mutluluk getirmez
Kemal
Benim senin üstünde bir hakkım yok usta ama varsa da helal olsun hakkını helal et beni anla bu utançla yaşayamam kendime başka bir hayat kurmam lazım buradan çok uzaklara gitmeyi düşünüyorum hakkını helal et usta-
O günden sonra kemal ne aradı ne sordu sanki sırra kadem bastı artık onu kimselerde diline dolamıyordu.
Hayat hep sürprizlerle dolu sizin elinizden tuttuğunuz maddi ve manevi desteklediğiniz birinden bir karşılık beklerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız çok güvendiğiniz dost bildiğiniz birinden bir sille yiyebilirsiniz. Hani ne demişler iyilik yap denize at kul bilmezse rabbim bilir.
Yapılan iyiliğin karşılığını beklemek ne kadar anlamsızsa, haksızlıklar karşısında susmakta o derece yanlıştır.
Buradan çıkarılacak derste şudur ki dün dünde kalmıştır yarınsa bizim irademize bağlı olduğu gibi onu iyi ya da kötü yapmak bizim külli irademizdedir.

devamı var......

29 Haziran 2016 29-30 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar