Uçurum 3.Bölüm (Davetsiz Misafir) 3/10 Bölüm

Bir Salı sabahı emin masaları servise açarken uzun saçlı küpeli kot pantolonu yırtık pırtık top sakallı entel biri masaya oturdu eminin arkası ona dönüktü
Hey bakar mısın garson bana bir çorba getir. Emin müşteriye dönerek
Derhal efendim
Müşteri emini görünce şaşakalmıştı bir dakika bir süre ona öylece dikkatli gözlerle bakakaldı durumu fark eden emin
Efendim bir problemi var
Müşteri
NE EFENDİM Mİ SELİM BENİ TANIMADINMI BEN YAKUP
Emin
Bayım herhalde beni birisine benzettiniz birisiyle karıştırmış olmalısınız.
Yakup
Hayır, seni nasıl unutabilirim seninle çocukluk arkadaşıyız seninle birlikte büyüdük söyler misin? bana dört yıldır nerelerdesin. Bir gece vakti evden çıkmışsın ve bir daha geri dönmemişsin
Emin(selim)
Yaşar usta bana bugün izin verebilir misin? Hayatıma dair gerçekleri öğrenmem gerek
Yaşar usta
- Hay hay tabi
Emin(selim)
Sağ ol usta
Selim ve Yakup deniz kenarında bir çay bahçesine giderler ve
Emin Yakup'a hikâyesini bir bir anlattı ve Yakup'a dönerek kendi hakkında bilmesi gerekenleri onun ağzından dinledi.
Emin yani selim fakir bir ailenin tek çocuğuydu kenar bir mahallede tek arkadaşı olan Yakup'la birlikte ilkokul ve ortaokulu okudu emin lise son sınıfta okulu terk etmek zorunda kaldı çünkü babası yaşlanmış artık onlara bakamaz olmuştu emin işportacılıktan simitçiliğe eczane kalfalığından komiliğe kadar bir yığın işte çalışmış.
Günün birinde gece vakti evi soymaya gelen bir hırsızı babası kıskıvrak yakalamaya çalışırken hırsız mutfaktan aldığı bir bıçakla babasını oracıkta öldürmüştü hırsız kaçıp gitti olayı gören annesi de şok geçirerek o da hayatına veda etti. Komşuları olan Yakup'un ailesi selimi yanlarına aldı ve Yakup'la beraber kardeş gibi büyüdüler. Artık emin gerçek isminin selim olduğunu öğrenmişti ama bilmediği bir sürü gerçek onu bekliyordu ve çok geçmeden bu gerçeklerle tanışacaktı.

Yakup her akşam iş çıkışı emini lokantadan alıp çay bahçesine götürüyor yaşadıkları acı tatlı hatıraları ona anlatıyordu. Necati ise bu durumdan pek hoşlanmıyordu çünkü selim eve hep geç saatlerde geliyor Necati selimin eve geldiğini görmeden uykuya dalıyordu hatta bazen selim Yakuplarda kalıyor Necati'yi aramak bile aramıyordu.
Günler geçtikçe selim Yakup'la içli dışlı olmuş lokantadakilerle olan samimiyetini azaltmıştı ömründe hiç sigara içki içmeyen selim Yakup'la tanıştıktan sonra kendini büsbütün bozmuş olaylara kayıtsız kalmış serbest biri gibi davranıyordu. Yaşar usta ve Necati bu durumdan hiç te hoşnut değildi selim aralarında sanki bir yabancı gibiydi. Yine bir akşam Yakup lokantaya gelip selimle birlikte çıktılar bir bara gittiler saatlerce içtikten sonra Yakup selime dönerek şu sözleri sarf etti.
Selim artık intikam zamanın geldi
Selim
Ne intikamı anlamadım?
Yakup
Babanın ve annenin ölümüne sebep olan hırsızdan bahsediyorum
Selim
İyi de ben adamı görsem bile tanımam ki olay olduğunda ben daha küçüktüm
Yakup
- Merak etme o haydutu ben tanıyorum.
Selim
Kimdir o, nerede yaşar
Yakup
Lakabı kesik haydar, kale surlarının dibinde tinercilerle beraber yaşar yani hırsızların yan kesicilerin patronu odur
Selim
Yakup sen bu işe hiç karışma ben kendi işimi görürüm.
İlerleyen günlerde selimin aklında hep intikam kokusu vardı hiç kimseyle konuşmuyor hiç kimseye bir şeyler anlatmıyordu. Bir gün lokantaya Ahmet Bey gelir
Emin hayrola gelip gittiğin yok gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş öylemi olduk şimdi
Selim
Kusura bakma Ahmet abi geçenlerde bir tesadüf Yakup buraya geldi kim diye soracak olursan onunla birlikte büyümüşüz bana gerçek adımın selim olduğunu bile söyledi beni hemen tanıdı. Bana hayatımla ilgili her şeyi anlattı.
Ahmet Bey
Bak bu güzel ismin selimmiş ha buna sevindim, sen gelmezsen bile biz geliriz
Selim
Kusura bakma söz bundan sonra her hafta sonu geleceğim

Aradan bir hafta daha geçmişti ve selim hafta sonu Ahmet Beyin evine gitti en son 3 ay önce gelmişti. Sofra hazır kuruluydu gelir gelmez hemen oturdu. Ferda yine masada selimin gözlerinin içine bakıyor ona bakmaktan kendini alıkoyamıyordu.
Selim bunu fark ediyor ama ona bakmaya cesaret edemiyordu. Geç saat olmuştu Ahmet Bey emine
Yarın Pazar bu saatten sonra dışarı çıkılmaz 3 aydır uğradığın yok bu gece misafirimiz ol bari
Selim
Peki, efendim nasıl isterseniz
Gece geç saatlere kadar muhabbet ettikten sonra herkes yatmak için odasına çekildi. Emin (Selim) bir türlü uyuyamıyordu ferdayı görünce içi cız ediyordu sanki yüreğinde bir ateş onu inceden inceye yakıyordu evet şu bir gerçek ki her ne kadar kendini kandırsa da ona sırılsıklam âşıktı onu düşünmeden edemiyordu derken birden odanın kapısı yarıya kadar açıldı karanlıkta hiçbir şey görülmüyordu.
Selim uyudun mu?, Bu ferdanın sesiydi
Hayır
Ferda
Yanlış anlama seninle konuşmaya geldim
Selim
Peki, konuşalım ama bu saatte ikimiz bir odada sence bu doğrumu
Ferda
Doğru değil tabi, senden sadece bir cevap bekliyorum cevabından sonra odama gideceğim bu arada adının selim olduğunu babamdan öğrendim, selim daha fazla uzatmayayım bu kelimeyi kullanmak istemiyorsan evet veya hayır demende yeterli benim için sorum şu beni SEVİYORMUSUN?
Selim iki dakika öylece hiç konuşmadan kalakaldı gerçi soracağı soruyu çok iyi tahmin edebiliyordu ama bu soru yine de onu heyecanlandırmıştı.
Selim
Ferda seni bütün kalbimle SEVİYORUM.
Bu cevabı verir vermez ferda büyük bir sevinçle selime sarılarak yanaklarından öptü ve odasına koşarak gitti.
Ferda odasına çekildikten sonra selimin içi içine sığmıyor bir yandan da nedeni bilinmez büyük bir ızdırap çekiyordu. Aralarında geçen o iki dakikayı sabahlara kadar gözüne uyku girmeden düşünüp durdu farklı âlemlere yol aldı düşler kurdu kendince ama bir türlü çıkış yolu bulamıyordu.
Kendine sormadan edemiyordu. Acaba ferda onu gerçekten seviyor muydu? Yoksa bu gelip geçici bir gençlik ateşi miydi?
Bir yandan da o nede olsa üniversiteli bir liseli değil ki hevesi veya aşkı birbirinden ayırt edemesin öyle ya kendini ona karşı çok ezik hissediyordu. Keşke diyordu ne olaydı da o da okumuş ilim irfan yutmuş olmasaydı da benim gibi bir Ortaokul mezunu olsaydı o zaman hiç düşünmeden ona evlenme teklif ederdim o zaman yüzüm olurdu. Peki, bizim bu ilişkimiz neye varacak yani sonu ne olacak arkadaşlık tadında mı yoksa bu birlikteliğin bir adı konacak mıydı ileride mutlu bir yuva kurma hayali kim bilir.
Selim ben diyordu ben ne kadar zavallı biriyim neyime güveniyorum sadece bir kuru canım var bir de tarifi olmaz büyük bir sevgim bu zamanda sevda karın doyurur mu?
Ev ister, araba ister onu ister bunu ister. Bir de ilerde evlenir de aralarında bir tartışma çıkarda ferda selimin yüzüne cahilliğini vurursa o zaman hali nice olur. Nede olsa o okumuş güngörmüş erkân görmüş oturmasını kalkmasını, konuşmasını bilen biriydi. Sonra onunla aynı kapasitede değiller ki aralarında ne muhabbet olabilir ki selim maçtan oradan buradan bilirken o dünya ekonomisinden bahsederse yani ortak konular olmazsa ortak bir paydada buluşmazsa bir ömür boyu nasıl yaşarlar bu düşünceler içinde sabahı etti selim.

Ev halkı yavaş yavaş kalkmaya başladı. Mutfaktan bardak sesleri geliyordu belli ki kahvaltı hazırlanıyor bardaklar masaya konuyordu selim kalktı elini yüzünü yıkadıktan sonra kurulan sofraya geçti herkesle selamlaştıktan sonra kahvaltıya başladılar kahvaltı boyunca şükrü birbirinden güzel fıkralar anlatıyor herkesi gülmekten geçiriyordu fırsattan istifade ferdayla selim göz göze gelme imkânı bulabiliyordu.
Fakat bu ne zamana kadar böyle sürüp gidecekti bir yerde buluşup ferdaya içindeki hisleri açması gerekliydi çünkü bu düşünceler onu çok yorgun ve bitkin bırakmıştı sorularına cevap arıyordu. Kahvaltı bittikten sonra aile bireyleriyle vedalaşıp evin yolunu tuttu.
********
Necati yalnız kalmıştı biricik dostu iş arkadaşı selimi Yakup la karşılaştığından beri nadir görmeye başlamıştı hâlbuki her Pazar bu parka gelip şu çimenlerin üstüne uzanıp denizin dinlendiren sesinde çekirdek çitlerlerdi. Necati uzaklara dalarak içinden şöyle bir iç geçirdi ulan dedi nerden de çıktı bu Yakup denen hıyar, Allah biliyor ya ona nedense hiç ısınamadım çok soğuk biri bakışlarında sanki bir kötülüğün alameti varmış gibi sanki her an kötülük yapmak için pusuda bekleyen bir düşman gibi, Necati cep telefonunu çıkarıp selimi aradı selimde ona eve gideceğini söyledi, Necati selime parkta olduğunu isterse buraya geleceğini söyledi ama selim pek oralı olmadı çok yorgun olduğunu söyledi.
Necati birkaç saat daha parkta gardiyan gibi bir aşağı bir yukarı mahkûm gibi volta attı durdu canı çok sıkılmıştı bu reddedilişten o da evin yolunu tuttu. Az sonra kapının açık olduğunu fark edip içeri girdi bir baktı ki selim evde yok cep telefonunu evde bırakmış ne yapacağına karar vermek üzereyken selim çıka geldi
Necati
Selim sen neredeydin?
Selim
Ahmet Beye gittim
Necati
- Onu biliyorum. Demek istediğim kapı açıktı sende evde yoktun
Selim
Bakkala kadar gitmiştim
Necati
Eve girebildiğine göre anahtarın vardı neden açık bıraktın
Sorulardan iyice sıkılan selim
E- yeter be beni sorguya mı çekiyorsun. Ben çocuk değilim.
Ben çocuk değilim bunu birkaç defa daha söyleyip durdu.
Bir elinde bira şişesi gazeteye sarılmış küllükte yarısı kül olmuş bir sigara belli ki bir problem var nedenini öğrenmek istedi. Necati, Artık iyice dolu olan selim ferdayla aralarında olan aşkı anlattı kendinde bunu anlatma gereksinimi duymuştu. İçindeki bu fırtınaları birine anlatıp rahatlaması gerekir diye düşündü bu konular derin mevzulardır öyle ulu orta her önüne gelene anlatılmaz. Anlatırsan da seni anlamazlar kendilerince seninle dalga geçmeye kalkışanlar bile olur gün gelir söylediğine bin pişman olursun milletin ağzı torba değil ki büzesin sonra milletin diline sakız olursun onun için güveneceğin her şeyini emanet edebileceğin arkadaştan da öte bir dosta bunları anlatmak en doğrusu çünkü
Sevinçler mutluluklar paylaştıkça çoğalır acılar sıkıntılar dertler paylaştıkça azalır.
Necati selime dönerek, hatırlıyor musun selim lokantaya ilk gelişini bizimle tanışmanı herkes sana kucak açmıştı, zamanla sende kendini herkese sevdirdin dürüstlüğünle alçak gönüllülüğünle ve zararlı bir alışkanlığında yoktu çok olmasa bile konuşmayı sohbet etmeyi severdin. Şimdi bakıyorum ne zaman Yakup denilen şahıs çıka geldi. Ondan beri hayatın günden güne değişmeye başladı. Sen artık eski sen değil neşe dolu kişi gitmiş yerine kaderci ve isyancı biri gelmiş. Sen içki ve sigara içmeye başladın. Senin hayatında bunlar yoktu. Biliyorum içinden çıkılmaz bir durumdasın. Seni uçurumda bulduklarında yaşam la ölüm arasında ince bir çizgide bulunuyordun ve hafızanı kaybetmiştin. Geçmişe dair hiçbir iz yoktu hayatının geçmişi kamera kasetinden silinmiş gibi seni çok iyi anlayabiliyorum ama sen eskiden böyle lanet biri olabilirsin farkındaysan seni geçmişinden dolayı sorgulamıyoruz senin ne olduğun bizim için önemli değil önemli olan bundan sonra ne olacağındır.
Sana bir tavsiyem çok arkadaşın olacağı yerde bir tane dostun olsun o sana yeter.
Selim Necati'yi sadece dinliyor gözleri halıdaki desenlerin üzerinde dolaşıyordu o gece bittikten sonra sabah Necati'yle birlikte lokantaya giderler selim yaşar ustanın karşısına geçerek şu sözleri sarf eder
Yaşar usta senin de benim üstümde çok emeğin var bana kol kanat gerdin her şey için teşekkür ederim sana veda etmek için geldim
Yaşar usta
Hayrola evlat ne oldu işten çıkmaya karar vermenin nedeni nedir.
SELİM
- Bundan sonra Yakup la beraber araba kiralama işinde çalışacağım
YAŞAR USTA
Sen bilirsin selim seni engelleyecek değilim yalnız sana söylemek istediğim birkaç şey var şu ana kadar yaşadığım deneyimlerim bana çok şeyler öğretti bunlardan bir kaçını seninle paylaşmak isterim.
Birincisi şu ki Yakup denen çocuk sağlam ayakkabı değil. Senin çocukluk arkadaşın olabilir ama o senin anan baban değil.
O çocuğu hiç gözüm tutmadı. Buraya seni almaya geldiğinde selam bile vermekten yoksun biri ve sen onu tanıdıktan sonra bilmem farkında mısın hal ve hareketlerin onun gibi oturup kalkman onun gibi oldu kötü alışkanlıklar edindin. Kısacası şu iki atasözünü unutma, birincisi bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ikincisi ise akıllı düşman akılsız dosttan iyidir. Yolun açık olsun
Bu sözlerin üstüne ağzını bile açmadan dinleyen selim Necati'ye dönerek bundan sonra eve gelmeyeceğini Yakup'ta kalacağını söyledi ama arada bir ziyaretlerine geleceğini söyleyip oradan uzaklaştı
Aslında bu vedadan selimde çok hoşnut değildi ne de olsa iyi kötü bir düzen tutturmuştu şimdi her şeye sıfırdan başlayacak yeni bir iş yeni yüzler insanlar yeni bir ortam her şeye bir format atmak gibi bir şey.
Selimin yeni mekânı Sakarya merkezde idi burası gerçekten kalabalık oto kiralama işinde de insan potansiyeli olan caddeleri uzun tam bir şehir görünümüneydi.
Şu an ellerinde 3 adet araba bulunuyordu. Günler ilerledikçe bulundukları bölgede bir çevre edindiler kendilerine iş istedikleri kadar yoğun olmasa da yine az çok bir şeyler oluyordu. Selimle Yakup gündüz oto kiralamada gecede Yakup'un arkadaşı hakan çalışıyordu. Bir gün gelip bir gün geçiyordu.
Ferda her gün selimi cepten arıyor ama selim açmaya cesaret edemiyordu ferdaya hiçbir şeyi anlatmamıştı ferda ise hiç usanmadan arayıp duruyordu o telefonu açıp nasıl cevap vereceğini kestiremiyordu. Artık belli bir günden sonra ferdanın ümidi iyice azalmış kime sorsa kimse bilmiyor selimin buradan gittiği belliydi ama nereye gitmişti ne sebeple niçin.
Ferda selimin en yakın arkadaşı bildiği Necati'nin yanına lokantaya gider ve gerçekleri Necati'den öğrenir bütün dünyası yıkılan ferda ne yapacağını şaşırır. Ferda kendi kendine şu kararı verir ne pahasına olursa olsun selimin yanına gidip onunla yüzleşeceğim ve ondan adam gibi bir karşılık vermesini isteyeceğim benimle gönül mü eğlendiriyor yoksa hislerini bana açmaktan çekinecek kadar içine kapanık aciz birimi yoksa bilmediği başka gerçekler mi var.
Ferda selimin elini tuttuğun da selimin kulakları utanmasından kıpkırmızı olmuyor muydu? Dili tutulup doğru dürüst bir cümle bile kuramıyor bütün imla hatalarını yapmıyor muydu? Belli ki işin içinde başka bir iş var. Ama hemen selimin üstüne düşmekte doğru olmaz belki onunda aklında bir şeyler vardır. Ona zaman tanımak gerekir onu sıkboğaz etmek ne derece doğru olur.
Bir müddet beklemek lazım eğer o davranmazsa ben nasıl olsa yerini yurdunu öğrendim ona her şeyin hesabını bir bir sormasını da bilirim diye içinden böyle derken başka bir seste ona şöyle dedi. Ne hesabı neyin hesabı, selim senden faydalandı mı, namusunu mu kirletti ve yahut sana ümit mi verdi neyin hesabını soracaksın asıl hesap vermesi gereken sen değil misin? Selime âşık olduğunu hep onu düşündüğünü onun elini tutup dudağından öptüğünü ne çabuk unuttun o kötü biri olsaydı senin bu durumundan yararlanmaz mıydı?
Dünyadaki herkesi kandırabilirsin ama kendini vicdanını asla ama asla kandıramazsın
Selim her akşam ferdayı, Necati'yi yaşar ustayı ve bilumum hayatında olanları yâd ediyordu kanepeye uzanmış boylu boyunca Yakup ta televizyonda kanal değiştirip duruyordu selim en çokta ferdayı düşünüyordu çünkü bu gidişinden ne Ahmet Beyin ne de ferdanın haberi yoktu ferda bunu duysa elbette çok üzülecekti ama bunu saklamak anlamsızdı nasıl olsa bir gün bunu öğrenecekti beklide çoktan öğrenmiştir bu gerçeği bir başkasından öğrenmesi yerine kendinden duyması daha doğru olacağını düşünüp cep telefonu yerine ev telefonuyla aramayı uygun buldu.
Telefon çalmaya başlayınca selimin kalbi bir kuş gibi güm güm vuruyor vücudunu titretiyordu. Göz bebekleri ufalıp açılıyor gördüğü nesneler buharlaşıp uçuyordu ve beklemeye başladı bir ara yutkunmak istese de bir tokmak gibi hıçkırık boğazına düğümlenmişti ve ona söyleyeceği her şeyi birden unutuverdi. Hâlbuki aklında her şeyi ölçmüş biçmiş neler söyleyeceğini ezberlemişti. Biraz geçte olsa ferda telefonu açtı ve alo diyen sesi selimin kulağında bir name gibi yayıldı. Bu sesi çok zaman duyuyordu ama o ses her zaman bugünkü gibi değerli değildi şimdi bu ses ona çok anlamlı çok farklı geliyordu bu ses bütün özlemini hasretini bir o kadarda depreştiriyordu.
Selim telefonda alo diyen o sese karşılık veremeden ahizeyi yavaşça kapattı. Bu arada Yakup tüm dikkatini selime vermişti televizyon izler gibi yapıyordu ama aslında selimin ne yaptığını merak ediyor, onu çaktırmadan takip ediyordu
Yakup selime dönüp
- O kızı aradın değimli, sakın inkâr etmeye kalkışma
Selim
- Evet, onu aradım
Yakup
- Olum madem seviyorsun git delikanlı gibi söylede olsun bitsin
Selim
O kız derken kimi aradığımı biliyor musun?
Yakup
Kim olacak ferda değil mi?
Selim
Sen nerden biliyorsun
Yakup
O o dostum bunu sağır sultan bile duydu sen bizi ne sandın biz kaçın kurasıyız. Sağ olsun Necati'den haberleri alıyoruz, yoksa ümitsiz bir aşk mı bu bilelim. Ama ayıp sana bunu benden bile gizliyorsun
Selim
Durum bildiğin gibi değil Yakup
Yakup
Koçum anlat o zaman da bilelim aslını astarını
Selim
İş senin sandığın kadar kolay değil birincisi ferda üniversiteli okuyan tahsilli biri, ikincisi Ahmet Beyin yüzüne nasıl bakarım o beni evladı gibi yıllarca bana kol kanat oldu bana baktı
Yakup
Ya oğlum bırak edebiyat parçalamayı sen eski kafalısın dediğim zaman bana kızıyorsun senin şu sarf ettiğin laflar eski Türk filmlerin senaryosu geç bunları sen de kız sana yanık mı onu söyle
Selim
Evet, beni sevdiğini söyledi ilk adımı o attı
Yakup
Olum sen var ya erkeklerin yüz karasısın, hem sen demedin mi Ahmet Bey evladı gibi bana baktı şimdi gerçek evladı olacaksın işte fırsat
Selim
Daha önce yarım kalan bir işim var öncelikli olarak onu halletmeliyim
Yakup
Neymiş o
Selim
Tüm hayatımı altüst eden ailemi geçmişimi karanlığa gömen o katili öldürmeliyim
Selim gerçekten de kararlıydı o kadarki her halinden bu apaçık anlaşılıyordu. Hiçbir şey onu bu kararından vazgeçiremezdi. Zaten ona engel olan da yoktu bir an önce bu azaptan kurtulmalıydı. Omzundaki yük hayli ağırdı intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu. Yakup'tan katilin kaldığı yeri öğrendi ve emanet silahı doldurarak doğruca yola koyuldu. Selim giderken Yakup onu camdan uğurluyordu hadi koçum göreyim seni sakın heyecanlanma bu pisliğin temizlemesi vaciptir diyordu bu destekle beraber selim bir fedai gibi iki kolunu açmış dolu silahı beline takmış ağır adımlarla gecenin ikisinde bir loş sokak lambasının altından geçerken karanlıkta kayboldu

DEVAMI VAR....

01 Temmuz 2016 17-18 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar