Umuda Yolculuk

-Hakkını helal et dedi erkek...
Hakkımı helal etmesem gitmez belki diye düşündü kadın, ama gidecekti, kızıl bir denizi aşacaktı, aşmak zorundaydı...Büyük umutlarla gelebilmek için, bir çocuğu daha açlıktan ölmemesi için... Gitmek zorundaydı açlıkla onurize edildiği için...
Herkes gibi o da Amerikan büyüsüne kapılmıştı hem başkanda bizim rengimizde derdi. Yüzlerce umut aşılamıştı yüreğine... yüzlerce rüya görürdü, yüzlerce kabus....
Erkek yine söyledi, yılanın dişleriyle dilin çıkardığı tıslama ahengi gibi.
-hakkını helal et. Susma...

Kadının susması için birçok neden vardı, nasıl ekerdi o çorak toprağı kim nile balığa çıkardı,çocuklar ne yer ne içerdi. En kötüsü sıcak Afrika da soğuk yatağını kim ısıtırdı...

-Susarsam da, konuşursam da, hakkımı helal etsem de etmesem de yine sen gideceksin bunu ikimizde biliyoruz susmam neyi değiştirir ki, konuşsam kalır mısın hem hakkımı helal etmem neden bu kadar önemli ki.
-Önemli tabi diye cevap verdi erkek göz göze gelmemeye dikkat ederek. Hem bana bir şey olursa, nili geçerken timsahlar yem olursam,düzlüklerde yırtıcı hayvanlara,güneş başıma vurabilir mısır çöllerinde, bir iç savaşa karışabilirim, elmas madenlerinde esir olarak çalıştırılabilirim. Ölmek için onlarca tehlike varken hakkını helal etmelisin.
-Bunlara rağmen gideceksen o zaman sen bir aptalsın hem sen öldükten sonra hakkımı helal etsem ne olur etmesem ne olur...
-yine de sen hakkını helal et .Daha ne kadar başkasının ellerine bakacağız. Her kıtlıkta bir oğul veremem.
-O zaman git hakkım helal olsun bu gece son gecemizmiş gibi değil de her zaman ki gibi olsun. Benden de vedalaşmayı bekleme ve bana hoşça kal deme çünkü hoş kalmayacağım.
-Tamam olur dedi erkek hala gözlerini kaçırarak. Ama gör umutların yeşerdiği bir şekilde geleceğim, yarınımız daha aydınlık olsun diye sanma ki macera arıyorum.

Adam güneşin ilk ışıklarıyla yolu çıktı hiç arkasına bakmasa da yüreği ve aklı yüzlerce kez arkasından pencereye baktı. Kadın ise hiç pencereden gidişine gözleriyle bakmasa da yüreği ve aklı yüzlerce kez pencereden erkeğinin gidişine baktı...
Küçük koloniler gibi afrikanın her tarafından gemiye ulaşmak için yola çıktılar, arkalarında eşlerini, çocuklarını, sevgililerini, anne ve babalarını önlerine umutlarını alarak yola çıktılar.

Çetin ve karanlık bir yoldu ama erkek her şeye rağmen sağ kalmayı başardı, kızıl denize onları götürecek gemiye ulaşması gerek 255 kişiden 117 kişiden birisiydi. Diğerleri yolculuk esnasında ölmüştü. Gemiyi görünce sevinmişti onca kişinin ölümüne. O da inanmadı içinden geçen bu sevince ama gemi küçüktü ve ölen her insan onun için kar'dı.
Sabah erken yola çıktılar gemi 117 kişiyi alamayacak kadar küçük ve eskiydi görevliler bu kadar kişinin ulaşabileceğine inanmıyordu daha az gelir sanmıştılar.

Yola çıkıldı gemi batıyordu kızıl denizde, çırpınmaya başladı çoğu çoktan ölmüştü bile, ne zaman nefesi tükense kibritçi kız misali kibrit yakar gibi bir umudunu yakıyordu görmek istediği kadını ve çocukları için.... Artık tümüyle gücü tükenmişti, bütün ailesi gözlerinin önüne geldi, yüzlerce umudu yüreğinde kırılmıştı, ağlamak istiyordu ağlmamalıydı hatta gülümsemeliydi ölüme. Kadınını gözlerine ününe getirdi onu öpüyormuşcasına gözlerini kapatıp kendini derinliklere bıraktı....


*** bu öykü Salı günü bir gemide yaşamını yitiren 117 siyahi mülteciye adanmıştır umuda giden her yola başını koyanların ruhu şad olsun...

10 Temmuz 2011 3-4 dakika 8 öyküsü var.
Yorumlar