Umut Işığıdır Onlar Küçücük Gözlerin - 2

Okul tek katlı iki derslikli bir binaydı. Her tarafı dökülüyordu. Lojman ise toz toprak içindeydi. Ne yapacağını bilemedi çaresizlik içinde kafasını ellerinin arasına aldı. Gözlerini kapattı ve düşündü. Öğretmen olmadan önce neler hayal etmişti. Pırıl pırıl sınıflar, tertemiz badanalı bütün araç gereci tam olan okullar. Gerçekler acıydı ve beyninde bir şeylerin dank ettiğini hissetti. Hocaları söylerdi okuldayken bu günleriniz en güzel günleriniz değerlendirmeye bakın diye. Oysa para yok pul yok nasıl en güzel günler diye düşünürdük diye geçirdi içinden... Okulun etrafında hatta köyün tamamında düzlük alan diye bir şey yoktu. Tek düz alan, okul bahçesiydi. Okul açıldıktan iki hafta sonra okulu tatil et diyeceklerdi köylüler, nedeni ise düğün olmasıydı köyde. Tek düzlük alan okul bahçesi olduğundan düğünler okul bahçesinde yapılıyormuş meğerse. Olmaz deyip hafta sonuna aldırmıştı düğünü.






Yol denen şey kazma kürekle açılmış topraktan ibaretti.köylüler: hocam kar yağarsa bizim köyün yolları kapanır demişlerdi. Ne yaptım da ben öğretmen oldum diye kara kara düşünmeye başladı. Muhtar birkaç adamla birlikte okulu badana yaptı. Sıraları temizlediler okulu yıkadılar. Lojmanın temizliğine de köylü kadınlar yardım ettiler. Fakat lojmanda tek bir eşya yoktu. Alışveriş yapmak gerekiyordu. Köylüler bir somya üstüne bir yatak, yastık yorgan getirdiler. Birkaç kap kacak su bidonu verdiler. Hocam suyu ilerde ki çeşmeden getireceksin sen şimdilik getirme çocuklar sana getirir dediler. Bir gaz lambası getirdi muhtar içinde biraz gaz yağı vardı. Hoca bunu nasıl yakacağını biliyor musun diye sordu. O gece de muhtarın evinde misafir oldu. Ertesi gün ilçeye gitmek alışveriş yapmak gerekiyordu. Ah anacım senin yokluğunu nasıl da duyumsuyorum diye geçirdi içinden. ilçe iki saat yoldaydı. Yol boyunca tek bitki örtüsü üzüm bağlarıydı toprak kıraç olmasına karşın bağlıktı köyün etrafı. Bir de köylülerin 'ziyaret' diye adlandırdığı mezarlıklar vardı yeşillik olan. Minibüste teyp son ses çalarken ziyaretin yanından geçerken hemen kapatılıyordu.






İlçeye vardıklarında daha büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaştı. İlçe denilen yer memleketindeki köylerden daha küçük daha renksiz bir yerdi. İki bakkal dükkanı, bir eczane, bir tane mecburiyet lokantası, bakkallarda her şey satılıyordu ev eşyasından sebze meyveye kadar.






Ev için lazım olan ne varsa almaya çalıştı ama hepsini bulamadı. Nereden bulabileceğini sorduğu zaman Batman'dan alacaksın hoca diyorlardı. Bakkalda alış veriş yaparken kendisi gibi genç öğretmenlerle karşılaştı. Sanki kardeşlerini görmüş kadar sevindi. Herkes sorunlarını anlatıyordu. İyi bir şey söyleyen yoktu. Köyler birbirine yakındı birlikte zaman geçirebileceklerdi. Belki de yanına bir öğretmen daha atayabilirlerdi bu biraz olsun onu rahatlatmıştı. Hatta terör nedeniyle öğretmenlerin hepsini ilçe merkezine alacaklarını söylüyorlardı. Bu da bir umut doğurmuştu içine en azından ilçede insanlar daha kalabalıktı ve köye göre daha güngörmüş insanlar yaşıyordu. Memurlar vardı, hemşireler, doktorlar, öğretmenler... öğleden sonra minibüsün yanına gittiğinde sımsıkı dolduğunu gördü herkes her şey almıştı zerzevat torbaları, tavuklar, çoluk çocuk herkes arabadaydı. Onu en öne oturttular. Yanında da bir kadın oturuyordu. Kadınlar Türkçe konuşmayı bilmiyorlardı. Genelde başka birinin tercümanlığı ile anlaşıyordu kadınlarla. Erkekler Türkçe konusunda daha iyiydiler. Askerde öğrenmişti çoğu. Bir de çalışmak için batının büyük şehirlerine gidip gelmişlerdi.
Dil sorununu nasıl aşacağını bilmiyordu. kadınlar Türkçe bilmiyorsa çocuklar da bilemezlerdi. Bu düşüncelerle köye doğru yol alırlarken Yanındaki kadın hoca sen de başını bizim gibi ört dedi. Kızdı önce kim oluyordu da bunu söyleme hakkını görüyordu kendinde, sonra sakinleşti. Ben öğretmenim böyle gezerim başımı kapatmam dedi. Kadın aşağı köydeki öğretmenin karısı başını kapatıyor ya sen de kapat diyordu. Hiç cevap vermedi. Tartışmaya gerek yoktu. Hiç tanımadığı bu toplumda bu türden tartışmalara girmeye gerek yoktu. Ama kafasını da örtmeyi düşünmüyordu doğrusu. Gittiği yere uygarlık götürmesi gerekirken oradakilere uyması hiç olmazdı. Çok baskı yaparlarsa kapatırım dedi. Ama köylüler genelde çok dindar insanlar değildi. Buna gerek kalmadı.

29 Eylül 2014 4-5 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar