Uyanan Çocuklar

Akşam yemeğini yedikten sonra, genç ve güzel bir kadın olan Bayan X.
?' biraz konuşmaya ne dersin?'' Dedi.


Tüm yemek boyunca hiçbir şey konuşmamış olmamın onu sıktığını düşündüm, bu yüzden gülümsedim ve kafamı öne sallayarak onayladım.




Bayan X. ?' Bilmiyorum nedendir özellikle gün batımından sonra, ruhumun sessiz bir askıda olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler yaşamış olmamızın anlamsız olduğunu anlatmaya çalışıyor sanki. Oysa yaratıcının dahi varlığından kuşku duyan düşüncelerim, soyut varlıkların ifade etmek istediklerini nasıl kabul edebilir ki? Rüzgâr gibi. Bu yüzden kafamı yastığa koyduğum andan itibaren uyumak istiyorum! Bu da sonuçsuz kalıyor, göz kapaklarım kapandığında bu anlamsız savaşın ortasında kalıyorum, biraz sonra söyleyeceklerimden sonra eminim askıda olan ruhumun bile kuşkusuz var olmadığını iddia edeceğimdir, sen de benim şu an delirmiş olabileceğimi düşünüyorsun. Düşünmekte özgürsün fakat ben düşüncelerinin vermiş olduğu bu kararı çiğneyecek kadar özgür olamadım, belki de bu yüzden geceleri uyuyamıyorum'' dedi.



Bulunduğumuz bahçedeki söğüt ağacının; hafif esen rüzgâr sonrası yaşadığı yorgunluk usul usul kendini toplamakla meşgulken.



Bayan X konuşmaya devam etti ?' Şu karşımızda bulunan gümüşi renkli dağın zirvesine çıkmayı hiç düşündün mü? Bir takım insanlar zirveye ulaşabilmek için kendi hayatlarının büyük bölümünü bu yolculuğa adıyor, onları düşündüğüm zaman bizim neden ve niçin var olduğumuzu anlıyorum. Bize verilen görev zirvedekilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek, evet evet hatta bu uğurda ölümü dahi göze almak zorundayız! Sen hiç zavallıca koca bir çığın altında ölen insan gördün mü? Peki, çıplak vücudunu hiçe sayarak sırf zirvedekiler istediği için donarak ölenleri? Şu an görüyorsun tam karşındayım! Yıllarca sadece satabildiğim emek dışında hiçbir şeyimi herhangi bir çıkar uğruna satmadım! Ucuz işçi olmanın ağır bedelini; bu yolda öldürülen düşlerim ve umudumla ödedim! Bütün ömrüm boyunca yalnızca onlar için çalıştım, onlar kuşkusuz kartal yuvalarına en yakın komşuyken ben ve benim gibileri bu kartalın korkunç pençelerinden korkarak yaşamaya devam etti. Aramızda birçok fark olsa da en azından farksız olduğumuz bir noktanın var olduğunu biliyorum.






Mezar karanlığı! Düşünüyorum da bu korkunç karanlığın içinde nasıl bir başıma kalacağım, insanlar tepemde koşarken, genç kızlar sevdiği erkeğin dudaklarını öperken, renkli elbiseleriyle küçük çocukların gülümseyecek olması. Ah bunları düşünmek beni delirtiyor! Bu acıya nasıl dayanacağım bilinmez! Peki, hani kartal yuvasına en yakın komşu olan onlar ne düşünecek? Aynı acıyı beraber yaşayacağımız olması beni mutlu etse de, biliyorum ki ben hayatın tüm renkleriyle meşgul olurken, onlar zavallıca tanrılarından merhamet dileyecekler. İşledikleri günahın ve öldürdükleri insanların kuşkusuz cezasını çekecekler. Sence tanrı bunu yapar mı dersin? Ben sanmıyorum! Aslında saçmalıyorum. Benim derdim daha farklı! Yüreğimin yatağında derin uykularda olan çocuğun uyanışını beklemekle geçti yıllar. Bir türlü uyandıramadım uykusundan. İstedim ki biri onu baba, anne, kardeş şefkatiyle uyandırsın uykusundan, sevsin, sevilsin ama üzgünüm ki olmadı. Yüreğimdeki çocuk bir türlü ne güldü ne de gözlerinin rengini onu yaratan yüce yüreğime gösterebildi! Buraya bugün seni bunun için çağırdım, önce saçmalıklarımı anlatmak istedim ki sonra çocuğun uykudan uyanabilmesi için bana yardım etmeni. Sen hiç sevdin mi? Ne zaman görsem seni sefil bir yalnızlık içinde çözülmesi güç bir insan gibi gözlerimin önünden akıp gittin. Bir şiirini hatırlıyorum diyorsun ki;
O kim? Görüyor musun? ? çocuğun
Kimse ona dönüp bakmıyor- körler çünkü.
Ey körler ? görün
Göremediğim yüreğimi...






Bu yüreği görmek istiyorum, ne pahasına olursa olsun görmek ve onu büyütmek için tüm ömrümü adamaya hazırım! Şimdi sırtını dayadığın şu ağacın herhangi bir dalı olmayı isterdim. Gözlerine ilk çarpacak noktaya usulca rüzgâr yardımıyla uzanmak ve budatılması gereken tüm düşlerimi kesmeni ve beni yeni baştan yaratmanı arzulardım, imkânsızı istediğimi sanıyorsun, sadece ellerimden tutmalısın, kirli rutubetli bir hücrede ölümü bekleyen mahkûmdan farksızım, demir parmaklıklardan göz rengini çözemediğim, yalnızca ışıl ışıl parıldadıklarını gördüğüm gözlerini bir süreliğine olsun bana çevir... ?'

Sürekli uğradığım kitabevinin sahibi olan bu güzel kadını neredeyse anladığımı düşünüyordum ki;

küçük bir oğlan çocuğu babasının ellerinden tutmuş gidiyordu, her ikimizinde gözleri çocuğa takıldı, ve sordum ;

?' kaç yaşında olduğunu düşünüyorsun çocuğun?''

Gülümseyerek:
?' İki'' dedi.

Gülümseyerek ayağa kalktım, onlar gözlerden kaybolana dek baktım.
Ve arkamı dönüp kadına dedim ki:

?' saatin kaç?''

Şaşkın vaziyette cevapladı :

?' gece yarısı ?'

Sordu:

?' Çok mu geç?''

?' Evet bizim için geç, uykusundan yeni uyanan oğlum için erken ?' dedim..

Büsbütün şaşıran kadın sormaya devam etti:
?' Nasıl yani, sen şimdi yüreğindeki çocuğun uyandığını mı söylüyorsun?
Demek benimle beraber olmayı kabul ediyorsun?
Ne yapmalıyım?
Bu gece bende kalır mısın?
Biraz daha konuşuruz?
İnan pişman olmayacaksın, mutlu olmak için elimden geleni yapacağım, seninle beraber hayatın çemberine yol almak mutluluk verici. Biliyordum sanırım benim yüreğimdeki çocukta uyandı...

.....
......


O konuşmasına devam ederken; ben bu saatlerde uyanıp anne sütünü içmekle meşgul olan oğlumu düşünüyordum....

18 Ekim 2011 5-6 dakika 26 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • Bir takım insanlar zirveye ulaşabilmek için kendi hayatlarının büyük bölümünü bu yolculuğa adıyor, onları düşündüğüm zaman bizim neden ve niçin var olduğumuzu anlıyorum. Bize verilen görev zirvedekilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek, evet evet hatta bu uğurda ölümü dahi göze almak zorundayız!🤐🤐🤐

    Ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum ama usta özlemişim yüreğinin sesini....😙Şiiri ve öyküyü sevdiren koca adam seni seviyorum....👍😙

    Seni özledim.....Konuşmanı özledim...🤐🤐