Vapur Amca

Gözlerimi açtığımda her daim içinde uyuduğum odanın yarıya dek su ile dolu olduğunu gördüm. Sanki geceleyin bardaktan boşalırcasına yağmur yağmış. Hatta gök yarılmış ve evi su basmıştı. Ne tuhaftı? Gece hiç bir şey duymamıştım, ne bir su damlasının sesini ne bir gök gürlemesi ama oda yarıya kadar su dolu idi. Yatağımın karşısında duran balkon kapısının yarısına kadar odayı su basmıştı. Bir an dülündüm, acaba bu uykulu gözlerimin bana oynadığı bir oyun mu diye. Ama hayır oyun değildi, çünkü yataktan indiğimde suya batmış olduğumu farketmiştim. Şimdi suyun içindeydim. Ama ben yüzme bilmem ki. Eyvah! Boğularak mı öleceğim yoksa? Bunları düşünürken birden demirden bir el beni tuttu ve sudan çıkardı bana dedi ki;
-merhaba küçük! Beni tanıdın mı?
-hayır! Kimsin ki sen?
-ben yolcuları su üzerinden taşıyan, fiyakalı bir düdüğü olan vapurum. Memlun oldum, küçük!
-sahi mi? Annemin bana götüreceğine söz verdiği vapur musun sen?
-evet, benim. Yarın görüşürüz, küçük bey!
Gitme diyamamiştim ona. Sesim çıkmıyordu ya da vapur beni duymuyordu. Ama başka bir sesi duyuyordum. Annemin sesini. Gözlerimi açtığımda odanın kupkuru olduğunu gördüm. Sular yoktu. Gece konuştuğum vapurda yoktu orada. Şaşırmıştım bir an buların hepsi gerçek değilmiydi yani? Aman Allahım! Vapur Amca beni sevmedi mi acaba? Annem söz vermişti ama bana. Onunla seyehat edecektik bugün. İşte yine sesleniyor, kahvaltıya çağırıyordu beni annem. Oyku sersemliğimi atınca üstümden anladım. Bugün vapurla seyehat edeceğiz. Kalbim yeerinden fırlayacak gibi. Dün gece gördüğüm gibi mi olacak acaba vapur? O heyecanla fırladım yatağımdan, banyoya gittim, elimi yüzümü yıkadım, annemin tabiriyle cici çocuk oldum. Sonra kahvaltıya oturdum. Babam yine her zaman ki gibi erkenden gitmişti işe. Bu sebepten ötürü babamın patronundan nefret ediyorum. Zalim adam! Hiç babamla kahvaltı edemeyecek miyim ben? Bu öfkem kahvaltı sofrasını görünce dindi. Çikolata yanına peynir, zeytin, reçel ve yumurtayı almış, annemin narin, güzel ve becerikli ellerine günaydın diyerek kahvaltı soframıza gelmiş. Annem yine sütümü koymuş önüme onu içmezsem büyüyemezmişim. Belki haklıdır annem kimbilir. Bilip bilmeden başlıyorum kahvaltıya. Binbir bilinmez oyunla bir bir ağzıma gidiyor lokmalar annemin elinden. Her bir lokmada 'Aferin benim oğluma' diyor annem. Anneme gece vapurun beni ziyarete geldiğini söylüyorum. Gülüyor annem. 'Hadi gel giyinelim de biz de onu ziyaret edelim, bize küsmesin' diyor. Evet, küsmesin anne. Giyiniyoruz annemle birlikte. Elbiselerime de anlatıyorum vapur amcanın ziyaretini. Onlar da meraklı banim gibi ama söylemiyorlar bana. Hıh! Söylemezseniz söylemeyin! Tutyorum annemin elinden çıkıyoruz yola. Bahçeden çıkarken bizim camdan eksik olmayan Tekir bize miyavlıyor. Üzgünüm Tekir, sen bizimle gelemezsin. Sen suyu sevmezsin. Vapura doğru heyecenlı bir yürüyüş başlıyor. Yolda giderken simitçi bir çocuğu görüyoruz. Annem simit alıyor ondan. Martılara simit atacakmışız. 'Martılar simit yer mi, anne' diye soruyorum. 'Yerler, oğlum' diye yanıt veriyor annem. 'Vapuru ne yüzdürüyor, anne' diye soruyorum bu kez. 'Su, oğlum, su yüzdürüyor' yanıtını veriyor annem. 'Su o kadar kuvvetli mi, anne?' oluyor diğer sorum 'Evet, çok güçlü, oğlum' diyor annem. 'Babam gibi mi kuvvetli, anne?' 'Ondan daha güçlü' diyor. Su birden gözümde bir kahramana, sorularım ise annemin içinde sanırım bir sıkıntıya dönüşüyor. Altı yıldır hep benim sorularımı yanıtlar kadıncağız. Başının tatlı belası olanı altı yıl olmuş. Vapurla tanışmamı engelliyen bela yolu ise sonuna geliyoruz. Demek ki ben soru soralı çok olmuş. Nihayet o yol bitiyor. İskeleye doğru adımlar sıklaşıyor. Ama önce bilet almamız lazımmış. Girip alıyoruz bileti. Sonra bekliyoruz vapur amcayı. O sadece benim vapur amcamdı. Gece ziyaretime gelmişti çünkü. Bekleme salonu da epey büyükmüş. Sağlı sollu oturaklar var. Üstlerinde amcalar, teyzeler, dedeler, nineler, benim gibi çocuklar oturuyor. Onlara yolcu deniyormuş. Annemden öğrendim. Sonra kafamı yukarıya doğru kaldırıyorum. O da ne? Kocaman bir saat. Vay canına! Hiç bu kadar büyük bir saat görmemiştim. Bu saat vapur amcanın ne zaman geleceğini bildiriyormuş. Diğer vapur amcalar da saate göre gelirmiş. Annemden öğrendim. Annem gözümde birden her şeyi bilen bir öğretmen oluveriyor bir anda. Kocaman saatte biri kısa biri uzun iki çubuk birbirini kovalıyor. Bunlara akrep ve yelkovan denirmiş. Bunlar birbirini kovalayınca zaman akar, vakit geçer ve vapur amca gelirmiş. Koş akrep! Koş yelkovan! Gel vapur amca! Sabırsızlıkla annemin elini cekiştiriyorum, 'ne zaman gelecek' diye mızmızlanıyorum. Beş dakika aha sabır etmem gerekecekmiş. Beş dakika ne kadar kısadır acaba? Hemen geçer mi? Off, bir de bunu mu düşüneyim ben? Nerede benim vapur amcam?
Beş dakika geçiyor, bekleme salonu fiyakalı bir düdükle çınlıyor. İşte geldi! Yaşasın, vapur amca geldi! Annemin elinden çekiştiriyorum çabucak gidelim diye. 'Dur oğlum, sırayla bineceğiz' ikazı üzerine annemin duruyorum. Heyecanımı bastırmaya çalışıyorum.Beklenen an geliyor.Vapur amcayı görüyorum.Aman yarabbi! Ne büyük bir şey! Sanki ben daha küçülüyorum.Küçülen ayağımı vapura koyuyorum ve biniyoruz vapur amcaya. Gerçekten de çok güçlü vapur amca.O kadar kişiyi taşıyor üstünde ama batmıyor.Vay be vapur amca! Ama vapur amca normal amcalara benzemiyor.Bu amca demirden yapılıyor.Suda yüzüyor.Direkler var.Direklerde asılan bayraklar var.Rüzgar bu bayraklarla dans edermiş,bayraklar kendini dansa kaptırırmış.Sonra vapur amcayı başka bir amca yürütürmüş.Ama bu amcaya kaptan denirmiş.'Anne,sen ansiklopedi mi yuttun' diye düşünüyorum içimden.Derken vapurun motoru bağırıyor, denizin sesi susuyor, vapur başlıyor yolculuğuna.Suyun üzerinde gidiyoruz şimdi.Vapur amcanın sayesinde suyun üzerinde yürüyoruz, ama ıslanmıyoruz. Yolculuk esnasında suyun üstünde başka vapur amcalar da görüyorum. 'Aaa ne kadar çok vapur amca var, anne.' 'Evet, oğlum, bak bunlar da yüzüyor suda' Annem hep doğru söyler vesselam. Cidden yüzüyorlar! Yüzmek derken düşünüyorum balıkları ezmiyor mu vapur amca diye. Yok yok vapur amca! Sen bir katil olamazsın! Ezmediğini öğreniyorum annemden, içime su serpiliyor. Yaşasın, vapur amcam bir katil değil! Vapur amcam sadece uzaklıkların katiliymiş. Uzaklıkları öldürürmüş. Uzaklığı öldürürken yaptığına da 'Vapur amca seyehati' denirmiş. Ya da vapur amca yolculuğu. Bu yolculukta çay, su, gazoz içilirmiş. Deniz tutanlar pek iyi gidemezmiş yolculukta. 'Denizin kolları mı var, anne? Nasıl tutar deniz insanı' diye soruyorum. Deniz tutması birinin kendini iyi hissetmemesi sonrada kusmasıymış dedi annem. Annem şimdi bir doktor oluyor gözümde babamın güzel doktoru. Ama bu düşünceler beni acıktırıyor. Simiti açıyoruz, başlıyoruz yemeye denize bakarken. Vapur amcanın peşinden martılar geliyor. Annem onlara simit atmamı söylüyor. Simiti koparıp atıyorum denize. Sanki martı benim elimin devinimlerini izliyor. Elime bakıyor, simit parçasını dikkatle izliyor, suya doğryu uçuyor, suya konuyor ve o parçayı yakalayıp yiyor. Karın doyurmak ne zor zanaatmış. Hayvancağız hem uçuyor, hem ıslanıyor. Ne yazık! Ama benim keyfim yerinde çünkü vapur amcamla seyahat ediyorum. Ama bu seyahatin de bi sonu varmış. Vapur amcamla ilk seyahatim 24 dakika sürmüştü.
Evet, anne. O gün seyahat 24 dakika sürmüştü. Çok heyecanlıydım, vapur amca rüyama girmişti. Şimdi yine aynı iskeledeyim. 24 yıl geçmiş aradan. Aynı iskele, aynı bekleme salonu, aynı kocaman saat, aynı vapur. Ama şimdi geldiğim yollar çok değişik anne. Vapura gelirken yollarda gençler gördüm, anne. Kendilerine 'Apaçi' diyorlarmış. Tuhaf tuhaf dans edip tuhaftuhaf giyinip şehir kroları oluyorlarmış ama haberleri yokmuş. Vapur amcama gelirken yollarda anneler gördüm, anne. Kollarında çocukları kreşlere götürüyorlar. Pardon kreşlere atıp çocukları unutuyorlarmış, ne kendileri bilgilenip ne de çocuklarını eğitiyorlarmış. Yollarda gençler gördüm, anne. Onlara kyol soran yaşlılara kulaklarına taktıkları tıpaları gösterip saygıdan yoksun bir merhamet iskeleti oluyorlarmış ama haberleri yokmuş. Çocukken öğrendiklerim yetmemiş şimdi bunları öğreniyorum, anne. Bu anıyı yazıyorum. Keşke hiç büyümeseymişim, keşke sen bana o masumca şeyleri öğretmeye devam etseymişin, keşke herkes 'Vapur amcam' gibi iyi olsaymış. Vapur amca, seni hiç unutmayacağım. Çocukluğumu çoçukluğumdaki güzel yılları. Vapur amca, bu gece de gir rüyama ve bana bu öğrendiğim kötü şeyleri unuttur...

06 Ocak 2012 8-9 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar