Veresiye Defteri
İyi ve hoş bir insandı bakkal Necmi amca ama biraz pintiydi ne cuma günlerinde ne de kandillerde çocuklara çikolata,şeker,sakız,doldurma ve oyuncak dağıttığını gören hiç olmamıştı.Bakkalın etrafında ne zaman oynayan çocuk görse: " Anne-babanız sizi arıyordur,gidin evinizde oynayın,"diyerek çocukları o mıntıkadan adeta kovalardı,sevmezdi para sesinden başka sesi.
O yıllarda köydekilerin yarısından fazlasının okuma yazması yoktu,bu durum ise Necmi amcanın ekmeğine yağ sürüyordu,beş lira olan malzemeyi elli liraya satardı,böylece kısa zamanda köşeyi dönüvermişti.Köylüler,muhtardan çok bakkala güvenirlerdi muhtara senede bir-iki sefer işleri düşerken bakkala haftada en az dört sefer işleri düşerdi çünkü gidebilecekleri veya güvenebilecekleri başka bir bakkal yoktu yani dediğim dedik çaldığım düdük misali.
Taze ekmekleri,bayat ekmeklerin arkasına dizerdi.
Kullanma tarihleri geçmeye yakın ürünleri,"yarı fiyatına"diyerek satardı.
Şimdilerdeki gibi güvenlik kameraları olmadığı için veresiye defterini evine götürüp getirirdi Necmi amca ilkokul talebesi gibi.Özellikle her ay sonu kapı kapı dolaşıp para ister,veremeyenleri ise tehdit ederdi:" Başınıza yıkacağım evlerinizi;keçinizi satın,ineklerinizi satın,tavuklarınızı satın ama borcunuzu ödeyin!"
Bir sabah kan ter içerisinde rüyasından uyanan Necmi amca, veresiye defterini aldığı gibi yanmakta olan sobanın içerisine atar,karısı şaşkınlığını gizleyemez sorar:
-Yıllardır gözün gibi baktığın bu defteri neden ateşe attın?
Cevabı aynen şu olur;
-Sırat köprüsünü gördüm rüyamda ve bu defterde ismi yazılanların hepsi beni bekliyordu ellerindeki koca koca iplerle,bu dünyada benim onlardan alacağım var,diğer tarafta ise onların benden alacakları var demek,bundan sonra kimsenin bana borcu morcu yok ayrıca bir daha veresiye defteri tutarsam ellerim kırılsın.