Yabancı (2)

- Nereye gideceğiz?

- Evime. Şurada, çok yakın. Dinlenirsin biraz. Hem ısınırsın da, üşümüş olmalısın.

- ...



Elen, Jamie'nin koluna iyice yaslanmıştı. Jamie durumdan memnun görünüyordu. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Onu bulmuştu sonunda. Yeniden. Adının Elen olduğunu söylemişti ama biliyordu onun asıl adı bu değildi. Asıl adı Mary'di. Onun biricik sevgilisi. Adının geçmişte bu olduğuna yemin edebilirdi. Aynı şekilde yolda yağmur altında karşılaştıklarına ve onu evine götürürken koluna nasıl yaslandığına, az sonra da olacağı gibi kendi yatağında nasıl uyuduğuna. Hepsine yemin edebilirdi. Biliyordu. Önceki yaşamında birlikte olduğu kadını yeniden yeryüzüne göndermişti Tanrı. Nedeni bilinmez. Belki de hatalarından ders alıp almayacaklarını deneyecekti. Bilinmez...

Elen çok yorgundu. Yüzü solmuştu. O kadar yorgundu ki tanımadığı bu adamın kolunda nereye gittiğini bile umursamıyordu. Neresi olursa olsun, sadece uyumak istiyordu Elen. Sadece uyumak... O kadar çok yol yürümüştü o kadar çok ağmıştı ki yorgunluktan bacakları titriyor, ayakları sızlıyordu. Gözleri... Gözpınarları çoktan kurumuştu. Ağlamayı sürdürüyordu hâlâ. Ama boğazından sadece bir hıçkırık yükseliyordu artık. Gözleri nasıl da acıyordu böyle?! Ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuştu.

Şimdi Jamie denilen bu adamın kolunda ?onun söylediğine göre- onun evine gidiyorlardı. Hiç önemi yoktu şuan. Sadece biraz ısınmak ve uyumak istiyordu. Bir baraka olsa bile razıydı.

- Tanrım, ne kadar da yorgunum, diye mırıldandı.

Jamie bunu duymuştu. Neşeli bir şekilde konuştu:

- İşte geldik, sana evimin yakın olduğunu söylemiştim.

Elen başını kaldırıp baktığında yukarı doğru yükselen merdiveni gördü sadece. Gözleri faltaşı gibi açılmıştı:

- Off... Ne kadar da çok merdiven var. Ben... Ben bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Ben çok... Çok yorgu...

Cümlesini tamamlayamadan başı önüne düştü Elen'in. Jamie onun kolundan tutmuyor olsa başına iyi şeylerin gelmeyeceği kesindi. Bayılmıştı. Vücudu gevşemişti iyice.

- Ahh... dedi Jamie. ?Peki.'

Kucağına aldı Elen'i. Başını göğsüne yasladı. Sol kolunu da boynuna doladı. Yavaş yavaş, onu sarsmamaya özen göstererek yukarı doğru tırmanmaya başladı merdivenlerden. Yukarı çıktığında kapının önünde biraz soluklandı Jamie. Bir elini duvara dayamıştı. Duvardan destek alıyordu. Biraz dinlendikten sonra sağ cebini karıştırmaya başladı:

- Nerede bu kahrolasıca anahtar? Diye tısladı sinirle. ?Hah!' dedi en sonunda. Bulmuştu.

Kapıyı açıp içeri girdi. İçerisi çok karanlıktı. İçeriye hızlıca bir göz attı önce Jamie. Camın önündeki akasya ağacının gölgeleri oynaşıyordu içeride. Işığı açtı ve yatağa doğru yürümeye başladı. Yavaşça yatağa yatırdı Elen'i.

Sırılsıklam olmuş, diye fısıldadı. Üşümüş olmalıydı. Nabzını yokladı sonra elini boynuna koyarak. Yavaş atıyordu. Bu şekilde uyuyamazdı. Üzerini değiştirmesi lazımdı.

Dolaptan yünlü pijamalarından birini çıkardı Jamie. Bir de havlu aldı çekmeceden. Yatağın üzerine Elen'in hemen yanına oturdu Jamie. Saçlarını kuruluyordu. Bu pek işe yaramayacaktı ?saçları çok gürdü, üstelik simsiyah- ama saç kurutma makinesi hem onu rahatsız edebilir ve o uyanabilirdi. Jamie ?Bu en iyisi.' Diye düşündü. Devam etti saçlarını kurulamaya. Yeterli olduğuna kanaat getirince üzerindeki elbiseyi çıkarmaya başladı Elen'in. ?Eskiden de kırmızıyı çok severdi.' Diye geçirdi içinden. Bunu yaparken onu incitmemeye çalışıyordu. Çok yavaş olmalıydı. Üstelik onu uyandırmaması da gerekiyordu. Tamam, kötü bir niyeti yoktu ama o, bu durumda onu yanlış anlayabilir ve en önemlisi de korkabilirdi. Ağır ağır sürdürdü işini. Elbisenin düğmelerini açmayı bitirip üzerinden sıyırdığında titremeye başladı Jamie. Az daha çığlık atacaktı. Neyse ki kendini tutmayı başarabilmişti. Şimdi gerçekten emindi işte. Bu, oydu. Mary... O leke... Sağ omzunda bir doğum lekesi vardı. Tıpkı Mary'ninki gibi. Aynı yerde aynı büyüklükte...

? Tanrım, çok teşekkür ederim, diye fısıldadı Jamie başını tavana doğru kaldırarak.

Bir an ?İç çamaşırlarını da çıkartsam mı acaba?' diye düşündü Jamie. Her ne kadar o Mary de olsa şuan bu pek doğru olmayabilirdi. Ama dokunduğunda onların da tamamen ıslak olduğunu fark etti. Artık acaba diye düşünmesine gerek kalmamıştı. Yapmak zorundaydı. Hastalanabilirdi yoksa.

Onları da çıkarttıktan sonra birkaç saniye önündeki bedeni seyretti Jamie. Ne kadar da özlemişti bu bedeni?! Ne kadar uzun zaman olmuştu ona dokunmayalı... Yine acele etmeden kendi pijamasını giydirdi ona. Saçlarını biraz daha kuruladı sonra. O da yorulmuştu en sonunda. Esnemeye başladı. Üzerini sıkı sıkı örttü Elen'in. Ve odanın öbür ucundaki kanepeye gitti. Kanepenin üzerinde bir battaniye duruyordu. Dün gece burada yatmıştı Jamie. Zaten o yatağı hiç kullanmıyordu ki...

10 Ekim 2009 4-5 dakika 21 öyküsü var.
Yorumlar