Yabancı (7)

Elen hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Jamie kendini çok çaresiz hissediyordu şimdi. Kadınlar onun yanında ağlamasalar çok daha güzel bir dünya olurdu onunkisi. Ağlayan kadının yanında eli ayağına dolanırdı hep, ne yapması, nasıl davranması gerektiğini bir türlü kestiremezdi.
? Elen... Elen, seni üzdüğüm için özür dilerim. Ben... Bak, ben çok özür dilerim. Hay aksi! Koca aptalın biriyim ben. Ne yapsam, nasıl sakinleştirsem seni...
Elen, onu öyle görünce gülümsedi birden. Ne kadar da panik olmuştu böyle. Sadece ağlıyordu oysa o. Ailesinin böyle bir olay yüzünden ona sırt çevirmesi canını çok yakıyordu, evet. Yıllar geçmesine rağmen hem de. Ama o nasıl da telaşlandı böyle. Ağlarken bir yandan da bunları geçiriyordu içinden.
? Tamam, ben iyiyim. Uzun zamandır ağlamıyordum sadece ve uzun zamandır bunları kimseye anlatmamıştım. Tamam, Jamie. Tanrım, sen ne kadar da panik yaptın böyle.
Onu öyle görünce deli gibi gülmeye başladı Elen. Jamie kızın yüzüne öylece bakakaldı. ?Ne kadar tuhaf bir kız bu böyle!'' diye geçirdi içinden. Ama Elen hala gülüyordu, dayanamadı sonra. O da Elen'le birlikte gülmeye başladı en sonunda.
Şimdi ikisi de akıllarını kaçırmış gibi gülüyor, tepiniyor, gülüyor, yerlerde yuvarlanıyorlardı. Bir süre sonra ikisi de sakinleşmişti, ama ikisinin ağzını da bıçak açmıyordu. Sessizliği bozan Jamie oldu sonunda:
? Kasabayı gezdireyim mi sana? Hem sen de biraz hava almış olursun.
? Ne iyi olur. Hadi gidelim, dedi Elen. Az önceki üzüntüsünü unutmuş küçük bir kız çocuğu gibi görünüyordu şimdi. Annesinin üzülüşüne dayanamayıp onu mutlu etmek adına aldığı dondurmaya sevinen küçük bir kız çocuğu gibi. ?Ama gidemem ki. Böyle mi gideceğim? Senin pijamalarınla...'' dedi sonra. Birden yüzü asılmıştı.
? Hımmm... Doğru. İki dükkân ötede bir butik var. Oradan bir şeyler ayarlarız sana önce, sonra gezeriz, olmaz mı?
? Olur, dedi kocaman gülümseyerek.
Az ötedeki butikten Elen'e göre birkaç parça gündelik giysi, iki takım pijama aldılar. Jamie bu işten anlıyordu. Elen hiç sesini çıkarmadan onun gösterdiği bütün giysileri denedi. Çok zevkli bir adamdı doğrusu, şık ama sade kıyafetler seçmişti hep. Elen de bundan olsa gerek sesini çıkartma gereği duymamıştı, zaten hâlâ çok yorgundu, ?Öl.'' dese ölebilirdi şuan. Oradan çıktıktan sonra temizlik malzemesi satan bir dükkâna girdiler. Elen için şampuan, sabun, diş macunu gibi şeyler aldılar. Aldıkları eşyaları eve bıraktıktan sonra da kasabayı dolaşmaya çıktılar. Jamie hem insanlar hakkında bilgi veriyor hem de onlarla yaşadığı komik olayları anlatıyordu. İkisi de mutlu görünüyordu, mutlu ve huzurlu... Sanki kırk yıldır tanışıyor gibiydiler. Hediyelik eşya satan bir dükkânın önünden geçerken Jamie birdenbire durdu. Dükkânın vitrininde güzel bir ayna görmüştü. Onu da aldılar. Adam makyaj malzemesi falan da çıkardı. Elen beğendiği şeyleri aldı, bu kez Jamie karışmadı. ?İşte bundan hiç anlamam.'' dedi gülümseyerek. ?Resmen daha dün gece tanıştığım adamın evine yerleşiyorum. Sonum hayırlı olur umarım.'' diye geçirdi içinden.
Bütün kasabayı dolaştıktan sonra eve geldiler. Yiyecek bir şeyler hazırlayıp yedikten sonra yine sohbet etmeye başladılar. Bir yandan da Elen'in yaptığı kahveleri yudumluyorlardı. Birden
? Sana hikâyemin devamını anlatayım mı? dedi Elen.
? Ağlamayacaksan olur, dedi Jamie. Gördün, ben panik oluyorum sonra. Seni nasıl sakinleştireceğimi bilmiyorum çünkü.
? Bu kez ağlamam, dedi Elen gülümseyerek.
? Tamam o zaman, dedi Jamie.
? En son evden ayrılmıştım. Gece gece nereye gideceğimi hiç düşünmemiştim ama ayrılırken. Çıktım gittim. O güne kadar kasabanın dışına da pek çıkmışlığım yoktu. Bir iki defa babamla çıkmıştım. Otobüse binip başka bir şehre gitmeye karar verdim en sonunda. Tabii o saatte başka bir şehre bilet bulamadım. Zaten haftada sadece iki gün şehre otobüs varmış. Bunu da orada öğrendim. Civar kasabalardan birine bilet bulabilmiştim ancak. Hiç düşünmeden yerimi ayırttım. Otobüs kalkıncaya kadar da bankların üzerinde oyalandım. Bu arada gecenin o saatinde bir kızın sokakta olmaması gerektiğini de çabuk anladım. Otobüs gelir gelmez de binen ilk ben oldum. Diğer kasabaya varınca bir otelde oda tuttum ve o geceyi başıma bir iş gelmeden atlattım. Ertesi gün hemen bir oda kiraladım kendime, çünkü otel dünyanın parası tutmuştu. Sonra da bir iş aramaya başladım. Bir gazetede iş buldum o gün. Gazete dağıtıcılığı. Çok para vermiyordu ama uzun süren bir iş değildi en azından. Sabah erkenden gidiyordum, baskıdan çıkan gazeteleri katlayıp dağıtıma çıkıyordum. Sonra işim bitiyordu. Birkaç gün böyle çalıştıktan sonra başka bir iş daha buldum. Bu arada yavaş yavaş da kasabalıyı tanımaya başlamıştım. Bunun da faydası oldu sanırım. Bir lokantada öğleden sonra akşam dokuza kadar garsonluk yapmaya başladım, yeri geldiğinde bulaşık da yıkadım. Gazetecilikten daha iyi kazanıyordum burada. Ama ikisine de devam ettim. Nasıl olsa başka yapacak bir şeyim yoktu. Bir düzen kurmuştum kendime sonunda. Tek başıma olduğum için de rahat yaşıyordum. Sonra bir gün Joseph'le tanıştım. Lokantaya yemek yemeğe gelmişti. Sonra her gün gelmeye başladı ve biz sevgili olduk. Bir gezgin olduğunu söyledi bana. Burada bir süre konaklayacaktı sadece ve bir gün gidecekti. İşte bu beni çok korkutmaya başlamıştı son zamanlarda. O zaman birlikte yaşamaya başlamıştık. Benim odamda kalıyordu ve ben tek kişilik odaya iki kişilik ücret ödüyordum. Çok fazla içiyordu ve kumar oynuyordu o. Bütün param ona ve onun eğlencelerine gitmeye başlamıştı. Sarhoşken çılgın bir adam oluyordu. En sonunda beni dövmeye başladı. Yorgunluktan sızıp kaldığında rahat bir nefes alabiliyordum ancak. Sabah uyandığında ise pişmanlıklar ve gözyaşları başlıyordu. Ağlıyordu, binlerce kez özür diliyordu. İnanıyordum ona. Affediyordum, sonra yine aynı şey.
En sonunda o kasabadan gitme kararı aldık. O değişecekti, her şey daha güzel olacaktı ve ilk vardığımız kasaba da evlenecektik. Ama ne olduysa ondan sonra oldu. Birdenbire benden bir şeyler gizlediğini düşünmeye başladım, bunu ona da söyledim ama beni paranoyaklıkla suçladı. Ama benden bir şeyler gizlediğinden emindim. Ama yine de onunla ayrıldım kasabadan. Ne güzel kurulu bir düzenim vardı, neden yaptıysam. Âşıktım. Komik geliyor şimdi.
Nerden bulduysa bir araba bulmuştu, sanırım kumar arkadaşlarından birinindi ve çok hızlı sürüyordu arabayı. Her zaman çok rahat olan o adam o gün çok fazla telaşlıydı. Bir gariplik olduğunu sezmiştim, içimde de bir sıkıntı vardı. Yine tartışmaya başladık. Sonra yolda polisler gördük. Joseph daha da telaşlandı. Arabayı durdurup kaçmayı düşündü o an herhalde. Ama arkadan da bir polis arabası geliyordu. Dur ihtarı yapıyorlardı, durduk. ?Arama var.'' dediler. Hiçbir şeyden haberim yoktu benim. Bagajda bir çanta dolusu uyuşturucu buldular. Tabii karakola götürdüler bizi. Beni bıraktılar. Ama o hapse girdi. Bir türlü inanamıyordum bu olaya. O benim sevgilimdi. Beş yıldır birlikte yaşıyorduk biz ve ben hiçbir şey anlamamıştım. Hiç aklıma gelmemişti böyle bir şey olacağı. Ama oldu, dedi gülümseyerek. Ve işte dün. Karakoldan çıktıktan sonra ne kadar yürüdüm, o şarabı ne zaman aldım hiç bilmiyorum. O kısmı hatırlayamıyorum. Sonra seninle karşılaştım işte. Yüzünü hatırlıyorum. Bana bir şeyler söylüyorsun. Sonra yine boşluk.
Derin bir nefes aldı ve yeniden konuşmaya başladı:
? İşte hepsi bu Jamie. Saçma sapan bir şey yüzünden evimden oldum ve sevgilimi de kaybettim dün. İşte böyle... Umarım seni sıkmamışımdır.
Gülümsemeye çalıştı Jamie.
? Sıkmadın da şey... Üzüldüm doğrusu. Henüz çok gençsin oysa.
- Hayatın insana ne yapacağı hiç belli olmuyor.
- Ama merak ettiğim bir şey var.
- Sor.
- Neden üzerinde o kırmızı elbise vardı ki? Yani o bir gece elbisesi değil mi?
- Ha, o mu? Evleneceğimiz için Joseph bir şölene gider gibi giyinmeliyiz demişti bana. Tabii ben de hiçbir şeyden şüphelenmedim yine. Ne safım. Beni kandırmayı çok iyi beceriyormuş.
- Anladım.


...

04 Ağustos 2010 8-9 dakika 21 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar