Yarı Gölge

11 Ekim 2017
Korkuyorum.
Biri beni takip ediyor. Kim olduğunu bilmiyorum, niye olduğunu bilmiyorum... Ama hissediyorum. Bir şeyler yapmalıyım... Ama ne yapmalıyım, bilmiyorum.

14 Ekim 2017
Saat 19:23. Evimin penceresinden fotoğrafını çektim. Üzerinde kapüşonlu siyah mont, taşlanmış lacivert kot ve kahverengi ayakkabı... Yüzünü göremiyorum. Duruşundan, yürüyüşünden tanıdığım hiç kimseye benzetemedim.

Gidiyor. Yoksa sadece paranoya mı yapıyorum? 3 gün önce beni takip eden de siyah kapüşonlu mont giyiyordu. Evet, eminim; o adam da aynı montu giyiyordu. Allah'ım bana yardım et! Ben ne yaptım da bu başıma geldi!

21 Ekim 2017
Bir hafta geçti. Sanırım gereksiz yere heyecanlandım. İnsan beyni ne kadar tuhaf! Bütün dünyanın, kendisinin etrafında döndüğünü, her şeyin kendisi için olduğunu düşünüyor. Şu havalarda -herkes aynı modayı takip ederken- iki insanın benzer kıyafeti giymesi ne kadar tuhaf olabilir ki!

Sanırım yorgunum. Bayağıdır da tatile çıkmadım. Bir tatile mi gitsem? Bu borçlarla nereye gideyim! Arkadaşların yüzüne bakamaz oldum. Borç alacak kimse de kalmadı. İş yerindekilere söylesem hemen borçlarını isterler. Memlekete gidiyorum desem, ailenden para al derler. Bayağı da uzattım ödemeyi. Ne yapalım, durumumuz olsa öderiz herhalde.

Keşke gelecek sene yine seminer olsa da gidebilsem. Bu yaz çok güzeldi. Belki onunla yine...

...

- Kolay gelsin.
- Hoşgeldiniz Amirim.
- 'Olay Yeri' geldi mi?
- Evet Amirim, içerdeler. Galoş vereyim.
- Sağol.
'Daire kapısı açık... Parmak izi kontrolü yapılmış. Işık açık... Holdeyim... Yerde bazıları düzgün, bazıları yayılmış, dağılmış kan damlaları... Holdeki kilim savrulmuş gibi duvar kenarında... Kan izleri boğuşmayı gösterecek biçimde yere sıvanmış. Duvarlardan da parmak izleri alınmış. Salon... Yer tamamen kan... Maktul salonda, tam karşıda, kanepeye yaslanmış, yerde oturuyor. Kıyafetleri kan... Sağ eli karnında... Elinde bıçak mı var?'
- Amirim, hoş geldiniz.
- Kolay gelsin. Neler buldunuz?
- Karnından bıçaklanmış bir kişi!
- Bulmanız zor olmamıştır!
- Sabah karşı komşu, kapıyı açık görüp içeri girmiş ve maktulü görüp polisi aramış. Kapıda görünürde bir zorlama yok. Kapıdan ve duvardan parmak izi örnekleri aldık. Ayrıca yerden toz örnekleri aldık. Yerdeki kanı görmüşsünüzdür?
- Evet. Kilimin duruşu da dikkat çekici.
- Biz de fark ettik. Fotoğrafını çekip örnekler aldık.
- Başka?
- Kan izleri girişten başlayıp salona kadar devam ediyor. Salona geçelim. Kan izlerine dikkat.
- Tamam.
- Görüldüğü gibi maktul sağ eliyle karnındaki bıçağı tutuyor. Kanın kıyafetteki izi, karnından yayıldığını işaret ediyor. Bıçak maktule saplı biçimde duruyor. Maktul ya bıçağı çıkaramadı ya da katil ölene kadar bıçağı maktulün karnında tuttu.
- Olay, nasıl oldu sence?
- Katil kapıyı çaldı. Maktul şüphelenmeden kapıyı açtı. Maktul kapıyı açar açmaz ilk kan damlasının olduğu yerde katil bıçağı sapladı. Bıçağı hiç çıkarmadan maktulü salona kadar götürdü. Maktul yere düşüp kanepeye yaslandı. Katil maktulü orada bıraktı. Laptopu, telefonu ve cüzdanı alıp gitti.
- Bunları bulamadınız mı?
- Henüz bulamadık Amirim. Şu kanepenin yanında laptop şarjı ve kablosuz mouse bulduk fakat laptop yok. Telefonuna ve cüzdana da ulaşamadık. Tüm odalara baktık. Ayrıca maktulün sol elinin duruşu ilginç: Eli kucağında ve bir şeyi işaret eder gibi, işaret parmağı sağdaki şu kitaplığı gösteriyor.
- Başka bir hırsızlık veya dikkat çeken bi'şey var mı?
- Ne salonda ne de diğer odalarda bir arama veya dağıtma yok. Yalnız maktulün yatak odasında ilginç bir olaya rastladık. Yastığın altında 'Kitaplık' yazan bir kâğıt bulduk. Kâğıt burada...
- Kitaplık?
- Evet.
- Kitaplığı incelediniz mi?
- Muayeneden sonra detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Savcı gelir gelmez de muayeneye başlayacağız. Sonra da Savcı Bey'in gönlü olursa otopsi'ye göndereceğiz.
- Başka bi'şey var mı?
- Yok Amirim.
- Tamam o zaman, kolay gelsin.
- Sağ olun Amirim.

...

25 Ekim 2017
'Cezanı ödeyeceksin' Allah'ım! Ne yaptım? Neyin cezası? Akşam eve geldiğimde bu notu buldum. Evin içinde, kapının hemen önündeydi. Eve mi girmiş? Nasıl girecek! Hayır hayır, kapının altından atmıştır. Korkum gerçekmiş. Biri veya birileri beni takip ediyor. Ne yapmalıyım? Polis! Polisi arayım.

...

- Polis.
- Memur bey, ben bugün bir tehdit mektubu aldım.
- Kimden?
- Bilmiyorum. Akşam işten geldiğimde evde yerdeydi. Kapının altından atılmış büyük ihtimalle.
- Ne yazıyor mektupta?
- Sadece 'cezanı ödeyeceksin' yazıyor.
- Bu kadar mı?
- Evet!
- İsminizi alıyım.
- Erkan T...
- T.C. numaranız?
- 4...
- Adresiniz?
- Şehit A... K... Caddesi. 1... . Sokak. 3/9. Ç...
- Kim bu notu bırakmış olabilir, şüphelendiğiniz biri var mı?
- Hayır, yok. Ama birkaç gündür takip edildiğimi hissediyorum.
- Sebebi ne olabilir?
- İnanın hiç bilmiyorum.
- Şaka olabilir mi?
- Sanmıyorum. Öyle çok samimi olduğum, bana şaka yapacak biri yok.
- Siz endişelenmeyin. Olayla ilgileneceğiz. Şüphelendiğiniz bir olay olursa bize bildirin.
- Eee... Herhangi bir önlem, bir koruma olmayacak mı?
- Beyefendi, bize günde kaç tane ihbar geliyor biliyor musunuz? Her talebe koruma verirsek!
- Peki, evi gözetleme veya telefonu takip etme, dinleme durumu olacak mı?
- Beyefendi, bu kararları savcılık verir. Şu anda adli bir olay yok. Gerekli olduğu zaman biz tedbir alırız. Siz şüpheli olayları bize bildirin yeter! İyi günler.
- Eee... Peki, iyi günler.

25 Ekim 2017
Uyuyamıyorum. Kim bu? Niye? Polis de hiç umursamadı. Adli bir olay yok diyor! İllaki ölmemiz lazım! Ne diyorum ben! Ne yapacağım? Allah'ım yardım et!

1 Kasım 2017
Yerde yine bir şey var... Bir fotoğraf... Sanırım gene kapının altından atılmış. Bu... Bu fotoğraf... Çok mutlu olduğum bir güne ait... Fotoğrafı yerde gördüğümde ölesiye korkmuştum. Fakat şimdi, bu yazıları yazarken sürekli bu fotoğrafa bakıyorum ve... Korkmuyorum.

...

- Merhaba Amirim.
- Kolay gelsin. Sonuç çıktı mı?
- Evet. Rapor burada. Otopsi sonucu ölüm nedeni kan kaybına bağlı hemorajik şok. Kan kaybının nedeni de karından alınan tek bıçak darbesi. Başka herhangi bir yara izi yok.
- Bir boğuşma izi?
- Hiçbir ezilme ve darp izine rastlamadık.
- Bıçak kaç kere saplanmış?
- Bir kere ve hiç yerinden çıkmamış.
- Katile ait bir örnek?
- Bıçakta sadece maktule ait parmak izi var. Fakat adamın üzerindeki robdöşambrda başka bir doku örneği bulduk. Aynı doku örneğini evin salonunda ve girişte de tespit ettik. Örnekler yakın zamanlı.
- Katilimizin izi! Kime ait olduğu belli mi?
- Hayır, kayıtlarımızda mevcut değil. Bildiğiniz üzere kayıtlarda olması için daha önce adli bir vakaya karışmış olması lazım.
- O zaman iş tüm şüphelilerden örnek almaya kalıyor.

...

- Müdürüm.
- Hoş geldin Kemal. Erkan cinayetinde son durum nedir?
- Ben de bunun için geldim, Müdürüm. Olay aydınlandı sayılır. Tek yapmamız gereken şüphelileri gözaltına alıp sorgulamak.
- Dur bakalım. Olayı tam olarak bir anlat. Benim bildiğim bu gariban bizi arıyor, tehdit edildiğini söylüyor ve biz bu adamı koruyamıyoruz.
- Maalesef Müdürüm. Mevzuatımız malum.
- Neyse, eee?
- Erkan tehdit edilmeden önce, ilk takip edildiğini düşündüğü zamandan itibaren günlük tutmuş. Bunları da evinin salonundaki kitaplıkta, kitapların arasında saklamış. Yazdıklarında gözetlendiğini, maddi sıkıntısını anlatmış. Bir de çalıştığı kurumdaki arkadaşları ile gittiği bir seminerden çok özel bir anı diye bahsetmiş. Ayrıca günlüğünde belirttiği bir fotoğraf vardı, o da günlüklerle beraberdi. O fotoğraf da kendisine gönderilen tehdit mektubundan bir hafta sonra kapıdan atılmış.
- Fotoğrafta ne var?
- Bu fotoğrafta Erkan bir kadına sarılmış, kameraya beraber gülümsüyorlar.
- Eee?
- Kadın, Erkan'ın iş yerinden arkadaşı ve evli...
- Yani?
- Müdürüm büyük ihtimalle bu bir yasak aşk cinayeti. Şüphelilerimiz de fotoğraftaki kadın ile eşi.
- Kanıt?
- Maktulün üzerinde de kadının eşine ait doku örnekleri ve evde ayakkabısına ait izler saptandı. Ayrıca cinayetin işlendiği akşam maktulün evine geldiğini de kamera kayıtlarından tespit ettik.
- Başka bir ihtimal yok mu?
- Maktulün arkadaşlarına borcu varmış. Evde Erkan'a ait telefon, laptop ve cüzdanı bulamadık ama hırsızlık şüphelerini kesinleştirecek kanıtlarımız yok.
- Olayı çözdünüz öyleyse?
- Öyle umuyoruz Müdürüm.

...

- Merhaba Tolga Bey. Sizi üç gündür misafir ediyoruz. İnşallah ev sahipliğimizden memnunsunuzdur?
- Hiç şaka kaldıracak durumda değilim.
- O zaman Erkan'ı neden ve nasıl öldürdüğünüzü açıklayın da bu iş bitsin.
- Size kaç defa söyleyeceğim, onu ben öldürmedim.
- Karınızla ilişkisi olduğunu öğrendiniz ve onu öldürdünüz.
- Hayır, öldürmedim.
- Karınızla ilişkisini kabullendiniz mi?
- Bunu bilmiyordum.
- Size bundan hiç bahsetmedi mi?
- Hayır, tabii ki hayır!
- Bilseydiniz öldürür müydünüz?
- Bilmiyorum.
- Öldürebilirdiniz yani?
- Bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum!
- Ertan'la ne kadar yakındınız?
- Yakın falan değildik.
- Nasıl tanıştınız?
- İş için çalıştığım yere uğradı, müşterimdi.
- Karınızla aynı kurumda çalıştığını biliyor muydunuz?
- Evet. İş için kişisel bilgilerini verirken öğrendim.
- Ne kadar zaman önce tanıştınız?
- Yaklaşık 2-3 ay önce.
- Ertan'ın evinde size ait ayakkabı izine rastladık. 3 aydır tanıdığınız bir insanın evine maktulün öldüğü gün niye gittiniz?
- Beni aradı ve işle ilgili bir görüşme yapmak için evine çağırdı.
- Ne konuştunuz?
- Hiçbir şey konuşamadık, gittiğimde içkiliydi.
- Otopsi raporunda içkili olduğuna dair bir bulgu yok.
- Ben gittiğimde sarhoştu.
- Kavga mı ettiniz?
- Hayır, niye kavga edeyim?
- Karınızla ilişkisini bildiğiniz için?
- Bil-mi-yor-dum!
- Ertan'ın kıyafetinde size ait dokular bulduk.
- Dedim ya, kendisi sarhoştu. Ben de birkaç kere düşmesin diye sarılmış olabilirim.
- Emin değilsiniz.
- Artık hiçbir şeyden, hiç kimseden emin değilim. Daha ne kadar burada kalacağım?
- Gözaltı süreniz devam ediyor. Eğer cinayeti itiraf etmezseniz...
- Ben öldürmedim, ben öldürmedim, ben öldürmedim, yeter artık!

...

- Merhaba Aysel Hanım.
- Ne zaman çıkacağım?
- Şimdilik buradasınız ama vereceğiniz cevaplara göre değişebilir.
- Tolga?
- Tolga Bey'i bir süre daha misafir edeceğiz.
- Onu Tolga'nın öldürdüğünü mü düşünüyorsunuz?
- Siz?
- Bu kesinlikle mümkün değil.
- Niye mümkün olmasın, eğer Ertan'la ilişkinizi öğrendiyse?
- Onunla ilişkim olmadı! Yani... Bir anlık bir şeydi.
- Fotoğraflar ve otel kamerası öyle söylemiyor.
- Sarhoştum. Ne yaptığımı hatırlamıyorum bile.
- Bu maalesef bize yardım etmiyor. Kocanız bu olayı biliyor muydu?
- Hayır, kesinlikle
- Niye?
- Eğer olsaydı bana sorardı veya bir şekilde anlardım. Bana olan tavrında, ilgisinde hiçbir değişiklik olmadı.
- Belki de kendi içinde bir plan yaptı?
- Tolga öyle biri değil, içi dışı aynı birisi. Benden hiçbir şey saklamaz.
- Siz ondan sakladınız ama! Ertan'la ilişkiniz ne kadar devam etti?
- Bir ilişkim olmadı dedim ya. Sadece bir gecelikti.
- Telefon kayıtlarınızda Ertan'la birçok kez görüştüğünüz çıktı.
- Aynı iş yerindeyiz, kendisi beni alakalı alakasız arıyordu. Bana karşı bir ilgisi de vardı. Fakat ben bunu kabul etmedim. Lütfen, yalvarıyorum size, biz masumuz.
- İkinizin de bunu ispatlaması çok zor.

...

Siz... Kimsiniz? Sevdiklerinizle, tercihlerinizle, isteklerinizle, yaptıklarınızla, yapacaklarınızla, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Kendinizi nasıl görüyorsunuz, ne kadar biliyorsunuz? Ben mi? Ben onsuz yaşayamayacağımı anladığımda öğrendim ne olduğumu.

Kendisini daha önce de görmüştüm, hatta iş gereği de olsa konuşmuştum. İlk andan itibaren bir samimiyet hissetmiştim. Fakat fazla görüşemediğimiz için bir yakınlığımız olmadı. Geçen yaz ayında gittiğimiz seminerde yakından tanıdım onu. Boş vakitlerimizi arkadaşlarımızla gezerek, bol bol da sohbet ederek geçirdik. Hem güzel hem neşeli hem de anlayışlıydı. Daha önce bu kadar anlaştığım, kendimi yanında rahat hissettiğim biri olmamıştı. Hani, bazı insanlarla hiç anlaşamazsınız ama bazıları ile frekansınız tutar ya, benim hissettiğim de bunun daha özel ve yoğun haliydi. Sanki bir parçam doğduğumdan beri eksikmiş de onu bulmuşum gibi hissediyordum. Her an onun yanında olmak istiyor, onu izliyor, onu dinliyor, ona sorular soruyor, ona espriler yapıyordum.

Seminerin ilk gününden itibaren başlayan yakınlaşmamız bir akşam arkadaşların erken gitmesi ve ikimizin baş başa kalmasıyla zirveye ulaştı. Bu anlar hayatımın en muhteşemleriydi. Uzun uzun kendimizden ve hayallerimizden söz etmiştik. Ben içtiklerimden mi, onun sözlerinden mi, güzel duru yüzünden mi, yoksa derin bakışlarından mı sarhoş olmuştum, bilemiyorum. Bu sarhoşluk aklımı körleştiren değil aksine yaşadığım her anı coşkuyla hissettiren ve beynime kazıyan bir büyü gibiydi. Büyülenmiştim.

Derken, bitmişti. Seminer de bitmişti. Onun sesi, onun yüzü, onun gözleri, onun sıcaklığı, onu kokusu da bitmişti. Evde kıvranıyordum. Boğuluyordum. Benim için hiçbir şeyin anlamı kalmamıştı. Yemek yiyemiyordum. Karnımda bir ağırlık vardı, ağlayamıyordum, gülemiyordum, düşünemiyordum. Biraz kendime gelebildiğim anlarda onu arıyor ona mesaj gönderiyordum. Hiçbirine cevap vermedi. Bitmişti.

Onun benim için ne kadar değeri olduğunu, kendisinin benim hayatım olduğunu ona anlatmaya çalıştım. Ama anlamadı. Beni dinlemedi, bana bakmadı, benimle konuşmadı. Ben ölüyordum ama o umursamadı. Sadece bir kere beni dinlemesini istedim, yapmadı.

Çok kızmıştım. Beni dinlemeye bile tenezzül etmemesine çok kızmıştım. Her şeyi düşündüm; kendimi öldürmeyi, eşini öldürmeyi, onu öldürmeyi... Günlerce düşündüm. Ne yapmalıydım, nasıl ona hissettiklerimi, kendimi, onsuz var olamayan kendimi anlatabilirdim? Beni görmüyordu, beni dinlemiyordu. Ben onun için ölüyordum. Belki de onun için çoktan ölmüştüm!

Bunu niçin yapıyorum? Görmesi için... Görmesi, hissetmesi, anlaması için... Benim neler hissettiğimi, kendisi için neleri göze alabildiğimi, onu ne kadar sevdiğimi görmesi için... Yokluğu hissetmesi için... Bana değişmediği 'aşkı'nın yokluğunu hissetmesi için... Aşkı'nın ne kadar olduğunu hissetmesi için... Aşkımı anlatmak için... Kendimi anlatmak için...

Bu cinayet süsü verilmiş intihar planını yaptım. Önce kocasına yakınlaşmalıydım. Sonra da bu düzmece takip olayını uydurdum. İntiharı planladığım gün acil olarak Tolga'yı çağırıp sarhoş numarası yaparak gerekli kanıtları elde edecektim. Eve gelmeden bilgisayar ve cüzdanımı, çöp toplayanlar gittikten sonra uzak bir semtteki çöplüğe attım ki bu da 'sözde' katilimizin hırsızlık izlenimi vermesini sağlayacaktı. Polisiye romanları sevdiğimi söylemiş miydim? Neyse, çok önceden düzmece günlüklerimi hazırlayıp kitaplığa yerleştirdim. Kendimi bıçaklayıp kanepeye uzanırken bir elimle kitaplığı işaret etmeliydim. Acaba bu işaret yeterli olur mu? Aklımda hala şüpheler var. Ya günlüklerime ulaşamazlarsa? Bir yere daha ipucu bırakmalıyım... Ama nereye ve nasıl? Bir not... Yatak odasına, bulunabilecek bir yere bırakayım... Yatağın altına veya yastığın altına... Evet, yastığın altına bir not bırakayım. Ne yazayım? Kitaplık! Şimdi Tolga'yı arayabilirim.

...

Telefonu da klozete attım. Elveda! Belki beni şimdi anlayacaksın! Belki de... Herkes gibi... Kimse gibi... Kimsenin kimseyi anlamadığı gibi, anlayamadığı gibi, sen de beni yine anlayamayacaksın! Ama artık çok geç, ben ölüyorum... Sifonu da çektim.

27 Mayıs 2018 14-15 dakika 11 öyküsü var.
Yorumlar