Yaş Sokağı Sakini Gözlerim

Ismarlama bir hayatı cömertçe yaşamaktı benimki.Günleri,aylara bağlayan değişken zamanlarda ben ve hayat çizgimin istikrarı görülmeye değerdi.Hani neyi neden yaşadığımı bilmeden,bu yalnızlığa itilmiştim.Boş koltuklardaki var olmayan sevinçleri alıp kucağıma,yürüdüm kimsesizliğime.Bir de neşeli çocuklar,koşup geçti yanımdan.İçlerinden biri olmayı diledim,peşine taktığım acıma hissiyle geçen ömrüme.Çocuklara baktım yine.Ama kahretsin işte...Yine en mutsuz olan yüzü aradım...Sıyrılıp kurtulamadım işte şen kahkahaların,korkusuz,minik bedenlerden taşan mutluluğu yaşamamaktan.Hakkım mıydı bilmiyorum.Hiç tatmamıştım böylesine.Mutluluğu,doğurgan hale getiren insanların sırrı neydi?Anlık mutlulukların yerini,kalıcı ve terk etmeyen kazanımlara nasıl çevirirlerdi?Benimse,her zaman kafama inen ,kızılcık sopasının boyunduruğu altında işliyordu hayatım.Kan tükürüp,şurubunu aşikarane edemedim kimselere.'Yaş 35 yolun yarısı eder...Cahit Sıtkı'nın bu mirasına sahip çıkıyordu,ideallerinden ayrılmış,şikayet etmekle aşınmış bedenim.Yolun yarısına gelmişti işte,dizelere imgesel tavır takınan hayatım.Köşe başlarında,döndüğüm yer yine kendi boşluğumdu.Ne çareler düşündüm?Ne de çarelere açtım ellerimi?Benimki baştan yanlış bir hayattı.Hiç uğramamam gereken,dünyanın yüz verip astarını isteyen acımasızlığına katlanamadım işte.Yolun yarısı çocuklar...Benim yerime de koşup oynayın.Siz de benim gibi,kendinizi olmadık nankörlüklerin hastalığında kıvrandırmayın. Avare zar atmalarının ortasına bırakmayın kendinizi.Acının,amaçsızlığın,bir hiç olma hükmünün dizinin dibinde oturmayın.Benim kimseden şikayetim yok.Kimseye kızgınlığım,öfkem yok.Ettiğimi bulma kaidemde,son bulmayı bekliyorum.Son olsun bu hayat.Benim gibi yüreksiz,başını kumun altına gömmüş,başından büyük,kendi kadar küçük sorunlardan kaçamamış biri gelmesin.Bu çocuklar canımı acıtmaya başladı.Uzaklaşıp gitsem iyi olacak.Cebimde taşıdığım pas kokan anahtarım,benim gibi içi kurumuş odamın kırıntısıydı sadece.Dönüş yolunu bir gün bulamasam da bir köşede son nefesimi versem rutubetin ciğerlerimi söküp almadığı,yel değirmenlerinin başını tuttuğu tarlalarda.Don Kişot güldürdün beni...Sana bile yoldaşlık yarenlik eden,Sancho Panza'n vardı.Hiç gerçek yara almamıştım.Çünkü üzerimde korkaklığın,mücadeleden kaçmanın,kendi dışında kimseye kaybetmemenin,etten kemikten zırhı vardı.Don Kişot...Benden daha gerçeksin...Sigaraya başladım.Hızlandırsın diye toprağa fosil olarak geçişimi.Elimde tuttuğum sigara da külünü bırakırken öylesi boynu bükük.Sanki bana nazire yapıyor.Ey arkadaş,seninle benim kaderlerimiz ortak.İkimizde için için yanıyoruz.Sen ki,zehrimi hücrelerinde toplayıp,yavaş bir intiharın kabuğuna sarıyorsun hayatını der gibi.Doğruydu.Elimden düşmek üzere olan sigaramın tütünündeydi zehrim.Ben onu,o beni sevmiyorduk aslında.İkimizden öç alıyorduk amaçsızlığın dünyasında.İkimiz de sadece tüketmek kadar değersizdik...Sokak lambaları yanmaya başladı birer birer.Yaslandığım soğuk briket duvarlarda istemez olmuştu beni.Eve dönsem,kapıda karşılayacak bir bekleyenim yok ki...Bu sokaklar iyi,el dediğimiz yabancıların salonumdan geçip gitmesi gibi.Güneşin bahçeme doğması,seyyar arabaların haneme uğraması,genç delikanlıların sevdalarını,kalan hayatımın yüzü suyu hürmetine,kundura takırtısında taşlarıma sürmeleri gibi.Bu mahalle beni sevmiyor belki ama,ben burada öleceğim.Nihayete burada kavuşacağım.Elektrik direğine yuva yapan serçeler gibi,ben de buranın sakiniyim işte.Bir karınca yuvası değil belki,bana kol kanat geren sığınağım.Ama yine de başıma düşmüyor,gökyüzünün öfkesi,dolu gibi.Üzerim tozlandı,ayağım uyuştu.Titredim,nasırlaşan ruhumun havasız,çorak bataklığında.Tabiatım bu işte.Üzülmektir bir köşede durup,mutluluklara işaret koymaktır benim işim.İşaret koyarım ki,unutmayayım sahiciliklerini.Kaybettiklerimin farkında olayım.Eve döneyim,ahşap boyası kalkmış çekmecelerime bakayım.Bulursam bir parça kağıt,bir de mürekkebi benim gözlerim gibi nemli bir kalem,yazarım size bugün olanları.Okuyup üzülür müsünüz bilmem.Hoş üzülmeseniz de canınız sağolsun.Ben yine gelir izlerim sizi uzaktan.Çay içecek param olursa,mahalle kahvesinin,pencere kenarında alırım soluğu.Çaycı da sevmez beni.Oysa hiç veresiyem olmamıştı.Her defasında getirdiği çaya yansır,yüzündeki memnuniyetsizlik.Kalkıp gidemem,ağlamadan,sızlanmadan içerim çayımı.Odun sobası ısıtır içimi,çay yaprağında tazelenir biraz olsun keyfim.İşte böyle dostlar...'Yaş 35 yolun yarısı eder...'Cahit Sıtkı'nin dizeleri sırtıma kazınmış.Yüzüm de hep sırtıma dönüktür benim.Arkamdan gülmeler,alaycı tavırlara kızarım.Kendim için değil.Cahit Sıtkı üstadımın dizelerini görmezden geldikleri içindir öfkem.Bir günlüğüm yok.Yine de yazacağım bugünü.Bir kağıt parçası arkamdan,nişanesi olsun zavallı yaşantımın.Dilerim ki tüm insanlar mutlu olur.Benim ki gibi ömrünü,bulmaktan bile emin olamadığı kağıt kalem gibi soldurmaz.Sarı sayfalardır benim haleti ruhiyem.Siz sararmayın. Benim günlüğüm,belki bir gün rüzgarla savrulup,ayağınızın dibine düşer dostlar...

23 Mart 2012 5-6 dakika 7 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑