Yaşanacakların Önüne Geçilmiyor...

Bu hikaye gerçek deprem hikayesi acı sonla biten; binlerce insanın öldüğü çok kişinin sakat kaldığı.

Yer Gölcük: 16 Ağustos'u 17 bağlayan gece ve daha sonrası yani 11 yıl.


Dayım ısrarla tatilimi görevli olduğu Gölcükte geçirmemi istiyordu. Kırmadım, çünkü ondan başka kimsem yoktu. Annem ben üniversiteye başladığım yıl vefat etti aniden hiç bir şeyi yokken; gizli kalpmiş hayata yenik düştü. Annemle babam çok iyi anlaşan birbirini seven sayan örnek insanlardı. Çevrede herkes onların evliliğine saygı ile bakardı. Ben hep babam gibi bir hayat arkadaşı hayal ederdim. 1993 babamla ağabeyim iş için Ankara ya giderken Bolu'da Tır altında kaldılar. Dostlarımız bize ne babamın ne de ağabeyimin göstermediler.
Dayımın benim yaşlarımda iki kızı vardı; biri mesleğini eline almış diğeri ise ben yaştaydı ay farkı ile ben büyüktüm.
Kuzenlerimle çok iyi anlaşıyorduk kardeş gibiydik.
Mezuniyetim dolaysıyla dayım bana bir saat almıştı incecik belli ki çok değerliydi. El yapımı olduğunu daha sonra öğrendim.
Zaman hızla geçiyor ayrılık günümüz yaklaşıyordu: Ben yepyeni bir hayata başlayacaktım ilk işim ilk deneyimim olacaktı biraz korkaktım hayata.
Dayımlar hafta sonu gelecekti ben yalnızlığa alışana kadar.
Sena yani kuzenim cerrah paşa tıp fakültesi 4 sınıf öğrencisi.
Benim işe başlayacağım yer Kadıköy moda. İstikamet ters olmasaydı birlikte oturacaktık, şimdilik düşüncemiz bu idi
16 Ağustos günü çok enteresan bir gündü: Yaşanacakların acısı sanki çökmüştü gündüzden içime. tuhaf bir şeyler oluyordu kimseye anlatamayacağım.
O gün her zaman ki gibi kahvelerimizi içtik bir de sigara çok büyük bir marifetmiş gibi.
Yengem bu gün yemek yapmak istemiyor canım, siz de yemeyin bu gün, ölecek misiniz derken dayım telefon açtı sanki duymuştu yengemi.
O akşam yemeği ordu evinde yedik güle oynaya.
İlk defa dayımla kahve içtik büyümüştüm dayımın gözünde galiba.
Külahta dondurma yedik salıncaklara bindik sıcak rüzgar esiyordu denizden. Vakit hayli geçti eve geldiğimizde.
Dayım sabah işe gideceği için hemen yattı iyi uykular öpücüğü alarak herkesten nerden bilecektik ki son öpüşmemiz olduğunu.
Kızlarla biraz lafladıktan sonra onlar yattı. Ben uykuyu tutturamadım yavaş, yavaş kimseyi rahatsız etmeden hatıra defterime bir şeyler yazmak geldi aklıma. Radyoyu açtım çok güzel bir müzik vardı, bir süre hayallere daldım.
Tam kalkıp yatmaya karar vermiştim ki büyük bir çatırdama oldu sanki ayaklarımın altındaki dağ yıkılıyordu sadece ışıkların söndüğünü hatırlıyorum. Her şey orada koptu acı hissetmedim sanıyorum.
Gözlerimi hastane de açtım: Etraf çok kalabalık üstelik kan kokuyordu, çocuklar yerlerde insanlar acıdan inliyordu; daha ne olduğunu anlamadan kalkıp kaçmak istedim sandım ki kabus görüyorum, değilmiş. Sağ ayağımı dizimin altından kesmişler acıdan bağırmaya başlayınca iğneyle biraz durduruyorlardı.
Dış yaralarımın iyileşmesi uzun sürmedi ben hala o acıları yaşıyorum... Zaman, zaman gülebiliyorum da artık ama hep sevgi yanım eksik kalbim acıyor, aklım acıyor. Ben sadece 17 ağustos ta yaşamıyorum bu acı hep benimle gece gündüz. Dayımları kaybettim bulamadım sanıyorum toplu mezara gömdüler.
Onlar ölmedi benim gözümde ben her gece onlara dua gönderiyorum gecenin tam üçünde.
Benim şimdi bir işim bir de protez ayağım var bir de hiç kavuşamayacağım bir sevdiğim. Hayat sürüp gidiyor işte.
Yine de Allah'ıma şükürler olsun.
Mesleğimde oldukça başarılı sayılırım. Annem sıkı sarıl hayata ne olursa olsun bırakma demişti. Şimdilerde kimsesiz yalnızım bir kalemim var birde kağıdım sıkı sarıldım... Bir de beni bırakmayan hayallerim onlarda olmasa ne yapardım? Hayat, yürümek zorunda olduğum bir yol inişleri ve çıkışları ile... Kimlikte yaşım otuz üç, yürek yaşım seksen acılar beni çabuk büyüttü. Mesleğimi çok seviyorum... Adil ve adaletliyim, ne kimsenin hakkını yedim nede kimseye hakkımı yedirttim bu zamana kadar. Aklımla Allah'ıma sığımmdım bu da benim yaşam enerjim.
Annemin bir sözü gelir aklıma yaşam hakkında. 'İyisi ile kötüsü ile güzeli ile çirkini ile gecesi ile gündüzü ile içinde yaşayacağın bir dünyadasın demişti' bana, bende yaşıyorum yaşamaksa bunun adı...

17 Ağustos 2010 4-5 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    Yazmak; yaşama tutanmaktır belki de...ve insan kokan her yazı etkilemiştir beni...kutluyorum ve yaşama umudunuza bir tutam enerji gönderiyorum...saygılarımla...

  • 13 yıl önce

    mükemmeldi sevgılı dost...çok çok beğendım...saygılar Hafize hanım