Yıllar Öncesine Dönelim mi
Yıllar öncesine dönelim mi ? Çocukluk yıllarına.
Bahçenin ortasında ahşap bir ev altta iki oda yukarıda iki oda . Tahtadan sofası var , merdivenleri de tahtadan altı ahır . İçeride eşya yok gibi , bir sandık , yatak , yorgan, dağınık halde çamaşırlar .Tabak tencere olmalı . Annem yemekleri nerde pişirirdi ? Tüplü ocak var mıydı? Hatırlamıyorum . Bazen odunla yapardı hatırladığım bu.
Bahçenin üç tarafı yol . Bu demek mahallenin ortasında bir bahçeydi . Neden mi? Hatırlamıyorum ama o zaman küçüktüm , oradan çıktığımızda on yaşındaydım.
Evin yan tarafında bir yol oluşmuştu . Bu yolun biraz ilerisinde su motorunun kulübesi . Bu kulübenin yan tarafında ,bir gül ağacı evet evet ağaç demek doğru . Küçük bir ağaç gibiydi. O gül , beyaz güldü . Ortaları pembe olurdu , açılana kadar ve mis gibi kokardı . Nasıl mı hatırlıyorum ? O güller şimdi de kokar.
Babam orada masa kurar , şarap içerdi . O yolun bitiminde tel örgü , yolun dışında tablalı bir çerezci . O çerezci hep orda dururdu . Arada sırada çerez alırdık.
Evin önünde patlıcan yığını hatırlıyorum , mahallenin kadınları o yığında patlıcan seçerlerdi . Annem satıyordu herhalde ineğin sütünü de satardı tasla ölçerdi . Bahçede portakal ağaçları vardı . Bahçenin bazı yerleri boş olmalı ki patlıcan ekerlerdi . Otlarda debelenirdik , ağaçlara çıkardık , hiç küfür etmezdik . Annem derdi ki 'küfür edene cevap vermeyin babalarına gider' inanırdık . Pek fazla dışarı çıkmazdık komşu çocukları gelirdi oynamaya . Ekmek almaya bile çıkmazdık . Bahçenin yol olmayan tarafındaydı bakkal .
Bahçeden çağırırdık adam bıkmadan istediğimizi getirirdi . Bir gün ekmek geç gelmişti de . Küçük kardeşim bağırmıştı bas bas .'Ya ekmeğimizi ver ya paramızı !'
Bu gün ben değil karşıdan arabadan inmeyene bile ekmek vermiyorum .
Bir gün dışarıdayım bakkalın önünde adam binmiş yeni model arabaya . Arabadan sesleniyor. ' Ekmek var mı? İki ekmek ver'. Ben de hiç istifimi bozmadan 'ekmek var ama inip alırsan' gidip gitmemek arasında kaldı sonra aldı ekmeğini tabi.
Niye ben sonraya döndüm ? Ben sonrayı da yaşadım dönebilirim tabi .
O bahçede küçüktüm dedim ya hep bulutlara bakardım . Dakikalarca izlerdim her şekilden her şekle benzetme yapardım . Hep soru sorardım bıkmadan usanmadan şimdi dört yaşındaki yeğenim gibi cevap verdikleri sorularım var mıydı ? Hatırlamıyorum .Tek hatırladığım 'Büyüyünce öğrenirsin .'Büyüdüm çoğu şeyi öğrendim ; ama hala sorularım bitmedi . Bu hesaba göre daha da büyümem gerekecek.
Erken yatardık sanırım . Bazen bizi uyandırırlardı , sinemaya gitmek için. Hemen hazırlanır giderdik . Sinema yakındı . Hemen hemen her filme götürürlerdi . Masalı yerlerde otururduk . Bir keresinde , sinemaya yakın bir evin damından seyretmiştik ; babamın tanıdığı olmalı . Asma vardı .Üzüm mü , koruk mu? Her neyse toplamıştık .
Doğduğum ev o ev değil . Biz bir ilçede doğmuşuz çok yaramazmışım . Annem komşu kıza para verirmiş doğduğum evde . Beni yüklesin diye . Annemin anlattığı çok ilginç bir olay var . O , ilçede bir hakim savcı çifti varmış çocuğu olmayan . Şu sarı kızı bana verin dermiş . Ben sarı değilim şu an saçımı röfle yaptığımda sarışın oldum azıcık dermişim . Çocukluğumda öyleymişim , işte iki tane fotoğraf var . Zayıf , kısa saçlı fotoğraf siyah beyaz.
Sarı kızmışım işte ne bilirim şimdi ciddi ciddi evlatlık istemişler .Vermemişler tabi . İnsan çocuğunu verir mi? Bazen takılırdım. Anneme 'verseydiniz işte hayatım değişirdi ben sizi sonra bulurdun diye :
Öylece bakardı . İçten söylediğim sözler değildi tabi . Ben bu ailede olmaktan hiç mutsuz olmadım . Öyle uyumla öyle sevgiyle öyle güvenle büyüttüler ki bizi tüm kardeşler kenetlerdi . Onlar şimdi yoklar . Ama şimdi biz varız . Dilerim hep böyle kalırız . Gene soğuk odadayım sırtım dondu . Ayaklarım sıcak uzanmış şekilde yazıyorum . Biliyor musunuz şimdi ne istedim aniden . Annemde babamda yaşamıyor . Acaba onlar yaşıyor mu .Yaşıyorsa onların karşısına geçsem . Gerçi kumral olan saçımı siyaha boyadım ama ... Onlara desem ki ; arap oğlunun sarı kızıyım ben sizi görmeye geldim . Arap oğlu nerden mi ? Çıktı babamgil o ilçede sonradan gördüğüm tek odalı evde yaşarken evliliklerinin ilk yıllarında çocukları olmamış.
Düşüklerden sonra ablam olmuş . Babam ablamı 'Lay lay lay ' diye dakikalarca hoplatırmış , çevreden derlermiş ki 'Arap oğlu gene başladı .'Bunu şimdi böyle yazıyorum ki ipucu olarak , yaşıyorlarsa beni duyarlar . Belki şimdi olmayan sonra mutlaka olacak bilgisayar sitesine bir haber uçururular .
' Sarı kız biz yaşıyoruz o günleri bize hatırlattın sevindik .' diye . Bende cevap yazarım ,
'Ben herkesin kızıyım , bütün dünya benim ailem .' Abartıyorum olabilir , şimdilik olabilir bir gün sizde abartmadığımı anlayacaksınız .
Kendimi mi avutuyorum ? Beni benden başka avutan yok ne yapabilirim , kötüde yazsam yazmam gerek kendime sözüm var.
O bahçeye geri dönelim , annem seslenirdi 'yumurtalar birer tane ha ekmekle yeyin 'her seferinde bağırırdı , her yumurta pişirdiğinde.
Dört çocuktuk önce . Üçü de kız biri oğlan . En küçük kardeşim hep ağlardı . Tahta bir beşik vardı sallardık yine ağlardı . Sonra bir tahta kurusu lafı geçti . Annem beşiği yaktı . Bir sabah uyandım yüklüğün üzerinde bir bebek , bir yabancı kadın evde dedi ki 'baksana bebek getirdim'. Evde bir huzursuzluk beşincisinin oğlan olmasını istediler herhalde . Yine de tüm yaşamım boyunca kız , erkek hiç ayırmadılar . Onların bir hayali vardı:
Köyden gelmiş babamla , dağdan gelmiş annem bir yere varacaklardı .Ve çocuklarını okutacaklardı . Okul dedik de bir okul anısı anlatayım da bugünlük keselim aslında o bahçedeki hikaye o kadar kısa değil . Ama ben bu hikayeyi bir gün de anlatacak kadar yetenekli değilim.
Uykum geldi...
Ve okula başladım . Birinci , ikinci sınıf derken üçüncü sınıfa geldim . Öyle çalışkan bir öğrenci değildim . Bir gün öğretmen bir ödev verdi . Cumhuriyet bayramıydı . Bayramı anlatın veya o günü anlatın diye bir ödevdi .Törene gitmedim tabi . Kim götürecek ki .Yinede ödev ya bir şeyler yazdım . Öğretmen yazdıklarımı okudu 'bu ödevi sen yapmamışsın , başkasına yaptırmışsın . Ablana yaptırmışsın .' Diye bir kızdı ki hala aklımda. Ben yazdım dedikçe inanmadı daha çok bağırdı .O günden sonra yıllar geçti .Çok yorgunum sanki yüzyıllar geçti . Ne zaman yazmayı zor görsem bin nedenden bırakmaya kalksam o gün aklıma geliyor . Madem ben o yaşta bir insanı o kadar bağırtıp kızdıracak kadar güzel yazabiliyorsam bir yetenek vardı demek ki.
Ve ben bugün bunu , yeteri kadar geliştirmeyip hiçe saymışsam ,veya geliştirip sırf başkalarını ikna edemiyorum diye yazmayı bırakırsam , bunun hesabını önce kendime sonra insanlara nasıl veririm . İster iyi ister kötü diye tanımlansın ister eksik ister yanlış diye tanımlansın , insanların sesi o küçümseyen kızgın öğretmenden bile kırıcı olsun hiç fark etmez . Benim yazmam gerek . Ama şimdi uyumalıyım . . .
30 Aralık 2004
ÖNEMSİZ NOT :Yıllar geçti büyüdüm . Günler uzun seneler kısa . Hayatta bir tek şeye önem verdim kendime saygım kalsın istedim öylede oldu . Başkalarının düşüncelerine önem versem bile canımı yakmadı .Yeteri kadar dirençli, sevecen , çalışkan , başarılı olmadım belki ama şundan eminim ; hiç kimseyi kendim kadar kırmadım .
Belki bundan sonra böyle olmaz .
08/06/2010
(ipin Ucu Kitabımdan)