Yoğunlukmuş
Yıl 1983. Bursa Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğrenciyim o zamanlar...son sınıftayım.
Hürriyet semtinde, dört arkadaş aynı evi paylaşıyoruz.
Erkan, Metin, Bilal ve ben.
Öğrenci evlerini bilenler bilir.ortada bir teneke sobamız arada sırada yanar. Odun,kömür tanımaz.sağdan soldan topladığımız çalı-çırpıyla idare etmek zorundadır. Hain soba da bu kadarla ancak kendini ısıtır. Biz de ısınmak için yaklaşma sınırını milimetre ölçülerine kadar zorlarız her yanışında.
Yine bir kış akşamı soba ile gayet samimi bir şekilde oturuyoruz.
Bir tarafında Erkan, bir tarafında Metin diğer tarafında ben. Sınav dönemi olduğundan sadece sınav günleri okula gidiyoruz.ertesi gün de sınav var.Erkan ve Metin Altıparmaktaki binada bense Hürriyet'teki binada giriyoruz derslere. Benim otobüs derdim yok yani. Erkan ve Metin otobüse binecek zorunlu olarak.
Bütçe yapmamız gerek bu durumda.hepimiz ceplerimizi boşaltıyoruz.epeyce zenginiz.
- 1 adet otobüs bileti
- 1 adet yemek fişi
- Çok az tutarda bozuk kağıt para
-
Doğal olarak otobüs bileti Erkan veya Metin'in .Ama bilet bir tane.Yemek fişini de almak istiyorlar.Oysa Metin'in öğle yemekleri için pek sorunu olmaz.Onun her gün 'bütün parası' vardır ve hiçbir zaman bozduramaz.
-Abi ya parayı bozmadılar , bir yemek fişi ver de yarın parayı bozdurunca veririm' numarası hep tutar.
Erkan daha 2. sınıfta.ben son sınıftayım ya...yemek fişini halledermişim bir yolla oldu olacak paraları da al. Benim arkadaşlarımın hepsi ayaklı banka zaten.
İktisatçı olsak ne yazar? John Maynard Keynes gelsin, sıkıysa yapsın adil bir bölüşüm.
Öyleydi böyleydi derken pazarlık uzadı da uzadı tabi ki.uzadıkça da kavganın ayak sesleri duyulmaya başladı , sesimizin desibelleri ev sahibinin zaten hiç olmayan sabrının sınırlarına askerlerini yığmaya başladı..müthiş bir kavga gecikmedi haliyle.
-bilet senin olsun,ben yürürüm.
-yemek fişi senin olsun ben aç da dururum.
-al paraları da, üstüne bir de tatlı ye.
Bütün hazinemiz Erkan'ın ellerinde sonra sustu birden bire.
Ne oluyor demeye kalmadı.sobamızın kapağındaki küçük ağızda,üç beş kağıt parçalık bir lokma belirdi aynı anda küçük bir alev göründü kayboldu.Şimdi artık ne biletimiz, ne yemek fişimiz ne de paramız vardı.
Birbirimize bakışımızla,kahkaha tufanının kopuşunun arasına saniyeler bile sığamamıştı.
Öğrencilik yılları biteli çok zaman oldu.Erkan'la bazen yıllarca görüşmediğimiz zamanlar oldu.Kendimizden,görüşemeyişlerimizden söz ederken işlerden,yoğunluklardan dem vururuz hep.
Metin arkadaşımız aynı üniversitede Profesör oldu.Onunla daha da az görüşebiliyoruz.
Erkan'la geçen gün eski günleri yad edip, Metin'den söz ederken sitemlerde bulundum Metin hakkında. Bazen uzun zaman görüşemeyiz. Ne zaman görüşüp,bunu vurgulasam hep yoğundur, işleri hiç bitmez nedense.ben ise biraz daha duygusalım bu konularda.Onca yıl aynı okulu, aynı evi paylaşmışsın,yediğin içtiğin ayrı gitmemiş,bir simidi üçe-dörde bölmüşsün bazen.
Bunları söyledim Erkan'a da.O da demesin mi :
-Takma kafana' , çok yoğun o bu sıralar'
-Erkan dedim,biletler ve soba hikayesini anımsıyor musun?
Anımsayamadım dedi Erkan.
Hikayeyi yazdım altına da kalın ve büyük harflerle şu notu koydum ve mail attım.
ULAN..SİZ HİÇ YAŞAMINIZIN BU OLAYDAN SONRAKİ KISMINDA BU KADAR GÜZEL, BU KADAR ANLAMLI BİR KAVGA DAHA ETTİNİZ Mİ?
YOĞUNLUKMUŞ.......
İnsanın yaşadığı yaşatmak istediği anılarının olması ve bunları paylaşması ne güzel
Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑👑