Yolcunun Çıkmaz Yolları

...ne yapacaktı nasıl bir bekleyişti bu,hangi heyecanların sonucuydu neleri biriktirmişti içinden konuşmaya başladı '..sevginin karşılığında mutluluk istemekti sevdiğinden.. evlenmek ..' dedi ister istemez önünde uzunca bir yol mu ? yoksa kısa bir mesafe mi ? bilmiyordu ömür kitabının sayfalarını ama evlenmek gibi bir büyük sorunun cevabını da merak ediyordu, meğer sancılı bir yol içinden çıkılmaz gibi görünen bir kördüğüm, bütün yollar bir kavşakta uçurumlara dökülüyor gibi geliyor kilitlenip kalıyor insan, son yazdığı mektupta kullandığı cümleleri hatırladı '..beni soracak olursan, burada her şey bilmediğin gibi daha beni soracak olursan: herkesin biraz faili olduğu meçhûl bir cinayetim şimdi!.. ' oturduğu yerden kalktı odanın içinde dolaşmak ne kadar rahatlatabilirdi ki eşyalardan iyice daralmış odasında iyice daralıyordu kendisi de dışarıda yağmur ve onun sesi ve pencereye vuran rüzgar ve onun sesi üşümüş kuşların telaşlı uçuşları ve onların sesi tek tük insan sesleri yakınlaşıp uzaklaşan ve şehir mi demek istese yoksa bir kasaba mı pencereden baktığında içinde ince bir sızı '..gözlerim doluyor söylenecek tek kelimem yok..şu an ölsem ne eksilir hayattan..' dediğine inanamıyordu bu kadar mı bunalmıştı bu kadar mı kendini yalnız hissediyordu '..şehir mi yorgun yoksa ben mi bilmem? ağır geldi bugün bu yağmur havası yüreğimde törpülenmiş bir hüzün sanki sonbahardan kalma bu son yüzüm..' aynaya bakarken suçlu gibi eğilip bir ucundan kendine bakıyordu odasının dağınıklığını bir türlü toplayamamış kendisini de bu ruh yorgunluğu içinde sanki yaşlı huysuz bir babaanne ya da elinde baston tutmaktan içi daralan yaşlının sağa sola söylenmesi gibi oysa bu genç yaşında ruhunun bu anlaşılmaz yılgınlığına üzülmeden edemiyordu '..ALLAH ım sabrım tükeniyor elimden tut..' demekten başka kendini rahatlatan bir cümleye sarılamıyordu iyi ki şu mini saksıyı yaprakları mor açmış menekşe çiçeğini almıştı bazen onunla konuşuyoe ona sesleniyor ona sırlarını veriyordu bu kez ne söyleyecekti ki '..hayat çok sıradanlaştı yine fakat şikayet etmeye korkuyorum..' cümleyi nasıl kurmuş dudaklarından nasıl dökülmüştü elini ağzına götürdü hayretle aynı sözü tekrarladı pencereyi hemen kapattı kimse duysun istemiyordu cümlenin devamını getirdi '..sevgi göz yaşı değildir akıp gitsin , bir mevsim değildir zamanı gelince bitsin , bir heves değildir gelip geçsin ve sevgi ömür değil ki ölünce bitsin...' hıh bu söylediklerinden içi rahatlar gibi oldu eğilip birkaç parça eşya topladı yerden kitaplarına baktı sıra sıra kimi sınav kitapları kimi şiir-roman-dergi , gülümsedi oku oku sonu gelmeyen bir yol gibi bitmeyen bir yolculuk, pencereye tekrar yöneldi '..gökyüzü ağlıyor bugün benim için de ağla damlalarını düşür üzerime açılmış ellerimle dualarım ulaşsın gökyüzüne , bu uğuldayan şimşek bu ağlayan gökyüzü bu kararmış bulutlar ve bu sessizliği seviyorum...' gerçekten ilginç bir güzellik var yağmur ve doğal görünüm altında evler insanlar ağaçlar dağlar tepeler yollar sokaklar , rüzgar durmuş yağmur çiselemeye devam ediyordu çatılar ve bacalar ve bulutlar bugün böyle ıslak bakıyorlardı ama yarın güneşli bir sabaha uyanmak istiyordu ...




01.01.2012/çengelköy

27 Mayıs 2012 3-4 dakika 44 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 11 yıl önce

    👍👍👍Hıh ben bu öyküyü çok beğendim.Çünkü yazar da benim gibi çiçeklerle konuşuyor çiçekleriyle.Fakat benim çiçeğimin bir kötü özelliği var? Ben ağladığım zaman çiçeğim de ağlıyor.yapraklarından damlalar damlıyor. O yüzden artık çiçeğimin yanında ağlamamaya karar verdim...👍

  • 11 yıl önce

    ..kendisiyle konuşan insan olmayı ben mi çok istedim sevdim, yoksa başka bir yaşama tarzı mı edindim bilmiyorum ama şikayetçi değilim ve çiçeklere benzer duygular ve çiçekler anlar ancak saf temiz duyguları..