Yüreğimden Tutan Kadına

(kısa otobiyografi ve anı...)

Çocukluğuna rastlayamadım ama gamzeli gülüşünden, gözündeki ışıltıdan, çocukların cıvıltısı duyulur, görülürdü… İçim içime sığmazken, bu bedene sığamazken, varlığına sığınırdım var olurdum... Şimdi yokluğuna mı sığınacağım? Var edip gittiklerine mi?

Gecekondu sarı badanası ele bulaşan bir evde dünyaya gelmiştim, kayalıklarından, çalılıklarından usandırmayan. Toprağın, külün, birbirine harmanlandığı, aynı kovada kömüründe, gününde birlikte bittiği sıcak bir çocukluk yaşadım. Evimizin en sevdiğim kısmı salonu olurdu, minderimi sürükleye sürükleye somyanın üstüne koyar, camdan yağan karları izler, sobanın sesini dinlerdim. İşaret parmağımla camın buğusundan resimler yapar, beğenmeyince hem yüzümü, hem burnumu sildiğim kazağımın koluyla camı da silerdim.

Ben çabuk özleyen bi çocuktum okula giderken okul yolu boyunca annemi, eve gelince babamı, ananeme giderken annemi, ananem giderken onu, şimdide çocukluğumu özlüyorum.. Hele ki kar yağınca dizime kadar kara batmış hallerimi, kadife gülkurusu rengi pantolonumu, gocuklarımı, çok özlüyorum… Bunca güzel şey özlenmez mi hiç? ama öyle bir şey var ki onu hepsinden çok özlüyorum, hep gizemli buluyorum. İşte o somyada uyuduğum vakit gördüğüm rüyaları, yaşadığım hisleri… rüyamda ananemi her gördüğümde “geliyoruz biz” sesine uyanırdım. hemen ardından, dedemin eski model arabası kapıda biterdi.. Bu his beni o kadar mutlu ederdi ki; biliyordum geleceğini derdim içimden… Hep orada uyumak isterdim ananem gelsin diye ama beni kaldırırlar yatağıma götürürlerdi. Bende açıklayamazdım ya bi daha gelmezse bu bizim sırrımız diye.

Ananemi öyle severdim ki ona hep yavrum guzum ananem derdim. Sımsıkı sarılırdım, huzur kokardı. Bana öyle bir sevgi verdi ki ben hiç aç kalmadım sevgiye, cesareti ondan öğrendim, dik durmayı… Özgüvenli olmayı, paylaşmayı, insan olmayı.

Elime birkaç kuru boya alır salondaki Isparta halısına uzanır çizgilere aldırmadan boyarken elimden tutup bana boyama yapmayı öğretirdi. Hayır, bu böyle olmaz tavrıyla değil, sessiz sessiz kıkırdar yaptığım işi beğenmediğimi ağlamaklı olacağımı fark edince öğretmen edasıyla yardım ederdi. En güzel elbiseleri alırdı. Düğmesi eksik kıyafetle gezdirmez, çocukluğumdan beri bana hep bir şeyler örerdi. elleri öyle hamarattı ki, herkes onun sarmasının üstüne yaprak sarması tanımazdı. Bayramlarda sarma bitmeden gelmek için erkenden konuk olurlardı. Hatta hiç sevmediğim ıspanak yemeğini bile onun sayesinde sevmiştim. Bana her zaman çocukluğumun en güzel yıllarını yaşattı. Korktuğum hayvanları usul usul sevdirdi, ağaçları da sevdirmekle kalmadı, onların dilini öğretti. Hiç korkmadım ağaçtan düşmeye. Derdi ki “ağacın dalını kırma bir daha ki sefere tutunacağın dalını kırma” derdi. Anlatırdı, öyle saatlerce dinlerdim, öyle tatlıydı ki dili hiç reddetmedim onu, içim titrerdi kıracağım diye kalbini.

Yaz olur bahçesine inerdik, kendi elleriyle büyüttüğü erik, kayısı, dut ağaçlarından nasiplenmek için gün sayardık. Bize yumuşacık ak pak elleriyle, evdeki örtüleri çuvalları yama yapar dut için sergi haline getirirdi. Dut çırpılınca boşa gitmesin diye, o yazlar tüm herkes meyvelere doyardı, kuşların hakkını bile düşünürdü onlara da bırakın… Çok insana emek verdi, çok da çile çekti.. son günlerini kanserle mücadele etmek ve ameliyat olacağım umuduyla geçirdi… bu çok hızlı yayılan kanserlerden biriydi önce rahmini sonra akciğer ardından beynini ve sırasıyla böbreklerini, midesini sarmıştı. Moral olmak için çok çabaladık, ameliyat olmasının imkanı olmayacağını söyleyen doktorlar bizi bu zamana yavaş yavaş hazırladı ama ona ameliyat olamayacağını söylemek onu daha çok yıkacaktı.. bu yüzden ona doğruyu bile söyleyemedik… umarım bizi affeder… seni seviyorum ananem..

Sen beni hiçbir şeyden mahrum bırakmadın, her istediğimi aldın ananem.. ben sana hiçbir şey alamadım ama umarım gönlünü almışımdır gönlün hoş ayrılmışsındır benden.. sen benim sessizliğimde sesim oldun.. kimse görmeden düştüğümde kaldırdın ne utandırdın ne de başımı eğdirdin, sana söz veriyorum seni hiç unutmayacağım, ağaçlarına bahçene iyi bakacağım.. yüreğinden binlerce kez öpüyorum. Seni çok özlüyorum, yavrum guzum ananem… 18.02.2022

07 Mart 2022 4-5 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (2)
  • 2 yıl önce

    Eli ve yüreği öpülesi kadınlardır onlar güzel bir anlatıydı İlknur hanım kutlarım