Zeynep Ve Balık

...İstanbul ne güzel bir şehir, hem en güzel şehir, şehirlerin şehri herkesin kıskandığı, görmek için can attığı mavi bir şehir, neden mi ? çünkü içinden deniz geçiyor ve en mutlu martılar ve kuşlar bu şehirde uçuyor, en renkli bulutlar ve en güzel yağmurlar bu şehirde yaşıyor, dört mevsim kartpostal gibi, deniz ve boğaz iki yaka Asya ve Avrupa nasıl da barışıktır bu şehirde ve yeşil ve mavi nasıl da kardeştir, işte Zeynep, bu yüzden bu şehrin kokusunu güzelliğini kendisini bu kadar hızlı büyüten havasını çok seviyor. Tarihi ve kültürel dokusunu insan zenginliğini tanıdıkça daha bir mutlu uyanıyor sabahlara,daha huzurlu hazırlanıyor rüyalarına. İstanbul öyle gizemli ve etkileyici ki her gün yeni bir şehre uyanır gibi bambaşka güzelliklerle gününü geçiriyor. En son babası ile çıktığı bir gezintinin kendisine hazırladığı sürprizi asla unutmayacaktı. Anne ve babası ile denize yakın bir yere gelmişlerdi içi içine sığmıyor mavi suya bu kadar yakın olmanın sevincini yerinde hoplayarak zıplayarak çıkarıyordu. Arabanın bagajından babasının eline aldığı uzun metal çubuğun mesina olduğunu sonradan öğrenecekti, suya ellerini uzatacak kadar yaklaştılar, sağına ve soluna bakındı, sahil aynı işi yapan bir kalabalık telaşı içindeydi anlamaya çalıştı Zeynep, herkesin yanında içi su dolu kaplar ve kovalar vardı, uzun çubuklu ve ucunda ip olan bir şey tutuyorlar denize atıyorlar kimi uzaklara düşüyor kimi de hemen yakınlara. Bazılarının denizden çektiklerinde küçük balıklar, bazılarında yosunlar ve dal parçaları,kağıt ya da çöp cinsinden tuhaf şeyler çıkıyordu.Zeynep sıkılır gibi oldu bir an. '..babacığım ne yapacağız biz burada..' -..balık tutmasını öğreteceğim sana Zeynep,bak bunu senin için aldım diğer insanlar gibi biz de denize atacağız ve sonra ağır ağır çekeceğiz bunun adı mesina ve ucunda belli sayıda oltalar var balıklar bunlara yem var zannederek yaklaşacaklar ve bu çengellere yakalanacaklar '..canları yanmayacak mı baba ? acımayacak değil mi ? 'babası cevap veremedi daha doğrusu ne diyeceğini bilemedi sahi bunu hiç düşünmemişti diyebileceği tek şey '..hayır Zeynep, korkma yavrum, Allah onlara öyle bir kuvvet veriyor ki hem çocuklara ve insanlara bilerek gıda oluyorlar hem bu uğurda kendilerini hazır hissediyorlar, birazdan göreceksin mutluluk oyunu gibi mesina ucunda çocukların büyümesinde ve insanların gıda besin almasında yardımcı olacakları için bu yolda bir faydası olacağı için seviniyorlar bile.. ' ne kadar inandırıcı olabilmişti ama zeyneb'in düşünceli hali, aklına takılan başka sorular ve duyguların da olabileceğiydi. Az sonra babasının besmele çekerek denize hızla fırlattığı ucunda ağırlık demiri olan uzun ip mavi suda kaybolmuştu bile. Babası daha sonra mesinayı zeyneb'e verdi, önce heyecanlandı Zeynep zamanla daha sıkı ve babasının tarif ettiği gibi çekerek ve bırakarak aşağı yukarı mesinayı kımıldatıyordu bunu neden yaptığını sorduğunda balıkların dikkatini çekmek için olduğunu öğreniyordu. Mesina'nın kumanda kolunu yavaş yavaş geri dolamaya başladılar hem babası hem Zeynep kıyıya kadar çektiler, ipin sonu yaklaştıkça ve iyice yukarı çekildiğinde ışıl ışıl parlayan gümüş renkli üç tane balık olduğunu gördüler, bu ilk heyecan ve ilk tanışmaydı Zeynep çığlık attı, balık.. balık.. balık diye bağırıyordu annesi kovayı yaklaştırdı, balıkların o mini ağızları olta iğnelerine yakalanmış bir yandan sallanıyorlar hiç rahat durmuyorlar bir yandan da iğneden dikkatlice çıkarılırken elden kurtulup suya atlamak istiyorlardı, babası üç balığı acı çektirmeden usulca iğnelerden kurtarıp su kabına koydu Zeynep sessiz ve tedirgince bakıyordu konuşmuyor ama gözleri ne olup bittiğini iyi takip ediyordu, İstanbul'un o muhteşem harika güzelliği yerine şimdi en önemli bir konunun puslu heyecanları vardı. Gözlerinin önünde cereyan eden şu olayda ,belki hayatında hiç tanışmak istemediği sonu acı ile biten canlı bir hayatın haklı bir izahı olmalı diyordu doğru bir tanımlaması yapılmalıydı. Babası ikinci kez oltayı besmele ile denize fırlattığında Zeynep su kabın içindeki balıkların başında bekliyordu, sudaki canlı hareketleri ile balıkların sağlıklı görünüşleri zeyneb'i çok sevindirdi, yaşasın dedi ölmemişler yaşıyorlar hiç acı çekmemişler ağlamıyorlar da,yaşasın !! diyordu,annesine koştu gördüklerini heyecanlı heyecanlı anlatıyordu, tekrar babasının yanına döndü, denizden oltayı her çıkarışında balıklar üçer beşer iğnelerin ucunda görülüyor her bir balığın yakalandığı nokta zeyneb'in hafızasına adeta kazılıyordu. Eve döndüklerinde biraz yorgun biraz eğlenceli biraz düşünceliydi Zeynep,anne babasının sofra başında oldukları bir sırada mesina'nın olduğu odaya gitti ve daha yakından incelemeye başladı özellikle iğnelere bakıyor önem ve özelliğini çözmeye çalışıyordu,merak etti elini iğnenin ucuna tuttu ve canı yandı hattı korkuyla çekerken eline battı ve kanattı,canı çok yanıyordu ve kendisini daha fazla tutamadı ağlamaya ve çığlık atmaya başladı,anne-babası telaş ve endişe ile koşarak geldiler durumu hemen kavradı babası,-ah kızım, neden yaptın bunu ,niçin oynadın ne işin var bununla, senin oyuncakların daha güvenli daha güzel, Zeynep bir yandan ağlıyor bir yandan babasına '..benim canımı acıtan balıkların canını acıtmaz mı ? bu çok keskin, bıçak gibi diyordu, babası ona '..ama kızım anlattım ya sana balıklar ve diğer temiz helal kılınmış hayvanlar insanların büyümesi gelişmesi ve sağlıklı olmaları içindir, etinden, sütünden ve derisinden istifade edilir, Allah yeryüzünü insanlar için yaratmıştır ve onun üzerindeki her şey biz insanlar içindir iyi ve temiz şeylerin helâl, pis şeylerin haram kılındığını bilerek yaşamalıyız, denizde ve karada yaşayan helal sayılan her şey avlanır ve yenilir,mesela bugün denize gittik balık avladık bizi ve her şeyi ve balıkları da yaratan Allah bize bu izni veriyor '..deniz avı yapmak ve onu yemek sizin için helal sayıldı..' demek suretiyle bu konuda bizi aydınlatmıştır ve bundan, ne hayvanlar ne de balıklar hiç acı çekmez canı yanmazlar, yeter ki insanlar güzel, iyi, doğru davransınlar, kötülük yapmasınlar, Zeynep ağlamayı kesmişti '..biz balıklara kötü davranmadık değil mi baba !1? onları suya koyduk yüzüyorlardı oltanın ucundan güzelce çıkardık değil mi ?,-evet Zeynep hiç endişen olmasın her zaman böyle davranmalıyız. Zeynep bütün bir gece rüyasında deniz ve denizde güle oynaya sevinçli şarkılar okuyan balıklar ile oltaların ucundaki balıkların hüzünlü fakat çocuklara besin olmakta istekli yüzlerini gördü, sargılı parmağının sızısının sabah olduğunda geçtiğini fark etti, annesine koştu bak anneciğim bir şeyim kalmadı,bak acımıyor, demesi üzerine annesinin söylediklerini hayatı boyunca unutmayacaktı '..evet canım kızım. Sen çok merhametlisin ve çocukları seven peygamberin dediği gibi '"Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerde¬kilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin" sözü, kulağına küpe olsun kendine ve çevrene canlı cansız her şeye merhametle yaklaş. Zeynep o günden sonra eline taş almadı hiçbir canlıya atmayı düşünmedi, hatta fidanlara, ağaçlara,evlerinin duvarına,odasının boyasına hiç zarar vermedi kalemle çizmedi, temiz düşündü, temiz baktı .

02 Temmuz 2012 7-8 dakika 44 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar