Zorlu Dönemeçler-2-B8-1-7-2008-29-7-2008
01-07-2008
Saat 0830 da kızıltoprakta, Ziraat Bankasının önündeydik. Yasemini arabada bırakıp, sıraya girdim. Arabaya güneş gelince, terlemesin diye, hırkasını çıkardım. Pijaması sırtında, uyuyakaldı. Gelen, geçen de merakla bakıyor. Kuyrukta ise, o rüzgarda yarım saat bekledik. Neyse ki sekizinciydim.
Bir ara boğazımda yanma ve gıcık başladı. Demek rüzgar dokunmuştu. Belki de hastane koridorundaki cereyan sebep olmuştu. Boğazımda, taa Akademiden bu yana, Faranjit oluşmuştu. Bu nedenle, boğazım hassastı. Daha ziyade, nezle olursam, Yasemine bulaştırırsam diye korkuyordum. Bu nedenle eve geldikten sonra Termaljin almaya başladım.
Öğleden sonra Semiha geldi. Yengesini, kolu sargılı görünce şaşırdı. Hadiseyi anlatmak durumunda kaldım. Aslında, herkesin öğrenip üzülmesini istemiyordum.
03-07-2008 Perşembe
Saat 0630 uyandı ama, kaldırmak yarım saat sürdü. Doktor sekiz civarında gelin demişti. Kahvaltıdan sonra hemen yola çıktık.
Doktor Faruk kaya, tekrar röntgen istedi. Akılsız kafanın cezasını ayak çekermiş misali, Eşimi arabada bırakıp, taa nizamiyeye kadar gidip tekerlekli sandalye alıp döndüm. Badema, tekerlekli sandalyeyle Yasemin'i, röntgen odalarının önüne götürdüm. Sıramız gelince seslendiler, Röntgen çekildikten sonra yine beklemedeyiz. Neyse 10 dakika sonra röntgeni elimize verdiler.
Doktor röntgeni tetkik ettikten sonra, ??Yarın saat sekizde, birinci katta bulunun, Heyet toplanacak, filmleri onlara göstereceğim, teyzenin gelmesine gerek yok'' dedi.
04-07-2008
Yasemini, bakacak kimse olmadığı için, beraberimde götürdüm. Onu arabada bırakarak birinci kata çıktım. Benim gibi bekleyen hasta yakınları vardı. Orada beklerken, zaman, zaman da pencereden, arabada kalan eşimi kontrol ediyordum.
Yarım saat içinde, Hoca dahil, heyet toplandı, Dr. Faruk bey filmi alıp gösterdi. Beş dakika içinde de çıktı. ?'Teyzeyi sargı odasına götürün, ben biraz sonra odama ineceğim'' dedi. İyi ki Yasemini getirmişim.
Sargı odasında beklerken doktor geldi. Sargı bezi aramaya başladı. Sağa baktı, sola baktı, çekmeceleri, dolapları karıştırdı. Sonra bir yerlere, sargı bezi getirmeleri için telefon etti. ?' Sargı bezini Getirdiklerinde, bana haber verin''diyerek odasına gitti. Bu arada başka bir doktor geldi. O da ara, tara , aradığını bulamadan gitti..
Acaba, burası özel bir hastane olsaydı, böyle bir problem yaşanır mıydı? Diye kendi, kendime düşünmüş, üzülmüştüm. Sargı bezi getiren hemşireyi tanımıştım. İlk geldiğimizde, doktor sargı bezini sararken ona yardım etmişti.
Doktor'a haber verdim. Kayıt yapan hemşirelerden birini yardım için alarak geldi. Ama getirilen sargı bezini beğenmedi, top halindeydi, Hemşireye dönerek, ?' uygun bir sargı bezi getirmesini ?' söyleyip, çıktı gitti. Bize de yine beklemek kaldı.
Neticede, doktor sargı bezlerini sararken, bizimki, doktor falan tanımıyor, küfürler ediyordu. Doktordan özür dilemek mecburiyetinde kaldım. ?'Üzülmeyin, nihayet Alzheimer hastası olduğunu biliyoruz''deyerek beni teselli etti. Doktor'a ?' sargı bezini ne zaman çıkaracağını'' sordum. ?'Aslında ameliyat edilmesi gerekir ama yaşından dolayı edemiyoruz. Sargı bezini belki bir ay sonra çıkarabiliriz'' diye cevap verdi.
17-07-2008
Bu gün de doktora gideceğiz. Yasemini zorlukla kaldırdığım için gecikmeli olarak, saat 10.00da doktorun odasına girdim. Nedense bu defa ?'kayıt yaptırın'' dedi. Dışarı çıkıp, kayıt işlerini yapan hemşireye,' ?doktor acele kayıt yapılsın istiyor'' dedim. Onun da başı kalabalıktı, beni bekletti. O sırada doktor dışarı çıkıp beni görünce, Hemşireye, ?'Albayın hastası Alzheimer li, biraz sonra burayı birebirine kadar, çabuk kaydını yap'' diye çıkıştı. Sonra yine, röntgen talebini yaptı.
Yasemini arabadan indirip, tekerlekli sandalyeye oturturken, nöbetçi er veya oradan gelip, geçenler yardım ediyorlardı. Ve ben de yine işlerin uzun süreceğini düşünüyordum. Allahtan işlerim bu defa çabuk bitti ve 3 No:lu sargı odasına girdik. Oturacak yer olmadığından diğer hastalar da buraya sığınmışlardı. Doktor gelince onlar mecburen çıktılar. Bu defa, odada her şey muntazamdı. Faruk bey filme bakarken, ?'Kaç gün oldu''diye sordu. Ben de ?'23 gün'' dedim. Filmi hemen kendi odasında bulunan hocasına gösterip getirdi. Ben de bir defa daha sordum. ?'Sargıyı ne zaman çıkaracağız?'' ''on beş gün sonra gelin, bakarız'' dedi. Tekrar çağırdığına göre, muhtemelen Yaseminde biraz iyileşme görmüştü.
Evimize geldiğimizde saat 1200 idi. Öğle yemeğimizi normal zamanda yedik, ama yasemin rahatsızlık duyduğu için sargıdan şikayet ediyordu. Kaç defa ?'çıkar'' diye ısrar etti ise de ?'doktor sardı, ancak doktor çıkarabilir'' diyerek onu ikna etmeye çalıştım.
18-07-2008 Sabahleyin kahvaltı yaptırdıktan sonra, cam önüne oturttum. Hemen uyudu. Ben de ADSL parasını yatırmak üzere TTNET'in şubesine (100-150m.) gittim. Geldiğim zaman hâlâ uyuyordu.
Öğle yemeği yedikten sonra tekrar cam önüne yatırdım, yine uyuklamaya başladı. Ben, bulaşıkları yıkarken, telefon çaldı. Baktım, Gülcan. Onunla konuşurken, uyandı, ayağa kaldı, muvazenesini kaybetti ve olduğu yere, cam önüne düştü. Hemen koşup zorlukla kaldırdım. Bu defa sol kolunun üstüne düşmüştü. Söyle bi baktım, pijamanın kolundan kan çıkmış olduğunu gördüm. Kolunun derisi, iki parmak enliliğinde sıyrılmıştı. Hemen Bepanten sürdüm. Ama bunun kafi gelmeyeceğini düşünerek, tanıdık Abra eczanesine telefon ettim. Durumu anlattım. Biokodin, tıbbî Flaster, steril bez, sargı bezi vs. gönderdiler. Bunlarla tedaviye başladım. Hastaneye götürmeye gerek görmedim.
Bazı durumlar karşısında, ince, ince içim sızlıyor. Kendime hakim olmasam yine psikoloji hastası olacağım. En büyük korkum, kendim için değil, ona nasıl bakılacak düşüncesi.!
Akşam yemeğinden sonra, ?'Beni biryerlere yatır'' dedi. Yatağına yatırdım. Bulaşıkları yıkarken, sesini duyuyorum. ?'Yusuf, Cantürk albay, Coni, Gülcan, Semiha''diye bağırıyor. Hemen yanına koştum. ?'Kaldırın beni'' diye feryat ediyor. Zorlukla kaldırıp salona oturttum. On dakika sonra, ?'beni yatağıma yatır'' dedi. Yatma, kalkma işini üç defa tekrarladık. Netice ben de yatakta yanına uzandım. Ama hareket halinde, ne kendi uyudu, ne de beni uyuttu. Sabaha doğru dalmışım, O saatten sonra, uyudu mu? Uyumadı mı bilmiyorum? Sabahleyin kontrol ettiğimde, hareketlerinden dolayı, kolunun sıyrığı yine kanamıştı.
Zor da olsa, yine eczanenin gönderdiği ilaçlarla tedaviye devam ettim.
22-07-2008
Bu gün Salı, Kolunun sargısı yine yerinden oynamış. Kahvaltıdan sonra takviye ettim. Can önüne oturttum, hemen uyudu. Yemeklerde uyandırmak için zorluk çekiyorum. Gülcanlar gelecek diye düşünüyordum ama, işleri çıkmış, gelemeyecekler. Semiha'ya telefon ettim, gelmeye niyeti var.
Ö. Sonra, biz kahvaltı etmiştik ki Semiha geldi. Bir şey yemek istemedi. Yengesini ona emanet ederek, su parasını yatırmaya ve Pazar alışverişi için dışarı çıktım. Öğleden sonra Pazar hep kalabalık oluyor. Ama zaruretten, bu defa böyle geç çıkmaya mecbur kaldım.
Semiha evdeyken aldıklarımı, buz dolabına yerleştirdim. Semiha gittikten sonra da uykuya dalınca, ben de banyo yapmaya girdim. Banyodan çıktığımda uyanıktı.
Birikmiş çamaşırlar vardı. Kavga, doğuş yasemini de kolonyalı pamukla silerek çamaşırlarını değiştirdim. Makinede çamaşır yıkadım. Temizlik için Selma geldiğinde, banyo yaptırıyoruz ama, küfürlerin, bağırıp, çağırmaların biri, bin para. Muhakkak komşular da rahatsız oluyorlardı. ama, arada bir banyo yaptırmak zorunlu oluyordu.
Gece yatmadan önce, sol kolunun pansumanını yapıyor, ilaç sürerek tekrar bantlıyorum. Bu defa doktorun yaptığı bandajın da kaydığını gördüm. Zaten, çıkar diye şikayet edip duruyordu. Demek ki kendisi çıkarmaya çalışmıştı. Onu da kendimce düzeltmeye, yenilemeye uğraştım. Yatarken de sağ tarafını tercih etti. Genellikle sırt üstü yatıyordu. Bunu da sağ omuzundaki çatlağın iyileşmekte olduğu şeklinde yorumladım.
.. 29-07-2008 Salı
Sabah kahvaltıdan sonra takvime göz atarken, Regaip Kandili olduğunu anladım. Günler nasıl hızlı akıp gidiyor! Fırsat bulunca, Arkadaşı Perihan hanımı, Köyden, Nadire ablamı, Celâl'i telefonla aradım, kandillerini kutladım. Kandil diyerek Yasemine de sarılıp öptüm. Eskiden ne kadar değer verirdi böyle mübarek günlere, Ama fazla bir ilgi göstermedi. Gülcan, Semiha ve Metin telefon etti. Metin Böyle günlerde muhakkak arar ama, diğer torunlar hayır. Cüneyt ve Mehlika da bizi aradı. Mehlika hasta kızı ile Fethiye'de yaşıyordu. Kız uzun zaman önce düşüp bacağını kırmış, bacağına platin konmuştu. Şimdi ise Platin deforme olduğundan kızıyla İstanbul'a, yeğeninin yanına gelmiş. Tekrar platin değiştirilecekmiş. Çilekeş Mehlika!