5.45 Vapurunda
Sabahın en yorgun saatinde,
şehrin uykusu denize sinmişken
benim yolculuğum başlar:
5.45 vapurunda.
Dalgalara çarpan martı çığlıkları
göğün paslı tenini yırtar.
Bir çay, bir simit…
Ve kederle karışık ince bir huzur.
Hepsi bu: 5.45 vapurunda.
Kim çağırdı beni buraya?
Bir ihtimalin ince sızıntısı mı,
yoksa geçmişin susmayan yankısı mı?
Dönüp bakıyorum geriye…
Özlemedim desem kendime ihanet olur.
Evet, özledim.
Ama her özleyişin arkasında
acıyla ısırılmış bir hatıra var.
Şimdi rüzgâr, saçlarımı değil
kalbimin dağınık raflarını savuruyor.
Her dalga beni biraz daha uzağa taşırken,
her martı kanadı
biraz daha geriye çağırıyor.
Benimkisi 5.45 vapuru:
ne tam gidiş,
ne tam dönüş.
Belki sadece
yüreğimle çıktığım
ve hiçbir limanda bitmeyen
uzun bir yolculuk…
5.45 mi vapur bile uyanmamıştır yahu daha:) Kutlarım. Güzel ve şık şiir...