98
bir tren geçti iç sokaklarımdan
dizlerime düştü bütün sorular
hangi istasyonda indim
bilmiyorum
kendi istasyonuma yol aldım
zarfı olmayan cümleler döküldü paspasa
göndereni tanıdım
kendi elyazım
harflerin omzu düşük
yazmış
tek bir kelimeyle bütün bir geceyi taşıyamazsın
uyku
devamsızlığa alışır
bir şarkı tutturur radyolar gece yarısı
uzar gökyüzü,
kısalır
aramızda yol olur
bir saksı çiçek
konuşmadan anlaştığımız dildir
belki doğru yorulmuş bir yalandır
ben bir başkasıdır
ihtimaller öldü
cenazesinde yalnızdım
her hatıra tamir bekliyor
birazını pişmanlıklara
birazını dualara yatırdım
bir kapı bıraktım
aralık
rüzgar girsin toz konuşsun
sessizlik işini görsün
kim gelirse
ayakkabısını değil
yalanını kapıda çıkarsın
küsuratla bir iyilik bıraktım
kim alırsa helal
kim görürse hatırlasın
sustuğum yer
ağzım değil
omurgamın ortası
susmayı tedavi sanınca
içimde başka bir yara kabardı
ben kendimden taşındım
gönderecek gökyüzüm kalmadı
bir dua koptu içimden kelimesiz
gül gibi yaşa
ben toprağına su olurum
sen gülersen bütün ağaçlar yapraklanır
sığamadım çerçevelenmiş fotoğraflara
cüzdanımda iki fotoğraf
biri çekilmemiş günlerin ağırlığı
öteki gülüşü ters düşmüş bir çocukluk
en net halim blur en yakın halim uzak
kim kimi bekler kim kime kalır
hangisini taşırım
hangisi çıkar sabaha
zamanı yalnızlığa kiraladım
yol, yürüyeni tanır
kimisi gidiş kimisi kalış yarası
bazı adımlar yumuşak
bazıları kırıcı
benimkiler taşın sabrını aşındırır
bir elin çizgilerinde
kaç mevsim barınır
biz
bir şehirden çıkıp başka bir şehre
aynı rüzgarın ceplerinde taşınan iki sır
ne kaldıysa içimde
hepsi yarım kalmış
söyle bana sahiden
27 yaşında mıyım