Acıya Gebe Kaldım

Yüzüde sevdası kadar güzeldi Fatma'nın. Orta boylu, Al yanaklı, beline kadar uzanan kıvrım kıvrım saçları ve yüreğinin güzelliğini hemen ele veren iri gözleri vardı. Daha 18'li yaşlarda vurulmuştu Osman'ına. Mahallenin delikanlısıydi Osman; Uzun boylu, kara kaşlı ve kara gözlüydü. Fatma'nın onu sevdiğinden haberi vardı fakat, bir türlü kabullenemiyordu sevgisini. Kaçtıkça kaçıyor, görmek hatta duymak dahi istemiyordu. Gel gör ki zavallı Fatma bunları bile bile ateşe atlamaktan vazgeçemiyordu. Yıllarca sevdi Osman'ını. Hem de öyle bir sevdaydi ki yüreğinde, olurda biri Osman diyecek olursa, göz bebekleri büyür, ellerini kalbinin üzerine koyar ve şöyle derdi; Ya Rab sen sabır ver, sen kalbimin atışını dizginleştir, sen güç ver... Bu sözlerini duyanlar şaşkınlıkla yaklaşırlardı yanına ama Fatma onlardan bihaber, yüreğiyle başbaşa kalırdı. Konuşulanları duymaz, yaklaşanları görmezdi. Gel zaman git zaman Osman'la mahallenin girişinde karşılaştılar. Fatma'nın yüreği yerinden çıkacak gibi hızla çarpıyordu. Fatma konuşmaktan çekinse de merhaba diyecek gibi oldu ama Osman başını eğip geçiverdi yanından. Osman'ın onu görmezden gelişi çok ağır geliyordu. Konuşması mesele değildi fakat sevdasının büyüklüğünü yok sayışı ağır geliyordu. Oracıkta diz çöküp hıçkırıklara boğuldu... 23 yaşına henüz girmişti Fatma , Osman ise 26 yaşında kocaman bi delikanlı olmuştu. Evlilik çağının gelmesiyle, ailesi ona uygun bir bayan bulmuş ve evlendirmeye niyetlenmişti. Osman da beğenmiş olsa gerek kabul etmişti. Herkesin bundan haberi olmuş fakat Fatma'ya söyleyememislerdi. Derken arkadaşlarından biri boş bulunup ağzından kaçırıverdi. Olduğu yerde kalakaldı Fatma. Yıllarca sevdiği Osman'ı bir başkasıyla evlenecekti. Beyninden vurulmuş gibi küçüldükçe küçüldü. Bin bir türlü fikir aklından geçerken, halden hale giriyordu vücudu. Ağlayamıyor, görmüyor, duymuyor sadece tek bir noktaya bakıyordu. Evet haftaya düğünü vardı Osman'in ve Fatma bundan haberdardı artık. Yüreği yangın yeri misali yanıp tutuşurken, gözleri bi anda sel olmaya başladı. Kimseye aldırış etmeden Leyla gibi evin yolunu aldı. Günlerce yemeden, içmeden uykusuz kaldı. Pencerenin köşesinde oturup uzaklara baktı. Vücudu dirençsiz kaldığı için amansız bir hastalığa yakalandı. Yüreği onu yakıp kavururken hastalığı pekte önemsemedi. Düğün günü yaklaştıkça perperişan oluyordu. Duyanlar sevda insana böyle yapar mi diye konuşuyorlar, bir yandan da için için üzülüyorlardı. Düğün günü geldi çattı, Fatma ise yatalak oldu. Sevdiği, Osman'ı damat oluyordu. O artık evleniyordu. Hiç şansı kalmamıştı Fatma'nın , hiç umudu yoktu. Davullar, zurnalar başlamıştı çalmaya. Fatma, Osman'ın düğün sesinden başka bir şey duymuyordu. Zaman hızla akarken, onun için saatler durmuş ve ilerlemiyordu. Osman, yavaş yavaş düğünün sonuna yaklaşıyordu. Fatma ise dört duvar arasında onu sevenlerle birlikte bekliyordu. Sevenleri bir şeyler anlatıyor, dünyanın sonu olmadığını falan söylüyordu fakat nafile Fatma onları duymuyordu. Derken sesler kesildi ve düğün bitti. Osman artık dünya evine girecek ve mutlu bir yuvası olacaktı. Fatma bunları düşünürken son kez yutkunacak gibi oldu ve konuşmaya çalıştı. Mecali yoktu ama ısrarla söylemeye çalışıyordu. Herkes anlamıştı ölümle burun buruna olduğunu. Artık son vedasını ediyordu. Yanına yaklaşanlar onu dikkatlice dinlemeye çalışıyor ve ağzından çıkacak sözleri bekliyolardı. Ve Fatma son kez konuştu ağzından dökülen mısraları güçlükle söylüyordu. Son sözlerini söyledikten sonra sonsuzluğa uğurlanacakti ve Fatma başladı;





Ey kalbim yetmedi mi çektiklerin,

Nedendir bu ısrar edişlerin ?

Acıya sonsuz gebe kaldım,

Bitmeyecek bu sancılar anladım.

Bilmediğim bir yerdeyim şimdi,

Yanımda oturuyor üç beş kişi.

Lakin duymuyor kulaklarım,

Gevşiyor sanki al yanaklarım.

Aman Allahım lal oldu dilim,

Tepkisiz kaldı felç oldu bedenim.

Ahh! Görmez ya Rab iki gözüm,

Kalmadı artık ne özüm ne de sözüm.

Heh ışte çıkıyor sonunda kalbim yerinden,

Sanırım kurtuldum esaretinden.

Fakat bir tuhaflık var içimde,

Derin bi' uyku var gözlerimde.

Ölüyormuşum meğer bu son veda,

Bitirdin beni kalbim elveda.

O halde isterim olsun son dileğim,

Bitsin artık içimdeki kederim.

Ugurlayın beni aşk dolu yüreklerle,

Örtün üstüme bembeyaz perde.

Koysunlar mezarıma gül-ü deste,

Söylesin herkes son bir beste;

Ey yürekli kadın ne büyükmüş aşkın,

Nicedir görmedik herkes şaşkın...

18 Mayıs 2016 4 şiiri var.
Yorumlar