Ah Piraye Ah
Kurma ayrılığın saatini bu gece başıma
koynu bükük eylülün mahur sarı sıcak sabahı
aceleci, temkinsiz
sancılı
çiğ tanesi; düş yarından sonra bağ bozuğu yüzüme 
her düşüşün çatlatır damarlarımdaki isyanı 
koyu kan rengine dönüştürüverir kinimi
oysa ruhumda titrettiğim bir tek sendin 
titrek mücrim bedenimin yığıldığı keder dağının ardında
Soluklaşıyor; Piraye gözlerimdeki hayalin
feri sönmüş; sarhoş masalarına meze olan yıldızlar misali
ruhuma, kurumuş yaprakların kokusunu
sıvayıp geçiyor kahpe ayrılık sabahı 
sendeliyor içimde esen rüzgarın senden kalan dokusu
başı dönmüş geceden kalma günahkâr şehir
vay üşüyen tenim vay 
sen sabır ateşinde kavurduğum al duvaklı gelinim
nikahsız bir ayrılık sokuyorsun yatağıma
Küflü 
ıslak kaldırımların ağırlığı bastıkça çöküyorum içime içime
bedenimden daha yorgun, 
şehrin ağaçlarının üstüme düşen gölgesi
günah yorgunu pencerelerden sızan sesler
saçılıyor karanlığın üstüne koyu siyah kasvetler
senli bir vefa bırakıyor hantal bedenimin önüne
yaslıyorum bedenimi efkar yüklü bir dağın zirvesine 
seher yellerine, teslim olmuş nefesi şehrin
geçmiş bedenine ayrılığın kisvesi
gizemli sessizlikler sürer bazen 
yüzümüze gözümüze bir gidişin müjdesi
kurumuş mendilimde kalan kırık güftesi
gözyaşlarımı da terk ettiğim özlemim
Ah Piraye
kutsuyor sokakları bir gidişin yolcusu
kararsız adımlarında boş vermişlik
kelimelerin altında kalmış dilim
bir gidiş uğurluyorum ellerime konmuş kızıl kına
köhne bir garın üstünde asılmış ağır serkeş bir hava
duvarlarında üşümüş asılı kimsesizliğim
çöktükçe çöküyor üstüme bu defa 
kırık belli bir yılan, altı otuz banliyösünün sireni 
ıslık ıslık yırtıyor çığlıkları, havadaki kasveti
Bu gece de yine bulutların sallıyor aklımı 
zikzaklar çizdiriyorsun uykularıma 
insaf et
susuz gecelerimde ,kanmak isteyipte kanamadığım
hayali bile hayalden öte muhabbet
erişilmesi mümkünsüz vadi, 
insaf et
insaf et hadi
Dilimin direğine çektiğim isim
sen ; Piraye
saçlarında göverirdi başak
bereketlenirdi senin bastığın yerde toprak 
küskünlüğünde secdeye varırdı yaprak
ah Piraye ah
bakışlarında baharı saklayan kadın
ak güvercin boynunda sabahladığım
geceleri yatağıma batan güneş
Piraye 
Piraye sen
bozkırlarda koşan tayların yürek sesi
denizler ötesinin sudaki saklı mavisi
dudaklarıma bıraktığın gülüşündeki aksi
günahlarının sus payıymış bilemedim ki
bilemedim ki
Bir cesaret kiralıyorum korkak benliğime 
bedenime düşen kızıl közde d/ağlanan dil 
sil geçmişi aklından sil
kabire dönmüş nevir bencil
şeytanın dudağında
şeytanın dudağında son zehir
kavruk bir mazi içeri
düş artık
düş
sen düş kaderime

Sevdalar, sevgililer ve gidişler ömrümüzün değişmez köşe taşları.. ve Piraye'ye sesleniş öyle içten öyle etkileyici ki...çok şey buluyor insan kendinden.. Keşke seri halinde okuyabilsek Piraye'yi..
Teşekkürler ...
Dilimin direğine çektiğim isim sen ; Piraye saçlarında göverirdi başak bereketlenirdi senin bastığın yerde toprak küskünlüğünde secdeye varırdı yaprak ah Piraye ah bakışlarında baharı saklayan kadın ak güvercin boynunda sabahladığım geceleri yatağıma batan güneş👍
Güzel şiir kutlarım içtenlikle Safiye hanım...