Ah u Zar
Cürmü düştüğü yer kadar yakan
Bir ateş olup dayanamazdım
Asi rüzgarın ,dağ bayır fütursuzca gezinmesine
Suyun teklifsiz döngüsüne
Söndüm
Sönmemem gereken yerde söndüm
İşte bundandır ah u zarım
Sevda, toprağın koynuna sokulmak gibidir 
Uygun şartlarda tohum gibi ,hayata çimlene bilmektir.
Sorsam mesela hayat nedir diye
ilkin ellerine bakarsın 
Eller bilmem neden 
Parmaklarını kaybeder yalandan 
içte içe çekilen sıkıntıyı tanımlarken
Dolunayda uçuşan her kuş siyah beyazmış
Kahraman olmak değildi gayemiz
Biz bir intizar bıraktık dallarına gördüğün
Aslında her direniş, davulsuz zurnasız bir düğün 
Sancılara dayanmakmış annelik
Bilemezdik
Annemin gölgesi bile tutamadı beni
Sarıldım son kez ağacımın gövdesine 
Biliyordum ki bir ağacında altında eğleşen çok olur
Geldiler 
Geldiklerinde sınırı yoktur bedduanın, 
Dil döndüğü çukurun dibsizliğine kanar
Durmadan bağırdılar ,ağızları ağrıyana kadar
Yeşil yapraklar fısıldıyordu öfkemi
Dünya yaşına başına bakmadan bize gülüyordu
Ayılmıyordu ah bir bilsen uyuyanlar
Uyudum
Uyumam gereken yerde uyudum
İşte bundandır çiçek kokusuna yatırdığımız düşünceler
Nedensizce bir aslan salı verilir mi kafesinden
Yıllar sonrası adasında ;semiz semiz beslenirken
Hâlâ aynı ritminde mi sanıyorsun kalbimi
Gel gör yarattığın beni
Toprağını tanımayan çocuklar gibi titriyorum
Ne gelincik tarlaları yüze göze sürülüyor
Ne parlayan ay yıldız eskisi gibi parlıyor
Ne güvercinler mavi derinliğe kanat çırpıyor
Ağlayamadım
Ağlamam gereken yerde ağlayamadım
işte bundandır ah u zarım

