Ahretliğine Düğümlesin Beni Sessizce Yakamoz

kına yakıyor semalarına günbatımı Akçakale'nin
kızıl yemişlerinden fışkırıyor koyun eteklerine
tan alımın pembe dudakları
çamlık yamaçlarının düzlerinde soluklanıyor
kırlangıç ötüşleri
yüreğimin tekleyen sesinde

mızıkasını üflüyor yine denizin nazlı kızı
iklim tutulmalarının bana aykırı solfejine

taşlıkta bir sabah çay molasında
ah senle
tüterken efkara ufkumun bacası
taş sektirmece oynadığımız haylazlıklarımızdan geçiyor
çocukluğumun ladin kokulu yalı sokağı

ah benim kara amber gençliğimin
tutuklu ayaz sırtları

hırçın sabahların
kıyılara sığmayan öfkesinde Karadeniz'e
kafa tutan küstahlığımızın Salacık'a sığmayan delilikleri

tırnakları kızarırdı güvercinlerin
tırmıkları batardı grubun lerzan utancına
biz seninle ayrı koylarda sevdaya dalınca

ah hatırlar mısın dostum
baraka da Temel Reisin Asiye'yi mırıldanışını
ağ onarırken
‘'oy Asiye Asiye tütün koydum kesiye,
anan seni veriyi da bir demet pırasiye''

gizlice dinlerken arka tarafta
kahkahalarımıza kulağından yakalanmışlığımızı

ah! sıtma ağacına tırmanan korkumuz ah

yosun kokusuna karışan
çekme tütün kokusunun isli gürgen duvarlarının
bizi izleyen ihtiyar gözlerinde

ağların altındaki kanaviçe örtülü sandığı
aralayışımızın sızısı hala şuramda köz köz

Muallâ'dan gelen ucu tutuşturulmuş
son mektuptu Temel Reise

‘'ben evleniyorum beni unut'' diyordu
son satırında
silikti mürekkep kim bilir nasıl ağlamıştı Temel Reis
mahpus damında

on yedi yıl yemişti
babasının kanını yerde koymayınca
sonra Karaoğlan af çıkarmıştı da
serbest kalmıştı bizim reis

ah be dostum neleri sığdırmıştık biz seninle
o masum yıllarımıza

senin Süleyman'a tutkun benim Fatih'e
her akşam Zeytinlik'ti mekanımız

sahil kavrulurdu ağustos sıcağında
biz üşür müydük ne
niye sokulurduk ki sahi birbirimize

sevdanın çiyi düşmüştü oysaki
bir kere körpe yüreklerimize

Temel Reisin gemisinde evlenecektik
çifte düğün yapacaktık hani

benim uçuş uçuş gelinliğim
senin kırmızı ayakkabıların
nikahımızı Temel Reis kıyacaktı

yeşil tepelerin sinesinden emerdi yıldızlar
tutuş tutuş zakkumların fuşyalı haylazlığı
yanardı içinde körfezin

Haldandoz da çatlak kös bir ayna
plakta mırıldanan ayyaş bir melodi
şimdi uzuvlarında aşkın

Süleyman kız kardeşin Gülbin'le kaçınca
nasıl kıymıştın kendine karanlığın
hıçkırık tutan nefesinde

ah benim ikindi sonrasına kalan yarım
Şevval ‘im orta boylum keten gülüşlüm

ne de yakışırdı gül endamına
çiçekli fistan
bileklerine turkuaz taşı
hani Kurt Düzünde yüzümüzü morayla boyayışımız
ninem korkmuştu hani fındıklıkta bizi görünce
‘'uşağum siz deli misiniz‘'diye gülmüştü sonra
ah! Nerede şimdi o günler o hayaller


o gece moraların mürdümünden
pıhtı zinaklanıyordu denizin suskunluğuna

dağların dumanlanan kirpiklerinden damlıyordu
şafağın ölüm doğuran sancısına
karanfil tütsüsü
dalgaların donukluğu

yeşil örtü sermişti gençliğinin üzerine
tanyeli

gökte inliyordu hilâlin figanı
sarı saçlarından kurşun yarası sızıyordu
Serçe yavrularının gırtlağına

delindi denizin çanağı
çekildi sular
gök kubbenin zümrüt süren infazına

o gece karanlık bir eldi boğazımı sıkan
soluğumda derin bir çırpınış
jilet kalleşliğinden
düşlerimin duvarlarına sıçrayan
dokularımın can çekişen soluğuna
toprak dolduran
yetişememiş sana Reis
semalarda okunurken adına salalar
son seferinden sonra gören olmamış bir daha

Süleyman'la Gülbin ayrılmış Şevvali'm
senden sonra Fatih'le de ayrıldı yollarımız
Hani şu Karacaların Zeliha yok mu?
dişlek Zeliha hani
Fatih'te onunla evlendi
geçen haber yolluyor bana utanmadan
halâ unutmamış beni
güldüm geçtim be kanka
ben yıllarca darağacında sallanmış gelincik
boğazında ip yerlerde sürüklenmiş çocuk

onun peş paralık sevdasına boyun mu eğerim
Sevda benim sevdam Şevval'im benim

ah benim boynu bükük böğürtlenim
ham çileğim sarı kantaronum
en çokta erkek Fatma'm

ah yıllar sonra buralara gelmek de
varmış kaderde

ama kız bir şey söyleyeyim mi sana
Kalleşlik yaptın ha bize
Böyle bi başına koymak var mıydı
beni buralarda

Temel amcada yok ki
kovalasın beni bayırlardan yukarı
elinde kızılcık değneğiyle

bak ne diyeceğim sana
bu gece ay sökerken limanın
sonsuzluğa açılan dağ mersini ısırıklı dudağından
Yeşil ahretliğinin ucunu çöz usulca bana

sende tutulan parçalanma acılarıma
düğümlesin beni makberine sessizce yakamoz...

11 Haziran 2016 45 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (7)
  • 7 yıl önce

    Filiz Kalkışım Çolak,

    Okunası Şairlerimden biri oldu.

    Kutlarım Filiz...

    👑

  • 7 yıl önce

    Günün seçkisini ve şairimizi kutlarızud83eudd20ud83eudd20

  • 7 yıl önce

    👍

  • 7 yıl önce

    şiirkolik için dostluk dönemindeyiz gibi hissetmeye başladım. Peşi sıra içinde dostlar geçen, dostlar için yazılmış dizeler olan ya da bizzat tamamı dostlara yazılmış şiirler okuyorum. Üstelik hepsi de birbirinden güzel. Dostluklar aşklardan daha uzun yaşanıyor artık hisleri de daha derin oluyor, yıllandıkça güzelleşiyor. Şiirlere yansıması da daha güzel oluyor bu yüzden.

    Saygı duyarak okudum, dostunuza duyduğunuz sevgiye de hüznünüze de..

  • Kutlarım güne düşen şiiri.