Al Götür
gül olmadan
boynu düşen goncaya ağladı toprak
bebek ölümleri misali
yok
şaman ayini değil göklerin renk değişimi
kuralsız bir matemin, mülteci düşleri
siyaha boyandı ufkun gözleri
ve değişti hücrenin rengi
ey
kendi içinde bölünen şiir
gülüşe hasret
dudak kondur göğüs çatalına, dikleşsin kör meme uçları hasretin
ya da vur
kırkikindilerle
çatlayan toprağın köprücük kemiğini, adı değişsin iklimin
çözülsün yokluğun prangası
kozalaklar çatlarken
ya da uçuşurken ipek böceği vazgeçip kozasından
al götür beni
gitmeden önce, gittiğimiz yere
kadehsiz şaraplar içelim
esmer şarkıları sürüklerken yağmur o metruk mendireğe
vapur dumanlarına saralım, avuçlarımızın şubat üşümelerini
öykümüz asılsın
sırtımızı dayadığımız kayalara
ve acırken kaburgalarımız
gömülelim eşeleyip taşların derin izlerini
gül olmadan
boynu düşen goncaya ağladı toprak
bebek ölümleri gibi
yok
şaman ayini değil bu, göklerin renk değişimi
kuralsız bir matemin, mülteci düşleri ...
Sevdanın olduğu yere ''Al götür'' deniyorsa ne güzel bir bağ kuruluyor aslında iki gönül arasında...👍