Aliza
maviyi tenine geçirmiş bir kadın
kayalarda bıraktı siluetini bu sabah
pembe boyalı bir kayıkla alıp onu
götürdü çoook uzaklara balıkçı
yanımdaydı dün gece iki kadeh masaya koydu kırmızı
içinde Japon balıkları sarhoştu dokunmadı
üzerinden çıkarıp tenine yapışmış beyazları
ölü bir gitarla sevişti eşsiz bacakları
bir kız çocuğu ağladı arka odada o sıra
koşup getirdi baktılar bana salon ortasında
bezden bir leylek verdi çocuk sokulup yanıma
yumurtasını kırmış annesinden kalan dünyaya
kollarımı açtım göklere adı ?aliza' bağırıyorum
'kucak dolusu kayalar bıraktı kumlara
her kürekte pembeye dönüşen deniz her kürekte
gözlerime düşürdü tahassür çiseleri dingin fırtına'
aynaya bakmıştı tarağının sırtındaki kumsaldan
bezdiremez güzellik tanrıçasını birkaç yalnızlık çizgisi
ayaklarına tapan suda rüzgar ördü saçlarını
ve küçük bir buse o kızın yanaklarında kalan son hatıra
ürpermişti teni sızan rüzgarla sabaha karşı açık kalan camdan
salaş bir fotoğrafa dönmüştü dolandığı çarşafla koltukta kalışı
saçlarına dokundum yıldızların arasından ay düştü yüzüne parladı
korktum sanki tanrı onu tuvalde eşsiz renklerden ?insandan yaratmadı'
çekiştirme eteğini yetişemeyen bir çocuk gibi kahrolası sabah
düşürdün eşsiz teninde tutunan o renkleri hırçınlığınla
dokunamadım bile yüzyıllardır doğdu doğurdu ve bakire
geldiği sular mıydı sular aldı ben göklerde arıyorum onu hala
hadi gel dedi sarıya boyalayalım yaprakları' yetim kız'
yer yatağı açalım leyleklere kırılmasın yumurtaları
hadi gel benimle o muhakkak döner geri
leylekler buradan göç edip gidince dedi (kucağında bir leylekle!)
16ağustos 16.40 kıbrıs
kurgu mükemmel imgeler yerli yerinde vurgusu şahane
tebrikler ceyhun 👍 şiirkolik ailemize hoş geldiniz
hayırlı kandiller