Ama Onları Vurmayın
Deniz çehresini parladıkça
yalnızlığın beri tarafına
Uzak kıyıların ağaçlarını yunuyorum kalbin ahvaline
Zifiri sessizlik geçiyor öğle üzerinden
Hüznümü tüten ağrının varlığı titrerken
Göğsüme sokulan çocuğu üşütür zaman
Zaman dalgasında kıvrılan iklimle kısaltırken saçımın boyunu
Ağzı büyük rüzgar kalabalığıma karışır
Boğazımda çığlık susuş..
Bütün şarkılar gözlerimin şarabından sayıklar beni
Şehir bir başka nakışlar geceyi
Elimde buğulanmış camlar
Mavi gözlü dalgınlık ki
Yağmur gökyüzünde ölmüyor/
Söz küpeleri açan saksılarda ırmaklar
Bilemezsiniz
Pembe düşlü ülkemin
Sokak lambasına düşen düşlerini
Uykusuna kar yağar
Yaz yağar
O biçim Istanbul kokar aşk
Güneş çaldıkça umudun kapısını
Neden beni terkediyorlar
Onlar sevinç imbikleriyle
Başını suya eğen güvercinler doğuracaklar
Vurmayın ağrılı ormanı sevginin dilinde
Onlar duvarlara konuşkan tohumlar taşıyacaklar
Birazdan öldürün beni
Ama onları vurmayın
Mor benekli uçuşan her şeyi
Eşiği seyreden ay’ı
Çocukları
Uzakları
N’olur vurmayın
Kaybolmasın uçurtmam
...