Anason Kandırmacası
körpecik gecenin yüreğinden seslendi
soru işaretli cümlelerim 
tazelenirken sevgi filizken kırdı ayrılığı 
yol ayrımında durakladı zaman 
Önce göz yaşlarım terk etti 
Sakin bildiğim limanları 
sonra hoşcakal deyişinde düğümlendi tümceler
sokakları çınlattı ayak seslerinin 
ardına düştü bir suçlu arayışıyla bakışlar 
yakalayamadılar
suçlayan bakışlarını üstüme yağdırdılar 
kendimi suçladım 
saklandım kimsenin bulamayacağı yere 
sığındım kendi içime 
önce sen bindin, sonra hatıralarım 
seni alıp götüren otobüse 
baka kaldık peşinden
soğuk duvarlı odalarda 
siyah giyimli adamlar seni sorudular
canımı da yaktılar aslında
adını çekip dudaklarımdan alamadılar
alıp götürdü ayaklarım çaresizce
sende hatırlarsın sevdiğin reisin meyhanesine
artık tanıyorlar beni, gıyabında da seni
boş ver diyorlar ürkekçe boş veriyorum
unut diyorlar umut diyorum
seni unutmayı da unutuyorum
ama umudun adı da sen unutun adı da 
her unut dediklerinde
biraz daha sana sokuluyorum
hıç/kırıkların gölgesine boğuyorum kadehleri 
içtikçe içimdeki ateşi alevliyorum
her kadeh sonrası edepsiz küfürler ediyorum
kendimden utanıp
Allah kahretsin içmeyeceğim diyorum
İçmeyeceğim dedikçe 
şişenin dibinde kayboluyorum
Sözümde duramıyorum
devrildikçe kadehler masaya 
hatırlamıyorum ardımdakaç şişe leşi bıraktığımı 
hikayeler vuruldukça savruluyor yürekler 
zaten dinlemiyor da
özlem tırnaklarını yüzlerine geçirirken
içimdeki ateşi yutkunuyorum düğümlenen dudaklarımda
sökük akılların tutmayan dikişlerinden
kül tablasının köşesine düşürüyorum seni
dağılıp gidiyorsun düşlerim gibi
saralı gece sarhoş damarlarımda gezerken
sırnaşık anason adımlıyor tenimi sevgili 
anason kandırmacası kanımda taşkın sevinci
geniş bir koridor boyu uçan yanık kanatlar
karanlık bir düşün koynuma soktuğu kokun
elveda demeyi unuttu sana tümcelerim
gitme
bu gece de yalnızlık sokulmadan koynuma 
gel ne olursun