An/kara'nın Alfabesi
yokluğunda an/kara boyanıyor beyaza
senin gibi kara yağız bir şehirmiş meğerse
şimdiler de yer gök kar
hani hatırlar mısın tüylerini döken kuşlar
ellenmeye gelmez derdin
bende dokunmuyorum
ağır duman soluyan şehrin nefesine
ikimizin sevdiği ayaz düşmüş hallerine
bekliyorum, sessizce
bin parçaya dağılmış ruhumda
açık oylama seçimde
bin dertten, bir dert seçimi
benekli kelebekler gelecek diye
ellerinde çiçeklerle dolaşan
dert nedir bilmeyen
kız çocuğu iken
bilemezdim
ayrılığın, yere düşen
son benek
son zikir
halkası olacağını
kuyruklu yalanlar bir daha sakın söyleme!
teneke bağladığımız tekir kedi gibi
takanırsın yalnızlık halkasını derdin ya
an/kara'nın sokaklarına vuruyor demir halkanın soğuk ucu
siyah beyaz
yüzüm, gözüm
boyum posum
çın sesleri kulaklarımı deşiyor
deşiyor yokluğun An/kara'yı
vişneden zorla çıkartığımız
kımızı dünyalı kurtçuk
güneşle kırmızın halvetini
görse yanacak
gömsek ölecek
oysa
bilemiyordum kadim gerçeği
insanın doğum lekesi gibidir sevda
belki duyar ve uyarsın sende zamana
oysa hep sana uysun isterdin
penceredeki perdelerin deseni
mutfaktaki kap kaçağın yeri
tuvaletteki paspasın şekli
uymadı
ellerim ellerinize
hızlıca düştük, düştük peşi sıra,
önce sen, sonra ben
an/kara'nın
lfabesinden
A
.
.
.