Asırlık Yarışlarda
konuşmayı icat eden kimdi
ve yazmayı;
hiç düşünmedik,
graham bell'di
sanırım bu bayağılıkları
icat eden
ve gayet yeterliydi
hepimize...
neyi gördük biz
neyi anladık
elimize tutuşturulan
çarpık şiirler hep azarladı
dizi dizi kalabalıklar
boş boş alkışlarken
elimizde cetveller
ölçemedik boyumuzu
terziler biçti ezberleri
biz hep aynalara baktık
elimizde bayraklar
delicesine
hiç durmadan sallandık
son bir bakıştır aranan
hasretimiz bu ayrılıklara hep
neden?
yarım bardaklarda
bir kaşığa
boğulduk..
bizler,
okyanusları geçtik,
ki ne garip
derimizi yüzerken
hayatımın en zor kararıydın
bir yanımda uçurumlar
diğerinde
bataklıklar
her bir yan
tar-ü mar
utangaçlık mevsiminde
döküldü kıyafetler
tutup yakalarından
silkeledik cesetleri
sen ben olamadığın kadar
güzeldin oysa
neydi bu telaşe
ısmarlama hayatlara
yaşanılan
kafeslerde bakarken
içi boş iki kuytu
diyorum ki
adam gibi bir vasiyet
bıraksaydık bari çocuklara...
yaşanacak alanlar
madem ki hiç yaşayamadık
ve bir daha yazıyorum
ve bir daha
utanmadan
buruşuyor en güzel mevsimler yüzümde
evlerin direkleri çökmüş
bakımsızlıktı galiba sebebi
pencerelerde solan bu yüzler
hep küsmüş,
asık suratlarız
artık biz
bu kadar ciddiye almaktı
sırnaşıklık dediğin
baktık baktık ve baktık
hiç anlayamadık
(yazdıkça
düşmanlarım artıyordu
vazgeçemedim)
varsın olsun
bu kurdelasız karneler
bana takılan
koltukaltı bir mecburiyet
iğne deliğinden geçirilen bugünler
dilerim hiç aydınlanmasın
hayat hep bir adım öndeydi
geçtik çizgilerin üzerinden
kitaplarda kaybolduk
haritasız, pusulasız
ucuz ve sıkıcı günler
vicdansızdı
ve sıradaydı
bizse hep kaydolduk
hep kaydolduk
tek çıkışımız
ezmekti biribirimizi
tünellerinde korkunun
bu kadar korkmasaydık
başımıza gelir miydi bunlar
bilmiyorum.
bir bayrak yarışıydı
asırlardır süregelen
bayrakları değil
ruhlarımızı tutuşturduk birbirimize
kızma bari,
bu nahoş sıkıcılık
tek yetenek ve
bana verilen emanettir
taaaa ezelden!
23.07.2012